• gölge fiyat
    Tam kamusal veya yarı kamusal özelliği olan veya özel mal niteliğinde olmasına rağmen piyasa kurallarına göre fiyatı oluşmayan mal veya hizmetlerin, piyasa fiyatı oluşan benzer mal ve hizmatlerin fiyatına kıyasla hesap edilen fiyati. Gölge fiyat, satış fiyatının altında veya üstünde olabilir. Örn. Belediyenin alt gelir gruplarını desteklemek amacıyla maliyetleri altında bir fiyata sattığı içme suyunun piyasa şartlarında üretilmesi halindeki gölge fiyatı satış fitanın üstünde olurken; tekel oluşturulduğu için yüksek kar oranı ile satılan bir ürünün rekabetçi koşullarda oluşacak gölge fiyatı da gerçekleşen fiyatın altında olur.
  • gölge gerçeklik
    Herhangi bir sürecin işleyişine kayda değer bir katkısı olmayan, söz konusu sürecin bir yan ürünü olarak meydana gelen şey.
  • gölge kabine
    Bazı Batı ülkelerinde, bir nevi hükümet gibi çalışan, iktidara en yakın olan muhalefet partisinin, bir yandan muhalefet görevini yaparken, diğer yandan da iktidara gelmesi halinde görev alacak olan hükümet elemanlarını hazırlamak amacıyla kurduğu çalışma grubu.
  • gönenç
    bkz. refah.
  • gönüllü işsizlik
    bkz. işsizlik.
  • gönüllü kuruluş
    Bireylerin ortak amaçlar doğrultusunda bir araya geldikleri, kâr amacı gütmeyen kuruluş.
  • gönüllülük turizmi
    Organize bir şekilde, tatillerin, toplumdaki fakirlere yardım etme, çeşitli çevreleri ya da doğal ortamları restore etme veya iyileştirme ve toplumu yahut doğayı araştırma gibi amaçları içerecek şekilde, gönüllülük faaliyetleri yaparak geçirildiği turistik faaliyetler.
  • görecelilik
    Rölativizm. İzafiyet. 1. Her türlü bilgi, yasa, ilke ya da açıklama modelinin mutlak olmayıp değişken bir nitelik taşıdığını, bu nedenle de ancak kısmi, zaman içinde değişmeye mahkûm, geçici bir değer taşıdığını savunan yaklaşım. 2. Mutlak olmayıp, 'birine göre' veya 'bir şeye göre' olma durumu.
  • görecelilik paradoksu
    Bir yargı, değer, bilgi veya kavrayışın göreceliliğini dile getiren ifadenin bizzat kendisinin mutlaklık içeren bir nitelik taşıması. Örn. "Değer yargıları görecelidir" ifadesinin içerdiği yargının göreceli olmadığının, mutlak olduğunun kabul edilmesi.
  • göreli
    İzafi. Nispi. Rölatif. Oransal. Anlamı, ölçüsü veya değeri bir başka şeye bağlı olarak, ona kıyasla anlaşılabilen. Başka bir şeye göre, ona nisbetle, o şeye oranla.
  • göreli fiyat
    Nispi fiyat, izafi fiyat. Bir mal veya hizmetin, alınıp satıldığı fiyatı değil, onun değerindeki değişimi karşılaştırmayı mümkün kılacak başka mal veya hizmetler cinsinden değeri. Örn. Bir kg etin 400, bir koli yumurtanın da 100 TL’ye mübadele edildiğini; yumurtanın koli fiyatının değişmemesine karşın etin kilogramının 200 TL’ye düştüğünü düşünelim. Bu durumda bir koli yumurta yarım kilogram ete karşılık gelecektir. Bu da, yumurtanın parasal fiyatının değişmemesine rağmen et ile karşılaştırıldığında göreli fiyatının pahalılaşması anlamına gelir. bkz. fiyat, mutlak fiyat.
  • göreli gerçeklik
    İzafi gerçeklik. Gerçekliği kendisinden kaynaklanmayıp, 'mutlak’a göre varlık ve anlam kazanan, mutlak varlığın dışındaki her şeyi, kısaca tüm yaratılmışlar alemini içine alan gerçeklik kategorisi.
  • göreli mesafe
    Birbiri arasındaki mutlak uzaklığın değişmemesine rağmen, iki yer arasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik ilişki veya bağlantının zorluk, zaman veya maliyet bakımından farklılaşması. bkz. mutlak mesafe.
  • göreli özerklik
  • göreli özgürlük
  • göreli yoksulluk
    Bir toplumun farklı kesimlerinin sahip oldukları kullanılabilir veya tüketilebilir mal veya hizmet miktarının toplam rakamsal değeri itibariyle birbirinden farklı olmasına karşın, diğeriyle karşılaştırılınca yoksul kabul edilmeleri. bkz. yoksulluk.
  • göreli yoksunluk
    Nesnel ölçütleri olmayan, durumdan duruma değişen ve bireylerin referans gruplarıyla kendilerini kıyasladıklarında sahip olamadıkları şeylerden dolayı hissettikleri yoksunluk duygusu. bkz. referans grubu, yoksulluk, yoksunluk.
  • görenek
    Bir sosyal grubun veya alt-kültürün paylaştığı, birbirinden görerek ve çoğu zaman kendiliğinden öğrenilen özellikler. bkz. gelenek.
  • görüngü
    Fenomen. Somut, algılanabilir bir biçimde ve anlaşılabilir kategorilerle ifade edilebilecek biçimde var olan. bkz. gölge gerçeklik.
  • görüngübilim
    Fenomenoloji. Duyu organları aracılığı ile kavranabilen gerçekliğin dışında gerçeklik ve sağlam bilgi olmadığını, bu yüzden bilginin alanının fenomenlerin bilgisi ile sınırlanması gerektiğini savunan yaklaşım.