- genel iradeBir toplumda yaşayan insanların tek tek isteklerini aşan, birlikte yaşamanın getirdiği ortak bilincin bir sonucu olarak ortak çıkan ve beklentileri sembolize eden güç.
- genel seçimbkz. seçim.
- genelleme1. Tek tek bireyler ya da bireysel olaylarda bulunan özelliklerin tüm bireyler yahut bireylerin toplamından oluşan küme için de geçerli olduğunun kabul edilmesi. 2. Bir organizmanın, şartlandığı durumlara benzeyen durumlara da benzer tepkiler göstermesi.
- genetik determinizmBiyolojik olarak sahip olunan gen özellikleri ile çevre koşullarının canlının duygusal ve davranışsal farklılaşmasını ortaya çıkardığını savunan yaklaşım. bkz. determinizm, kültürel determinizm.
- genetik epistemolojiBilginin insanın biyolojik gelişimine paralel olarak içinde bulunduğu ortam ile karşılıklı etkileşiminin bir sonucu olarak oluştuğunu savunan, bilgiyi gelişimsel terminoloji ile açıklamaya çalışan epistemoloji anlayışı.
- geniş ailebkz. aile.
- genomBir canlının doğumdan ölüme kadar gelişiminin bilgilerini saklayan genetik kodların tümü.
- genörgütbkz. bürokrasi.
- genotipBir canlı türünün biyolojik özelliklerinin bir sonraki nesle aktarılmasını sağlayan en küçük birim.
- gensİktisadi kaynaklar ile siyasal iktidarın paylaşımının henüz hiyerarşik ve otoriter bir nitelik kazanmadığı, üyelerinin her konuda eşit olduğu, kandaşlık bağıyla birbirlerine bağlı insan topluluğu. (L.H. Morgan) bkz. askeri demokrasi, aşiret, barbarlık.
- gensoru
- gerçek1. Hayali, zihinsel, varsayımsal ya da muhtemel olanın zıddı olarak, somut biçimde var olan, reel. 2. Reel. İktisatta nominal ya da parasal karşıtı olarak, fiyat artışlarından arındırılmış olan. Örn. Reel ücret, reel gelir, reel GSMH. bkz. nominal.
- gerçek likiditebkz. likidite.
- gerçekçi olmayan iyimserlikİnsanın başkalarına göre olumlu olayları daha çok, olumsuz olayları daha az tecrübe edeceğine inanma eğilimi. bkz. olumlu yanılgılar, gerçekçi olmayan kötümserlik.
- gerçekçi olmayan kötümserlikİnsanın başkalarına göre olumsuz olayları daha çok, olumlu olayları daha az tecrübe edeceğine inanma eğilimi. bkz. gerçekçi olmayan iyimserlik.
- gerçekçilik1. Realizm. Bilgi öznesinin zihinsel tasavvurlarından bağımsız olarak, bir nesneler dünyasının var olduğunu ve bu dünyanın, insanın sahip olduğu bilgi edinme araç ve yöntemleriyle bilinebileceğini savunan görüş. 2. Zihinsel veya hayali olanı değil, algılanabilir ya da gözlemlenebilir olanı, somut koşulları dikkate alma ve ona göre davranma; olguları kuramlara tercih etme. bkz. deneycilik, gerçeküstücülük.
- gerçeklikRealite. Varoluş dünyası. Gerçekten var olma. Zihinsel bir tasarı veya zihinsel bir yaratma ürünü olmayıp, zihnin dışında, onun bilip bilmemesine bağlı olmaksızın mevcut olma durumu. Kişiden kişiye değişmeyen, değer yargılarına bağlı olmayan gerçekliğe nesnel gerçeklik veya objektif realite; değer yargılarına bağlı olması nedeniyle farklı kişilerce değişik biçimde algılanabilen gerçekliğe de öznel gerçeklik ya da subjektif realite denir. bkz. mutlak gerçeklik, göreli gerçeklik, olgusal gerçeklik, potansiyel gerçeklik, metafizik gerçeklik, fiziksel gerçeklik.
- gerçeklik ilkesiİçbenin isteklerinin karşılanmasında fiziksel ve sosyal koşulların dikkate alınması. (S. Freud) bkz. haz ilkesi.
- gerçeklik yargısı
- gerçeküstücülükSürrealizm. İnsanın gerçekliğini ancak, siyasal, sosyal, ahlâkî veya estetik bir kaygı taşımadan, düşüncenin tamamen özgürleştirilerek insan zihninin engelleyici mekanizmalardan arındırılması sonucu üretilecek düşünsel ve sanatsal ürünlerin yansıtabileceğini savunan, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde, daha çok sanat ve edebiyat alanında etkili olmuş olan akım. bkz. gerçekçilik.