• işlem maliyetleri iktisadı
    Ekonomilerde yeni iktisadi kurumların işlem maliyetlerini azaltıcı olma özelliğine göre oluştuğunu ve işlem maliyetlerini artıran kurumların zamanla yerlerini başka kurumlara devrettiğini savunan, iktisadi değişimi işlem maliyetlerindeki değişimle açıklayan iktisat ekolü. bkz. mülkiyet hakları iktisadı, yeni kurumcu iktisat.
  • işlemsel rasyonellik
    Bireysel kararların, basit bir amaç-araç çerçevesinde değil, birey ve içinde bulunduğu ortamdan kaynaklanan çeşitli etkenlerin belirlediği karmaşık karar alma süreci bağlamında ve bireyin bilgi edinme ve bunları değerlendirip sonuçlar elde etme kapasitesinin sınırlılığı varsayımına dayalı rasyonellik. bkz. sınırlı rasyonellik, sınırsız rasyonellik, rasyonellik.
  • işlemsel tanım
    Deney veya gözlem yapabilmek amacıyla somut karşılıkları olmayan, karmaşık, genel ya da soyut kavramların gözlemlenebilir, algılanabilir veya ölçülebilir nitelik taşıyan somut kavramlara dönüştürülmesi ile elde edilen tanım. Örn. Meslek kavramının, sosyal hayatta karşılığı olan ve yaşı, cinsiyeti, eğitim durumu veya sayısı belirlenebilecek insanlardan oluşan akademisyenlik, bankacılık, avukatlık, doktorluk gibi alt kavramlarla tanımlanması.
  • işlemselcilik
    Karmaşık ve soyut teorik kavramların sınanabilmeleri için, somut gerçeklikle ilişkilerinin kurulabilecek biçime sokulmasını ve teorik karmaşıklığın önlenmesini sağlamak amacıyla, kuramsal önermelerin işlemsel tanımlara dayandırılması gerektiğini savunan yaklaşım. bkz. işlemsel tanım.
  • işletme
    Firma. 1. İnsan ihtiyaçlarının giderilmesi amacına yönelik faaliyet gösteren iktisadi birim. 2. Bir ekonomik girişimin planlanıp üretime geçirilmesi için gerekli olan bilgi ve süreçlerin tümü. 3. Ekonomi biliminin pratiğe uygulanan bölümü. 4. İş idaresi olarak da anılan sosyal bilim dalı ve bunun hayatına uygulanması.
  • işletme iktisadı
    1. İşletmelerle ilgili işin niteliği, kuruluş, organizasyon, üretim, sermaye temini ve devri, hesap işleri, idare, diğer işletmeler ve piyasalarla olan ilişkiler, izlenecek üretim ve finansman politikaları ile kriz ve riskler dolayısıyla işletmenin karşılaşabileceği sorunlara ilişkin konuları belirli yöntemlerle incelemeyi, açıklamayı ve çözümlemeyi konu edinen bilim dalı. 2. İşletmenin niteliğini, üretim-dağıtım-bölüşüm sürecindeki işlevini, karşılaşacağı sorunları ve bunlara yönelik çözüm önerilerini irdeleyip tartışan sosyal bilim dalı.
  • işlev
    Fonksiyon. 1. İşe yarama, görme, bir amaca hizmet etme hali. 2. Bir birimin içinde yer aldığı bütüne yaptığı katkı. Bu çerçevede, birimin katkısının bütünde yer alan diğer parçaların çalışmasına engel oluşturmasına olumsuz işlev; diğer birimlerin çalışmasını kolaylaştırıp bütünleştirmesine olumlu işlev; amaçlanmamış, çoğunlukla da fark edilmeyen katkıya gizli işlev; bilinçli ve amaçlı katkıya da açık işlev denir.
  • işlevcilik
    Fonksiyonalizm, işlevselcilik. Toplumu oluşturan unsurların her birinin kendine özgü bir işlevinin olduğunu, bütün bu unsurların karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde işlev gördüğü için, hiç bir unsurun yalnız başına bütünü belirleyici bir özelliğe sahip olmadığını kabul eden yaklaşım.
  • işlevsel açıklama
  • işlevselcilik
  • ispat
    1. Mantıksal veya nedensel ilişkiyi ortaya koyarak belirli önermelerin doğruluğunu gösterme. 2. Doğruluğu ya da yanlışlığı bilinmeyenin, doğruluğu bilinen veya kendiliğinden doğru kabul edilen bir ilke ya da önerme yoluyla doğru ya da yanlışlığını ortaya koyma.
  • ispatçılık
    Sağlam ve güvenilir bilginin ancak, ya mantıksal muhakeme ya da gözlem önermeleri yoluyla ispatlanabilir bir yapıda olan bilgi olduğunu savunan yaklaşım. Buna göre ispat mutlaktır ve mantıksal veya gözlemsel ispat doğru bilginin en temel ölçütüdür. bkz. haklılaştırma, yeni doğrulamacılık, yanlışlamacılık, doğrulama.
