• hadımlık karmaşası
    Toplumsal yasaklara uyulmaması durumunda verilebilecek bir ceza olarak, cinsel organların kaybedilmesi ihtimalinin yarattığı korkunun bireyde ortaya çıkardığı karmaşa. bkz. odip karmaşası.
  • hadis
  • hafıza
    1. Bellek. Zihnin geçmiş deneyimleri, bilgi, olay ve görüntüleri yeniden çağırma, hatırlama işlevi. 2. Bilgi ve deneyimlerin depolanıp korunduğu yer.
  • hafıza kaybı
    Amnezi. Kişinin kimliğini, aşina olduğu kişi ve durumları, geçmişte yaşadığı koşulları unutması ya da hatırlayamaması şeklinde beliren bir psikolojik rahatsızlık türü.
  • hak
    İnsanlara, töreler, gelenekler veya yasalar yoluyla tanınan; insanların kendi menfaatlerini gözetmelerine imkân sağlayan belirli biçimlerde davranabilme, düşünebilme ve hareket edebilme özgürlüğü ya da irade gücü.
  • hak ediş
    1. Kişinin yaptıkları karşılığında talep ettiğinin uygun olduğu görüşü. Örneğin, beş dakika muayene sonucu yapılan teşhis ve verilen tedavi karşılığında istenen ücret ile yarım saatlik teşhis ve tedavi sonucu istenen ücretin aynı olması halinde, ikincisinin muayene ücretini daha çok hak ettiğinin düşünülmesi. 2. İhale yoluyla üstlenilen projelerin, aşama aşama bitirildikçe, bitirilen kısım için ödeneğin doğması, tahakkuk.
  • hakem
    bkz. hakemlik.
  • hakemlik
    1. Bir anlaşmazlığın giderilmesi ya da bir organizasyonun kurallara uygun işlemesini sağlama görevi. 2. Aralarında bir anlaşmazlık olan iki veya daha fazla tarafın bu konuda taraf olmayan üçüncü bir kişinin kararına uyma noktasında anlaşmalarıyla meydana gelen uyuşmada, üçüncü şahsın işlevi. 3. Bilimsel dergilerde yayımlanmak üzere sunulmuş makalelerin yayımlanmaya değer olup olmadığının kontrol edilip denetlenmesi. 4. Spor karşılaşmalarında müsabakanın kurallara uygun olarak yapılmasını sağlama işi. Arabuluculuk yapan, uyuşmazlığı çözmeye çalışan, denetleyen ya da bir spor müsabakasını idare eden kişiye de hakem denir.
  • hakikat
    Doğruluk. 1. Doğru olma, gerçekle uyuşma durumu. Bir şeyin gerçekte var olması; gerçeğe uygun olması. 2. Eşyanın doğasının bilgisi. 3. Doğru olduğuna, sorgulama yapmaya gerek duymayacak derecede kesin olarak inanılan olgu, durum, ya da inanç.
  • hakimiyet
    bkz. egemenlik.
  • hakkaniyet
    Hakka saygı duyulması, adalet ilkesi çerçevesinde doğan hakkın, hak sahiplerine verilmesi. bkz. sosyal hakkaniyet, adalet, eşitlikçilik.
  • haklılaştırma
    Bir iddiayı, görüşü ya da yargıyı, ilgili kişilerce kabul görecek biçime getirmek amacıyla tatmin edici deliller bulma, gerekçeler üretme veya mantıksal tutarlılığı olan argümanlarla temellendirme. bkz. ispatçılık.
  • Haldun-Laffer etkisi
    Adını, konuyu ilk kez ele alan 14. yüzyılda yaşamış ünlü Müslüman düşünür İ. Haldun ve daha sonra onu sistematikleştiren 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış iktisatçı A. Laffer’in soy isimlerinden alan ve marjinal vergi oranlarındaki artışların (azalışların) göreli fiyatları, bunun da toplam piyasa üretimini düşürmesi (artırması), dolayısıyla da toplam vergi gelirlerinin düşmesi (artması) sonucunu doğurmasını ifade eden etkileşim süreci. Buna göre vergi oranlarını yükseltmek ille de vergi hasılatının artacağı anlamına gelmemektedir. Tersine belirli bir optimal orandan sonra vergilerin artması iktisadi faaliyeti durgunlaştıracağı için vergi tabanını daraltacak, sonuçta vergi hasılatı daha da azalacaktır. bkz. optimal vergi oranı.
  • halifelik
    Hilafet. 1. Yerini alma, yerine geçme, temsilciliğini yapma. Birinin görevini devralan kişiye halef, birinin kendisinden önce aynı görevi yapan kişiye de selef denir. 2. Hz. Muhammed’in, İslam dininin yaşanması, korunması ve insanlara tebliğ edilmesi ilkelerine dayalı olarak yürüttüğü devlet başkanlığı görevinin, onun ölümünden sonra Müslümanlar tarafından kurumlaştırılmış şekli. İslam dünyasında başlangıçta Hz. Muhammed’in şahsında birleşmiş olan dini liderlik ile siyasi liderlik zamanla ayrışmıştır.
  • halk
    bkz. kitle.
  • halk avcılığı
    bkz. demagoji.
  • halk demokrasisi
    İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyet denetimine giren Çekoslovakya, Bulgaristan; Romanya ve Polonya gibi ülkeler için Stalin tarafından önerilen; Sovyet Komünist Partisi ve Sovyet yönetiminin direktifleri doğrultusunda faaliyette bulunacak tek bir siyasi partinin veya tek bir siyasal partiyle uzlaşabilecek partilerin koalisyonunun başında bulunduğu yönetim biçimi. Sosyalist-komünist rejimle yönetilen bazı ülkelerin, iktidar değişiminde halkın tercihine başvurmadığı halde, ironik bir şekilde halk demokrasisi veya halk cumhuriyeti adıyla anılması ilginç, paradoksal bir gözlemdir.
  • halkçılık
    bkz. popülizm.
  • halkoylaması
    Halk oyuna sunma; halkın görüşünü alarak uygulamayı bu sonuca göre belirleme. Bir ülke yönetiminin önemli gördüğü siyasi, kültürel, iktisadi vb. konularda bir karar alabilmek için halkın oyuna başvurması. İç sorunlarla ilgili halkoylamasına referandum, dış sorunlarla ilgili olana ise plebisit denir.
  • halo etkisi
    Bir insanın sahip olduğu bir olumlu ya da olumsuz özelliğinin, onunla ilgili genel bir yargının oluşmasına ve diğer özelliklerinin bu çerçevede değerlendirilmesine yol açması. Örn. Dürüstlüğü bilinen birisinin bu özelliğinden yola çıkılarak aynı zamanda zeki veya çalışkan olduğu yargısına varılması.