- konjonktürBelirli bir zamanda, belli bir olayı, eylem ya da etkinliği çevreleyen şartların bütünü.
- konjonktürel işsizlikbkz. işsizlik.
- konkordatoElinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen, mali durumu bozulmuş olan dürüst borçluları koruma amacını güden ve borçlunun, borçlarını ödeme koşulları hakkında alacaklılarının üçte iki çoğunluğu ile yaptığı ve onu kabul etmeyen diğer alacaklıları da bağlayıcı nitelik taşıyan anlaşma. Konkordato sayesinde iflasın eşiğine gelmiş, malları alacaklılarca sattırılma durumuna düşmüş bir borçlu, alacaklıların çoğunluğuyla bir anlaşma yaparak borçlarını belirli bir ödeme takvimine bağlama imkânına kavuşur. Bu çerçevede, alacaklıların borçluya karşı alacaklarının belli bir yüzdesinden feragat etmelerini öngören konkordatoya yüzde konkordatosu; borçluya borçlarını ödeyebilmesi için vade tanınmasını öngören konkordatoya da vade konkordatosu denir.
- konsensüs1. Fikir birliği. Mutabakat. İttifak. Uzlaşım. Bir topluluğa dahil üyelerin birbirlerine karşı olan davranış şekilleri, sahip oldukları roller, sorumluluk ve görevleri konusunda ya da sistem dışındaki şahıs, rol ve topluluklarla girdikleri ilişkiler ile doğabilecek sorunlar hakkında olumlu bir anlaşmaya varmaları. 2. Bir sosyal sistemin veya bir organizasyonun amaçlarına ulaşması için izlenecek metot, davranış ve eylem biçimi, görev ve sorumluluk dağılımı, sistemin amaçlarıyla uyuşan davranışların yönünü tayin eden kurallar ve elde edilecek sonuçlar üzerinde bütün üyelerin ya da çoğunluğun anlaşması.
- konservatizmbkz. muhafazakarlık.
- konsolidasyonÖdenme süresi ya da vadesi yaklaşmış kısa vadeli bir borcun, borçlunun ödeme gücünden yoksun olması nedeniyle orta ya da uzun vadeli borca dönüştürülmesi. Konsolidasyon devletlerarası dış borçlar için söz konusu olabileceği gibi, devletin vatandaşlara olan iç borçları için de yapılabilir. Alacaklıların kısa vadeli borcun uzun vadeliye çevrilmesini kabul edip etmemekte serbest oldukları konsolidasyona ihtiyari konsolidasyon, borçlunun tek yanlı olarak kısa vadeli borçlarını uzun vadeli hale getirmesi şeklindeki konsolidasyona ise cebri konsolidasyon denir.
- konsolosBir devlet tarafından, başka bir devletin verdiği izin çerçevesinde, o devlete ait topraklar üzerinde, daha çok idari hizmetleri yürütmek ve atayan devletin ticari menfaatlerini korumak amacıyla görevlendirdiği, diplomatik nitelik taşımayan resmi memur.
- konsolosluk çevresibkz. başkonsolos.
- konsorsiyum1. Ortak bir amacı gerçekleştirmek için çeşitli kuruluşların geçici olarak bir araya gelip, bir merkezi yönetim altında toplanmaları. 2. Büyük girişimlerin tek tek kendi imkânlarını aşan bir siparişi, bir projeyi gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelerek oluşturdukları, proje bittikten sonra ortadan kalkan işbirliği. 3. Dış ödeme güçlüğü içinde bulunan bir devlete yardım eden ülkelerin, çeşitli kaynaklardan temin ettikleri yardımların koordinasyonunu sağlamak amacıyla aralarında kurdukları geçici organizasyon. Bu tür bir organizasyon aracılığıyla sağlanan kredilere de konsorsiyum kredileri denir.
- konsorsiyum kredileribkz. konsorsiyum.
- kontrol grubuBir deney sırasında, deney grubunda gözlemlenen değişimlerin, söz konusu deney düzeneği içindeki ilgili bağımlı değişkenlerin etkisiyle meydana gelip gelmediğini test edip karşılaştırma yapabilmek amacıyla, deney değişkenleri dışında deney grubu ile aynı özelliklere sahip olarak oluşturulan grup. bkz. deney, deney grubu.
- kontrol yanılgısıİnsanın, kendisi dışında olup bitenleri denetleme kapasitesine dair abartılı bir inanç beslemesi. Örn. Başkalarına göre daha şanslı olduğunu düşünerek şans oyunu oynama. bkz. olumlu yanılgılar.
- kontrollü dalgalı kur sistemibkz. esnek döviz kuru sistemi.
- kontrollü gözlemGözlemin araştırmacının belirlediği çerçevede ve kontrolü altındaki koşullarda yapılması. bkz. gözlem.
- kontrolü kaybetme etkisiYetkinin vekile devredildiği asıl-vekil ilişkisinde, vekilin asılın istemediği tercihlerde bulunmasının yarattığı kayıplar. bkz. inisiyatif etkisi.
- konumsal mallarDeğeri toplum içinde nasıl dağıtıldığına bağlı olarak oluşan, başkalarının gözünde sahip olan veya tüketenlere sınıf, statü, tarz, iyi zevk sahibi olma veya zenginlik düzeyi ile ilgili olumlu imaj sağladığı düşünülen, çoğunlukla da başkalarından geri kalmamak, onlara 'hava atmak' veya onlara üstün gelmek için talep edilen mal ve hizmetler. Örn. Lüks mallar, ayrıcalık sağlayan diplomalar, statü göstergesi olan vakıf, dernek veya kulüp üyelikleri, akademik unvanlar. Bir normal mal da (giysi, ev, araba, ev eşyası vb.) başkalarının beklentilerini gözeterek talep edildiğinde, konumsal mal özelliği kazanabilir. Örneğin, köpek beslemekten hoşlandığı için değil de komşular takdir etsin diye köpek beslemek, pahalı restoranda yemek yemek (oralardaki yemekler daha lezzetli olduğu için değil), veya görenler hayran kalsın diye pahalı bir saat takmak (zamanı daha iyi gösterdiği için değil). bkz. kimlik ürünleri.
- konvansiyonbkz. uylaşım.
- konvansiyonalizmbkz. uylaşımcılık.
- konvertibil parabkz. konvertibilite.
- konvertibiliteParanın uluslararasılaşması. Bir ülkenin parasının resmi döviz piyasasında diğer ülke paralarıyla serbestçe değiştirilebilmesi. Uluslararası düzeyde talep edilebilirlik, istikrarlı bir değere sahip olma ve uluslararası ticaretin finansmanında bir ödeme aracı alarak kabul edilme, konvertibilitenin gerek şartlarındandır. Konvertibilite için gerekli özelliklere sahip paraya kovertibil para; hiç bir kısıtlamaya tabi olmayan konvertibiliteye tam kovertibilite; belirli koşullara tabi konvertibiliteye de sınırlı konvertibilite denir.