- yanılsamabkz. algı yanılması.
- yanıltmaca
- yanıtbkz. cevap.
- yanlı örneklemebkz. örnekleme.
- yanlılıkTarafgirlik. 1. Peşin hükümlü biçimde yanlı olma, taraf tutma; bireyin değerlendirmelerinde rasyonel ve nesnel olamaması. 2. Sistematik olarak bir gözlem, deney veya araştırmanın sonuçlarına yansıyan, ön kabul, inanç yahut bilince yerleşmiş değerler. bkz. onay yanlılığı, deneyci yanlılığı, yanlış uzlaşı yanlılığı, kendine kör yanlılığı, önyargı.
- yanlış bilinçMaddi koşullar ve sosyal statü bakımından konumlandığı sınıfın dışında bir sınıfa ait olduğunu düşünme. bkz. sınıf bilinci.
- yanlış uzlaşı yanlılığıYanlış uzlaşı etkisi. Bir gruba mensup kişilerin sahip oldukları bireysel inanç ve duyguların, gerçeğe aykırı biçimde, grubun diğer tüm üyeleri tarafından da aynen paylaşıldığına inanma eğiliminde olmaları durumu. Sosyal olayların anlaşılması ve değerlendirilmesinde yanlış uzlaşı yanlılığı ile çoğulcu cehalet birbirine zıt durumları betimler. Çoğulcu cehalet durumunda, insanların çoğunluğunun benimsemediği normlar, kendi dışındakiler tarafından beğeniliyor düşüncesi ile desteklenirken; yanlış uzlaşı yanlılığının söz konusu olduğu durumlarda ise, bireyler kendilerinin beğendiği veya taraftar olduğu konularda, gerçek durum öyle olmadığı halde, diğer insanların da aynı şeyi düşündüğünü zannederler. bkz. çoğulcu cehalet.
- yanlış uzlaşma etkisibkz. yanlış uzlaşı yanlılığı.
- yanlışlamaYanlışlığını ortaya koyma, doğru olmadığını gösterme. bkz. yanlışlamacılık, yanlışlanabilirlik ilkesi.
- yanlışlamacılıkBir önermenin bilimselliğinin, söz konusu önermenin muhtemel gözlemlerle yanlışlanabilir bir biçimde formüle edilmiş olup olmaması ile belirlenebileceğini; bu yüzden bilimsel bilginin doğruların birikmesiyle değil, yanlışların ayıklanmasıyla ilerlediğini savunan görüş. (K.R. Popper) bkz. mantıksal pozitivizm, pozitivizm, akılcılık, bilimsel devrim.
- yanlışlanabilirlik ilkesiK.R. Popper tarafından geliştirilen ve bir önermenin bilimselliğinin, tümevarımın mantıksal olarak imkansız olması nedeniyle mantıksal pozitivistlerin ileri sürdükleri gibi doğrulanabilirlik ile değil, ancak sınanabilir ve muhtemel gözlem önermeleriyle yanlışlanabilir bir mantıksal yapıya sahip olmasına bağlı olduğunu öngören ilke. bkz. doğrulanabilirlik ilkesi, yanlışlamacılık, mantıksal pozitivizm.
- yansılamabkz. taklit.
- yansıtmaBireyin başarısızlıklarını yahut kabul görmeyen davranışlarının sorumluluğunu başkalarına yükleyerek kendini saklamaya çalışması şeklinde ortaya çıkan bir savunma mekanizması. Örn. Düşük not alan bir öğrencinin, bunun nedenini derse çalışmamasına değil, öğretmenin kötü niyetine bağlaması.
- yansızlıkbkz. tarafsızlık.
- yapay çevrebkz. çevre.
- yapay seçilimDoğal süreçlere müdahale edecek biçimde, insan zekası ve düşüncesinin bir sonucu oluşan seçilim. bkz. seçilim, doğal seçilim, cinsel seçilim, akraba seçilimi, dinsel seçilim.
- yapıDengeli, düzenli ve uyumlu ilişkilerle birbirine bağlı ögelerden meydana gelmiş bütün. bkz. yapısalcılık.
- yapıbozumbkz. yapıçözüm.
- yapıçözüm1. Söylemin ikici (dualist) yapısının hesaba çekilmesi; bir metnin olumsuzladığı, dıştaladığı terimlere olan bağımlılığının gösterilmesi esasına dayalı çözümleme biçimi. 2. Postyapısalcılığın kavramsal araçlarından biri olan ve metinlerde farkın işleyişini, yani anlamın oluşturulma yollarını çözümlemeyi amaçlayan çözümleme yöntemi. Yöntem ikili zıtlıkların tersine çevrilmesi ve zıtlıkların konumlarının değiştirilmesi biçiminde iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşama olan tersine çevirmede, biri egemen diğeri ise bastırılmış olan iki kavram arasındaki ilişki, konum ve kimliğini diğer terimi olumsuzlaması sayesinde kuran egemen terim ve tabi terim belirlenmektedir. İkinci aşama olan yerinden oynatmada ise tabi terim ile egemen terim yer değiştirmektedir. Sosyal bilimlerde anlamın ve anlamlılığın ortaya konmasında yapıçözümün kullanılması gerektiğini ileri süren yaklaşıma da yapıçözümcülük denmektedir. bkz. anlatı, meta-anlatı, postyapısalcılık, söylem, söylem çözümlemesi, yapısalcılık.
- yapıçözümcülükbkz. yapıçözüm.