• halüsinasyon
    bkz. varsanı.
  • Hamilton ilkesi
    Fedakârlık gerektiren bir harekette, "C" fedakârlık yapanın ödediği bedel, "r" akrabalık derecesi; "B" de fedakârlık sonucu olası kazanç olarak tanımlandığında, C< r*B ise bu hareketin akraba seçilimi için yararlı bir hareket olduğu ilkesi.
  • hanehalkı
    Aynı çatı altında yaşayan, aynı sofrada yemek yiyen, ve aş konusunda ortak karar veren, aynı bütçe ile geçinen insanlar topluluğu. Hanehalkı kan veya akrabalık bağı nedeniyle bir arada yaşayan ailelerin (çekirdek aile veya geniş aile) yanı sıra, böyle bir bağlılığı olmadığı halde birlikte yaşayan insan gruplarını da kapsamaktadır.
  • haniflik
    Batıldan hakka yönelmek, hak dini benimsemek yahut tevhid inancı üzere olmak anlamında Hz. İbrahim’in dinine ve geleneksel biçimde İbrahim’in dinini izleyenlerin çizgisine verilen ad.
  • hapis cezası
    bkz. ceza.
  • hapsetme
    İnsanları toplumdan soyutlayarak, kendi istekleri olmaksızın, zorla, ayrı bir mekan veya bölgede denetim ve gözetim altında tutma. Bir kişinin yaptıklarına karışılmadan sadece ne yaptığının kaydedilmesi ve ilgili yerlerden izin almadan belirlenen mekanların dışına çıkmasının yasaklanmasına da göz hapsi denir.
  • haraç
  • haram
    İslam hukukuna göre, Müslüman ve mükellef insanlara Allah’ın yapılmasını kesin olarak yasakladığı eylem ya da etkinlik. Dinen yasaklanmış olan, yapılması caiz olmayan.
  • harcanabilir gelir
    1. Hanehalkının bir yıl içinde tüketim veya tasarruf olarak kullanabileceği gelir toplamı. 2. Milli gelirin, o yıl içinde üretime katılmayanlara yapılan ödemeler (transfer ödemeleri ve sübvansiyonlar) eklenip, sosyal amaçlı her türlü kesinti, vergi ve dağıtılmayan kâr gibi o yıl içinde üretilmesine karşın hanehalkının eline geçmeyen kesintiler çıkarıldıktan sonra geriye kalan kısmı. Bireylerin harcayabilecekleri, vergisi ödenmiş net gelirleri.
  • hareket
    1. Fiziksel anlamda, varlıkların veya cisimlerin mekan içinde yer değiştirmesi, devinim. 2. Toplumsal anlamda, düşünce veya eylem birliği. Dini karakter taşıyan düşünce veya eylem birliğine dini hareket; belirli insan topluluklarının düşünce veya eylem birliğine sosyolojik hareket veya toplumsal hareket; belli bir felsefi çizgide oluşan düşünce veya eylem birliğine felsefi hareket; belirli bir ideolojik çizgide oluşan düşünce veya eylem birliğine ideolojik hareket denir.
  • hareket-i cevheri kuramı
    17. yüzyılda yaşamış olan ünlü İranlı düşünür Molla Sadra’nın sistemleştirdiği; hareketin, varlığın özünde meydana geldiğini, bu nedenle de geçici olmadığını savunan felsefi görüş. Buna göre, varlıklar sürekli olarak kategorik düzeyde sahip oldukları imkânların birinden diğerine geçtikleri için her an bir sönüş ve doğuş, oluş ve yok oluş sürecindedirler. Bu sürecin sürekliliğini sağlayan mutlak iradedir. Değişme ve hareket, varlığın görünüşünde değil, özünde, arazda değil cevherdedir, bu anlamda eşya, varlık alemi her an yeniden yaratılmaktadır.
  • hareketlilik
    Mobilizasyon. Mobilite. Yeni imkanlar, kazançlar veya avantajlar elde etmek amacıyla bir mekandan başkasına veya bir konumdan diğerine doğru kısa veya uzun süreli gidiş-geliş. Toplumsal hiyerarşide bir sınıftan diğerine, bir yerleşim yerinden ötekine geçmeye toplumsal hareketlilik; işgücünün bir sektörden başka bir sektöre, bir işletmeden başka bir işletmeye geçmesine işgücü hareketliliği; daha genelde üretim faktörlerinin bir üretim ve istihdam alanından bir başkasına geçmesine de faktör hareketliliği denir.
  • Hariciye
    Hariciler. Hz. Ali ile Muaviye arasındaki hilafet mücadelesinde her iki tarafın da Allah’ın emirlerini çiğnediklerini, dolayısıyla küfre girdiklerini iddia ederek bu gruplardan ayrılmış, daha sonra kendilerince yanlış olan bu durumu düzeltmek amacıyla hem Hz. Ali, hem de Muaviye’yi ortadan kaldırmaya yeltenmiş; hoşgörüsüzlük, acımasızlık ve karşısındakini kolayca kafir olmakla suçlama özellikleriyle bilinen grup. İslam dünyasındaki tekfirci, şiddet yanlısı radikal selefi grupların gerek zihniyet ve gerekse pratik anlamda tarihi öncüleri Haricilerdir.
  • hasımlık
    Antagonizma. Husumet. Toplumsal çıkar ya da ideolojik eğilim bakımından birbirine zıt konumlarda bulunan birey veya grupların aralarındaki çatışma veya düşmanlık.
  • hasta rolü
    Hastaların, sağlıklı insanlardan farklı olarak, sağlıklı olduklarında sosyal konumlarının gereği olan görev ve sorumlulukları yerine getirmelerinin beklenmemesi; hastalık nedeni ile sorumlu tutulmamaları, hastalığı istenmeyen bir durum olarak görmeleri ve iyileşmek için doktorların tavsiyelerine uygun davranmalarının beklenmesini içeren davranış biçimi.
  • hastalık
    Bir birey tarafından sağlığının yerinde olmadığı algı ve hissi. Rahatsızlık. Sağlıklı olmama hali. Bedenin biyolojik, fiziksel veya ruhsal dengesinin yerinde, dengeli olmaması durumu. Vücudun organlarında fiziksel veya biyolojik nedenlerden kaynaklı olarak ortaya çıkan rahatsızlıklara fiziksel hastalık; ruhsal ya da psikolojik nedenlerden kaynaklı rahatsızlıklara psikolojik hastalık denir.
  • hastalık imalatçısı
    Başkalarının hasta olmasından yarar sağladığı için hastalıklara yol açan koşulların oluşumunu destekleyen veya kişilerin hastalık alanlarının genişlemesini arzulayan kişi.
  • Hawthorne etkisi
  • hayali ifadeler
    Doğruluk veya yanlışlığı söz konusu olmayan, belirli bir olayı ifade etmeyen, masal, hikaye ve roman ifadeleri. Bu ifadelerin gramatik uygunluğu, başlarına "masala/hikayeye/romana göre" ön ekinin konulması durumunda anlamlılığın bozulmaması ile anlaşılır. (Ş. Kocabaş)
  • hayırlama