  • İşrakilik
    İslam düşünce tarihinde 12. yüzyıldan itibaren gelişen ve S. Suhreverdi’nin görüşlerini esas alan felsefe okulu. Buna göre, temel bilgi, kendisi mutlak nur olan yaratıcının, nefsini temizlemesi, günahlardan arındırması sonucu insanın kalbine yansıttığı sezgisel bilgidir. İnsan bu bilgi ile aydınlanır, elde edilen bu bilgi, akli ve kavramsal bilgilerinin yardımı ile uygulanabilir hale getirilir.
  • işsizlik
    Toplam çalışabilir işgücünden belirli bir bölümünün bulamaması nedeniyle çalışma yaşamı dışında kalması. İşi olmama hali. Bir insanın işsiz sayılabilmesi için 3 özelliğe sahip olmalıdır: 1. İşi yok, 2. İş arıyor, 3. Bulsa çalışmaya hazır. Çalışamayacak durumda olanlar ile aramayanlar işsizliğin kapsamı dışındadır. Bu çerçevede, işsizlik kapsamına giren nüfusun toplam işgücüne oranına işsizlik oranı; mevcut ücret düzeyi ve çalışma koşullarında çalışmak istendiği halde bulunamamasına, başka bir deyişle bireylerin kendi iradeleri dışında işsiz kalmalarına açık işsizlik veya gayri iradi işsizlik; geçerli ücret düzeyi veya çalışma koşulları beğenilmediği için bulunamaması durumuna iradi işsizlik veya gönüllü işsizlik; emek piyasasındaki organizasyon ve bilgi eksikliği, işgücünün hareket yetersizliği gibi nedenlerle, arayanlarla işgücü talep edenler arasında uyum sağlanamaması sonucu ortaya çıkan işsizliğe geçici işsizlik veya friksiyonel işsizlik; ekonomideki konjonktürel dalgalanmalara bağlı olarak ortaya çıkan, durgunluk dönemlerinde artıp canlılık dönemlerinde nispeten azalan işsizlik türüne dönemsel işsizlik veya konjonktürel işsizlik; üretim sürecinde istihdam edilmiş işçilerden bir kısmının, çalıştıkları işkolundan alınıp başka bir işkolunda istihdam edilmeleri durumunda ayrıldıkları işkolunun toplam çıktısında bir azalmanın söz konusu olmamasıyla beliren, yani çalıştığı yerin üretimine hiçbir katkısı olmayan işçilerin bulunması halini ifade eden işsizlik türüne gizli işsizlik; hızlı nüfus artışı ile üretim faktörlerinin gelişimi arasındaki uyumsuzluk, toplam talepteki kaymalar, uluslararası rekabet ya da talep yetersizliğinin yanı sıra sermaye donanımının yetersiz olmasından kaynaklanan ve sürekli bir nitelik taşıyan, iktisadi yapının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş işsizlik türüne de kronik işsizlik veya yapısal işsizlik denir.
  • işsizlik oranı
    bkz. işsizlik.
  • istatistik
    1. Nesnel bir değerlendirmeye veya somut bir rakamlandırmaya elverişli olan özdeş veya benzer olguların nicel yahut nitel özelliklerine göre sistemli olarak toplanması, gruplandırılması, değerlendirilmesi ve bunlardan sonuçlar çıkarılması ile uğraşan disiplin. 2. Belirsizlik ve raslantısallığın geçerli olduğu olay veya durumlar hakkında toplanan sayısal verileri yine sayısal yöntemlerle çözümleme, elde edilen bulgulardan yararlanarak süreklilik gösteren olayların gelecekteki seyrinin takip edilmesine imkân verecek genellemelere ulaşmayı konu edinen bilim dalı.
  • istatistiksel olarak anlamlı
  • istekler
    Arzular. İhtiyaç niteliği olup olmadığına bakılmaksızın karşılandığında mutluluk, karşılanmadığında üzüntü veren şeyler. Gerek hayatın devamını sağlamak, gerekse onu daha güzel, zevkli veya anlamlı yaşayabilmek için tüketilmesi veya elde edilmesi arzu edilen, 'keşke olsa' denen şeylerin tümü. İstek ihtiyaçtan bir derece daha hafiftir; istekler karşılanmasa da hayat devam eder. Oysa ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde hayat ya devam edemez, ya da çok zor şartlarda sürdürülebilir. İhtiyaçlar daha sınırlı, istekler ise ihtiyaçlara göre daha sınırsız, daha çok sayıdadır. bkz. ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramı.
  • istem
    bkz. talep.
  • istenç
    bkz. irade.