• ideal
    Mefküre. 1. Olması istenen durum. Kişinin içinde yaşadığı toplumun topluca, veya kendisinin o toplum içerisinde ulaşmayı amaçladığı konum. 2. Türünün en güzel örneği. 3. Kendisinden örnek alınacak model.
  • ideal hukuk
    Toplumsal düzenin sağlanması için özlenen, olması istenen, en iyi olduğu düşünülen hukuk düzeni. bkz. hukuk, doğal hukuk.
  • ideal kültür
    İnsanların takip ettiklerini ifade ettikleri inanç, değer ve normların bütünü. bkz. reel kültür, kültür.
  • ideal tip
    Toplumsal gerçekliğin anlaşılması için varsayımsal olarak kurulan kavram ve kategoriler. Bu analitik araçlar somut durumların, o durumla ilgili soyutlamalardan ne kadar saptığının ve gerçekliğe ne kadar benzediğinin anlaşılmasına katkıda bulunurlar. M. Weber’e göre sosyal bilimlerdeki bir çok kavramın ideal tip soyutlamasıyla oluşturulmasından dolayı gerçekte tam karşılıklarının bulunması mümkün değildir.
  • idealist
    Somut baskı ve engeller ortaya çıkmasına rağmen, olmasını arzuladığı ideallerden sapmayan, taviz vermeyen insan.
  • idealizm
    Evrendeki bütün varlıkların maddi olmayan bir özün tezahürü olduğunu kabul eden felsefi görüş. Materyalist ideolojinin tersine maddenin değil, maddi olmayanın önceliğini, kendiliğindenliğini ve belirleyiciliğini kabul eden ideoloji.
  • idealizm-materyalizm ikilemi
    Kendisini temellendirirken; materyalist yaklaşımın idealist unsurlar, idealist yaklaşımın da materyalist unsurlar içermesi. bkz. materyalizm, idealizm.
  • ideoloji
    Düşünyapı. 1. Dünya, evren, toplum ve insanla ilgili duygu, düşünce ve inançlar toplamı. 2. Marksist terminolojide, sınıflı toplumlarda egemen sınıfların çıkarına hizmet edecek şekilde çarpıtılmış gerçeklik kavrayışı.
  • ideoloji çağı
    Toplumsal düşünce alanında ideolojilerin baskın etkisinin bulunduğu 19 yüzyıl. bkz. ideoloji, ideolojilerin sonu tezi.
  • ideolojik hareket
    bkz. hareket.
  • ideolojik pratik
    bkz. pratik.
  • ideolojilerin sonu tezi
    Amerikalı sosyolog Daniel Bell’in sistemleştirdiği, ondokuzuncu ve yirminci yüzyılın sağ ve sol ideolojilerinin 1960’lı yılların toplumlarının sorunlarının çözümüne katkı sağlamadığı ve bu yüzden bağlayıcılıklarını kaybetmeye başladıklarını öngören yaklaşım.
  • idol
    bkz. put.
  • ifade mantığı
    İfadelerin, ifade haline dönüştürülmesindeki amaç ve temel değişmezlerle çelişmeden, belli bir dilin gramer kurallarına uygun olarak üretilmesi. Örn. "hayatın anlamı yoktur" ifadesi, gramatik açıdan doğru olmasına rağmen, söylenişindeki amaç ve anlamlılık kategorisiyle ilişkisi bakımından ifade mantığına aykırıdır. bkz. temel değişmezler, ortak düzlem.
  • ifade özgürlüğü
    İnsanların düşündüklerini özgürce ifade edebilmeleri. Açıkça şiddet çağrısı yapan ya da hakaret içerenler gibi istisnalar dışında her görüş, fikir ve kanaatin rahatça ifade edilebilmesi.
  • ifadelerin gramatik ayırımı
    İfadelerin gerek kendi başlarına, gerekse birbirlerinin yerine yanlış kullanılmalarından doğan zihin karışıklığını önlemek amacıyla, değişik ölçütler veya ilkeler yardımıyla, çeşitli ifade biçimlerinin, gramatik yapıları temel alınarak birbirinden ayrılması. bkz. ifadelerin gruplandırılması, gramer kaydırmacası. (Ş. Kocabaş)
  • ifadelerin gruplandırılması
    Çeşitli ifade biçimlerinin, yerli yerinde ve doğru şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla, taşıdıkları temel nitelikler veya ortak özellikler ekseninde çeşitli gruplara ayrılması. Literatüre Ş. Kocabaş’ın kazandırdığı bu gruplandırmaya göre temel ve dini ifadeler (TED ifadeler); mantıksal matematiksel ve biçimsel ifadeler (MMB ifadeler); P-ifadeleri; tecrübi ifadeler; teorik hipotetik empirik ifadeler (THE ifadeler); tarihsel ifadeler; mecaz ve benzeşim ifadeleri (teşbihler) ve hayali ifadeler olmak üzere sekiz grupta toplanabilecek olan ifade grupları, merkezinde temel ve dini ifadeler grubunun bulunduğu ve dışa doğru, kendisinden önceki ifade grubunu da içerecek biçimde giderek genişleyen halkalar şeklinde şematize edilmektedir.
  • iflas
    1. Borçlunun borçlarını ödeme gücünden yoksun duruma düşmesi; ticari yükümlülüklerini yerine getiremeyecek hale gelmesi. İflas durumunun mahkemece tespit edilmesi gerekir. 2. İddiaların gerçekleşmemesi; söz ile eylemin, teori ile pratiğin birbirini tutmaması durumunu ifade etmek üzere kullanılan deyim.
  • ihmal edilebilirlik varsayımları
    Teori kurma sürecinde temel değişkenler belirlenirken, açıklanan ilişki ya da sürece olan etkisinin ihmal edilebilecek düzeyde küçük olduğu düşünülen değişkenlerin, hiçbir etkide bulunmuyor varsayılarak devre dışı tutulmasını ifade eden basitleştirici varsayımlar. Örn. insanların ihtiyaçlarını karşılayacakları malı satın alırken, modanın, sosyal prestijin, alışveriş ortamındaki çevresel faktörlerin etkilerinin belirleyici olmadığı düşüncesiyle göz ardı edilerek, sadece malın fiyatının talebi belirlediğinin varsayılması bkz. varsayım, alan varsayımları, kolaylaştırıcı varsayımlar.
  • ihracat
    Dışsatım. 1. Yurtdışına mal satımı. 2. Dışarıya satılan mal ve hizmetler.