• anasoyluluk
    Miras hakkı ve soy zincirinin anne kanalıyla devam ettirilmesi. bkz. ataerkillik, anaerkillik.
  • anayasa
    Bir devletin temel organları ve bunlar arasındaki ilişkileri, siyasal iktidarın oluşturulma biçimi ve topluma yayılmasıyla ilgili genel kuralları, özel ve tüzel kişilerin hak, sorumluluk ve devletle olan ilişkilerinin nitelik ve sınırlarını düzenleyen, çoğunlukla da yazılı olan hukukî metin. Kanunlar kadar kolay değiştirilebilen ve genel hükümler içeren anayasaya esnek anayasa; ayrıntılı ve değiştirilmesi kanunlardan daha zor olan, bazı hükümlerinin değiştirilmesinin hukuken imkansız hale getirildiği anayasaya da katı anayasa denir.
  • anayasa mahkemesi
    Kanun ve meclis içtüzüklerinin anayasaya uygunluğunu denetleyen; cumhurbaşkanının, bakanların, Yargıtay, Askeri Yargıtay, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Danıştay, Sayıştay başkanı ve üyelerini, cumhuriyet başsavcısını, askeri yargıtay başsavcısını ve kendi üyelerini görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılayan ve ayrıca anayasayla verilen diğer görevleri de yapan, kararları temyiz edilemeyen yüksek mahkeme.
  • anayasal iktisat
    Devlet ve bireyin siyasal hak ve özgürlüklerinin yanı sıra devletin ekonomik hak, yetki, görev ve sorumluluklarıyla bireylerin ekonomik hak ve özgürlüklerinin de anayasal metinler çerçevesinde incelenmesini konu edinen ve devletin sadece siyasal değil, iktisadi etkinlik alanının da anayasal düzeyde sınırlanmasını öngören disiplin.
  • anayasalcılık
  • androjen
    Hem erkek hem de dişi özelliklerini birlikte barındıran, çift cinsiyetli.
  • angarya
    1. Bir işin birileri tarafından başka birilerine, bu kişilerin rızaları alınmadan, zorla yaptırılması; keyfi yükleme; bu şekilde yüklenen . 2. Marksist ekonomi teorisine göre, feodal rejimde senyör ve kral tarafından istenen bir yükü olarak ortaya çıkan, artı-ürün elde etmenin tarihsel biçimlerinden biri.
  • animizm
    Canruhçuluk. Canlıcılık. 1. Doğanın bir bütün olarak ve her varlığın teker teker maddi varlığının ötesinde bir de ruha sahip olduğunu kabul eden görüş. bkz. ruhçuluk. 2. Doğal olaylar, hayvanlar ya da doğada var olan başka nesnelere bir ruh izafe ederek bunlara tapınma temeline dayanan din anlayışı.
  • anket
    Bir araştırma çerçevesinde, kişilerin düşünce, görüş veya eğilimlerini tespit etmek amacıyla hazırlanmış soruların belli bir düzenlilik içinde yerleştirildiği soru kağıdı; bu şekilde bilgi toplamayı amaçlayan araştırma yöntemi.
  • anketör
    Bir bilimsel araştırma kapsamında veya belirli bir konuda ilgili kamuoyunun görüşünü tespit etmeye yönelik olarak, sözlü veya yazılı yollardan ilgili kişilerin görüşlerini veya tutum ve tepkilerini derleyen kişi.
  • anlam
    1. Bir kelimenin, sembolün, işaretin, anlatımın, teorinin vs. taşıdığı bilişsel veya duygusal içerik. 2. İşaret ile işaret edilen arasındaki bağlantı.
  • anlama
    1. Olgu, bilgi veya süreçleri birbiriyle ilişkili olmaları yahut ilişkisizlikleri bakımından, ögeleri arasında anlam ilişkisi bulunan bir zihinsel çerçeveye oturtma. 2. Bir sembol, ifade ya da kavrama, kullanıldığı bağlama uygun bir anlam verme, veya ona yüklenmiş olan anlamı kavrama.
  • anlamlı ilişki
    İki değişken arasında tesadüfle açıklanamayacak ilişki. bkz. nedensellik.
  • anlamlılık
    1. Bir şeyin anlam kavramı ile, ya da anlam kavramı dolayımından geçirilerek çözümlenebilir olması. Bir nesne, bir işaret ya da bir önermenin bir anlam ifade edip etmemesi; söylenen bir şeyin anlamlı olup olmaması. 2. İstatistiksel anlamda bir deney veya gözlemden elde edilen sonuçların şansa bağlı olup olmaması. Buna göre, belirli işlemler sonunda şansa bağlanamayacağı tespit edilen sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edilir.
  • anlamlılık testleri
    Uygulamalı ve örneklem yoluyla veri toplamaya dayalı araştırmalarda, örneklemden elde edilen sonuçların, örnekleme hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığını, bu sonuçların örneklemin temsil ettiği evreni yansıtma olasılığını belirlemeye yarayan istatistik teknikleri.
  • anlamsal açıklama
  • anlaşma
    1. Devletler arasındaki teknik ve idari işleri düzenleyen, hükümet temsilcileri tarafından imzalanan ve antlaşmaya oranla daha az resmi bağlayıcılığı olan belge. 2. Bir işin gerçekleşmesi, bir sorunun çözüme kavuşturulması veya bir sürecin düzenlenmesi amacıyla birden fazla tarafın belirli kurallar, ilkeler ve yaptırımlar üzerinde sözlü veya yazılı olarak uzlaşmaya varmaları. 3. İki veya daha fazla kişinin ya da tarafın, aralarında yapmış oldukları düşünce yahut amaç birliği. 4. Özellikle oligopol türü piyasalarda görülen, belirli bir sektör veya bir faaliyet dalında firmaların rekabeti azaltmak için, hukuki özelliklerini koruyarak, ortak çaba sarfetmek üzere aralarında vardıkları uzlaşma.
  • anlatı
    Belirgin bir amacı, yöntemi ve mantıksal iç tutarlılığı olan ve içinde örtük veya açık biçimde bir kurtuluş reçetesi barındıran sosyal teori veya model. bkz. söylem, kavramsal, meta-anlatı.
  • annelik
    Kadınların belirli şartlarda, ağırlıklı olarak da eş ve çocuk ilişkisinde sahip oldukları hak ve kendilerine yüklenen sorumlulukların tanımlandığı toplumsal ve biyolojik konum veya durum. Bebek dünyaya getirme ve onun büyütülmesiyle ilgili görev ve sorumluluklar bütünü. bkz. babalık.
  • anomali
    Genel kabul gören veya geçerli bulunan kural veya açıklama ile uyuşmayan durum veya fikir. Örn. Geçerli kabul edilen bilimsel açıklamalara uymayan deney sonuçları. bkz. anormal.