• ilkel toplum
    1. Modernleşmemiş ya da kurumları işlevsel olarak farklılaşmamış toplumlar. 2. Sanayi öncesi, yazıya geçmemiş ve basit teknolojileri olan toplumlar. 3. Evrimci yaklaşımlara göre, karmaşık toplumların evrimleşme sürecindeki ilk aşaması.
  • illegal üretim
  • illüzyon
  • iltica
    Sığınma. Bir kimsenin içinde yaşadığı yahut vatandaşı olduğu ülkeden zorla sınır dışı edilerek veya zorunlu sebeplerle kaçarak yabancı bir ülkeye sığınması.
  • imaj
    İmge. 1. Duyumsal bir yaşantının beyinde temsil edilmesi. 2. Bir kişinin, firmanın veya kurumun zihinlerdeki olumlu ya da olumsuz izlenimi.
  • iman
    1. Doğrulamak, onaylamak, inanmak. 2. Peygamberler aracılığıyla Allah tarafından vahyedilen bilgilerin doğru olduğunun kabul edilmesi. İman eden kimseye de mü’min denir. 3. Bir şeyi kalp ile tasdik ve dil ile ikrar etmek; söz ile ifade edip, gönülden de onaylamak. bkz. imanın şartları.
  • imanın şartları
    İslam inancına göre şu altı şeye inanmak: 1. Allah'ın varlığına ve birliğine, 2. Meleklere, 3. Kutsal kitaplara, 4. Peygamberlere, 5. Ahiret gününe, 6. Kader, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna. Kadere inanmanın imanın esaslarından biri olup olmadığı tartışmalıdır. Bazı mezhepler (örn. Mutezile) ve bazı alimler esasen insanın sorumlu olabilmesi için özgür iradeye sahip olmasının şart olduğunu, dolayısıyla her şeyin önceden belirlendiği bir kadere inanmanın imanın şartları arasında yer alamayacağını savunmaktadırlar.
  • imece
    Genellikle köylerde bir ailenin veya bir arada yaşayan topluluğun bazı ortak işlerinin birlikte yapılması, bu amaçla yapılan örgütlenme; gönüllü katılıma dayanan karşılıklı yardımlaşma sistemi.
  • imge
    bkz. imaj.
  • imgelem
    Muhayyile. Hayal gücü ve hayal gücünü kullanma yeteneğinin çizdiği resimlerden oluşan dünya. İnsanın, istediği şeyleri gözünde canlandırabilme yetisinin ürünlerini kapsayan evren.
  • imitasyon
    bkz. taklit.
  • inanç
    bkz. inanma.
  • inançsızlık paradoksu
    İnançsızlığın da sürekliliğini sağlamanın belirli bir inancı gerektirmesi; bir şeyi inkâr etmenin, başka bir şeyi kabul etmeyi zorunlu kılması. Mutlak anlamda bir şeye inanmadan başka bir şeyi inkâr etmenin mümkün olmaması. "Hiç bir şeye inanmamak gerektiğine inanma"nın da kendi içinde bir inanç olması nedeniyle, mutlak inançsızlığın imkânsızlığını ifade eden deyim. bkz. paradoks.
  • inanma
    Bir ifade veya önermenin olduğu gibi kabul edilmesi, benimsenmesi. Bu şekilde benimsenen ve genellikle düşünsel süreçlere hareket noktası oluşturan kabullerin her birine de inanç denir. bkz. inanç.
  • ince ayar politikaları
    Keynesyen modelin öngördüğü, ekonomiye günübirlik ayar verme, gidişata göre sık sık müdahale etme politikaları. bkz. Keynesyen model.
  • İncil
    Kitab-ı Mukaddes. İçinde Hristiyanlık öğretileriyle ilgili ilahi ve beşeri kaynaklı olarak kabul edilen yazılardan oluşan derleme. Eski Ahit’ten 39, Yeni Ahit’ten 27 kitabı içerir.
  • indeks
    bkz. endeks.
  • indeterminizm
  • indirgeme
    Karmaşık bir şeyi, daha basit başka bir şeye geri götürme, ona dayandırma. Çoğu aza, karmaşık olanı basite dayandırma.
  • indirgemecilik
    Karmaşık olay, ilişki veya düzenliliklerin daha basit faktör, ilişki veya düzenliliklerle açıklanabileceğini savunan yaklaşım. Çok sayıda etkenin rol aldığı bir sürecin çözümlemesini tek faktöre indirgeyerek yapma. Örn. Bütün toplumsal kurumların ekonomik altyapıya indirgenmesi, bütün zihinsel etkinliklerin beynin birer fonksiyonu olarak görülmesi, bütün sosyal ilişkilerin psikolojik faktörlere veya insan davranışlarına indirgenmesi.