- frenoloji1800’lerin başlarında iki Alman doktor tarafından geliştirilen, kişinin karakterini belirlemek için onun kafatasını muayene etme uygulaması.
- FreudizmS. Freud’un görüşleriyle biçimlenen psikoloji ekolü. Buna göre yaşamın değişik aşamalarında etkilenme biçimi değişse de özelde bireylerin etkinliklerinin, genelde uygarlıkların oluşumunun itici gücü bastırılmış cinsel isteklerdir. Bu çerçevede, kişiyi eyleme sevk eden söz konusu cinsel enerjiye libido; ruhun haz elde etme isteğine içben (id); bu isteğin akli manipülasyonlarla örgütlenmesine ben (ego); söz konusu manipülasyonların toplumsal düzeyde kabul edilebilirliğine de üstben (süperego) denmektedir. Örn. Cinsel istek içbene, cinsel beraberlik bene, evlilik de üstbene karşılık gelmektedir.
- Friedmancılıkbkz. parasalcılık.
- friksiyonel işsizlikbkz. işsizlik.
- Froydçulukbkz. Freudizm.
- fundamentalist İslamcıbkz. fundamentalism.
- fundamentalistler1. Fundamentalizmi benimseyenler. 2. Kökleri evrim, bilimsel analiz ve modernizm konularında yoğun öğreti kavgalarının yaşandığı 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarına kadar giden Protestanlar. İsimlerini, Hristiyanlığın esaslarını savunanlar anlamında “The Fundamentalists” (1910-1915) başlıklı bir dizi risaleden almışlardır.
- fundamentalizmKöktencilik. 1. Kendisi için doğru olduğunu düşündüğü şeyin başkaları için de öyle olması gerektiğini düşünme, buna bağlı olarak da başkalarına belirli doğrular dayatma tavrı. 2. Temellere dayanma, köktencilik. 3. Yirminci yüzyılın başlarında, Kitab-ı Mukaddes’in nihai otorite olduğunu kabul ederek modernist ve bilimsel eleştirilere karşı çıkan Hristiyan hareketi. Özellikle 1960’lı yıllardan sonra batılılaşma, modernleşme ve laikleşmeye karşı çıkan ve sağlam, güvenilir ve bağlayıcı nitelikteki bilgilerin, İslam’ın kaynak kitaplarında mevcut olduğu için, hakikatin modern literatürde değil bu kaynaklarda aranması gerektiğini savunan yaklaşıma İslami fundamentalizm, söz konusu yaklaşımı benimseyenlere de fundamentalist İslamcı denmektedir.
- fütürizm
- fütürolojibkz. gelecekbilim.
- galât-ı meşhurDoğru bilinen yanlış. Herkesçe doğru zannedilen, genelleştiği için de yanlışlığına önem verilmeden yaygın bir şekilde kullanılan söz, kelime, kavram, deyim ve ifadeler. Örn. Doğrusu "bedava mallar" (free goods) olması gereken güneş ve havanın "serbest mallar" olarak anılması; doğrusu evlat (çocuklar) iken herkesin evlatlar (çocuklarlar!) olarak kullanması; cümle sonunda fiilin olumlu şekliyle kullanılması gereken "ne...ne..." kalıbının çoğunlukla ve yanlış olarak olumsuz fiille ("Ne Ahmet'e veririm, ne de Mehmet'e" demek yerine, "Ne Ahmet'e ne Mehmet'e vermem" şeklinde) kullanılması.
- garantibkz. teminat.
- GATTGümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması. İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ticaretin önündeki engelleri ortadan kaldırmak, tercihli ticaret anlaşmalarını önlemek ve devletlerarası ticareti liberalize etmek amacıyla 1947 yılında yapılan uluslararası ticaret anlaşması. Özünde bir anlaşma olan GATT, sayılan amaçların gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunmak ve yükümlülüklere uyulup uyulmadığını denetleme zorunluluğu nedeniyle pratikte bir kuruluş kimliği kazanmıştır. 1960’lı yıllarda oldukça etkin bir işlev gören kuruluş, 1970’li yıllarda yeni korumacı eğilimlerin güçlenmesi ve kotalar, çifte vergilendirme, tercihli ticaret anlaşmaları gibi yeni ticari engellerin ihdas edilmesiyle etkinliğini bir ölçüde yitirmiş; ancak 1990’lı yıllarda yeniden etkinlik kazanmıştır. GATT şemsiyesi altında yürütülen ve Uruguay Turu adıyla anılan çok taraflı ticaret müzakereleri çerçevesinde 123 ülkenin katılımıyla Aralık 1993’te mutabakata varılarak 15 Nisan 1994’te Fas’ta imzalanmış olan Nihai Senet tarihin en kapsamlı ticaret anlaşmasıdır. Bu anlaşmayla dünya ticaretinde serbestleşme öngören, uluslararası ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik önemli kararlar alınmıştır. 1994’te Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) GATT’ın yerini almıştır. bkz. DTÖ.
- gayri iradi işsizlikbkz. işsizlik.
- gayri safi milli hasılaGSMH. Bir ülke vatandaşlarının belirli bir dönemde (örn. 1 yıl) ürettiği nihai mal ve hizmetlerin toplam piyasa değeri. Ülke içerisinde üretilen nihai mal ve hizmetlerin toplam değerine dış ekonomik ilişkilerden elde edilen net döviz kazancının eklenmesi ile elde edilen hasıla. Matematiksel olarak, GSMH=GSYH+Net Dış Alem Faktör Gelirleri. GSMH'dan amortismanların çıkarılmasıyla SMH; SMH'dan dolaylı vergilerin çıkarılmasıyla milli gelir; ondan SGK kesintileri ve dağıtılmayan kârlar düşülüp sübvansiyonların ilave edilmesiyle kişisel gelir; kişisel gelirden doğrudan vergilerin çıkarılmasıyla da harcanabilir kişisel gelir bulunur.
- gayri safi yurtiçi hasılaGSYH. Bir ülkenin ulusal sınırları içinde, belirli bir dönemde, o ülke vatandaşları veya yabancılar tarafından üretilen nihai mal ve hizmetlerin toplam piyasa değeri. Garisafi milli hasıla ile gayri safi yurtiçi hasıla arasındaki fark, GSMH’nın ulusal kimliğe (vatandaşlık esasına) göre elde edilen hasılayı, GSYH’nın ise ülke sınırlarını esas alarak yapılan üretimi hesaplamasıdır. Buna göre, Türk vatandaşlarının ABD’de yaptıkları yatırımlardan elde ettikleri kazançlar Türkiye’nin GSMH’sına, ABD’nin ise GSYH’sına eklenir. GSMH ülke vatandaşlarının ekonomik performansını, GSYH ise bir ülke ekonomisinin performansını gösterir. Çifte vatandaşlık, farklı ülkelerin katkılarıyla üretilen karmaşık ürünler, çifte sayım tehlikesi gibi nedenlerle uluslararası karşılaştırmalarda GSYH daha yaygın olarak başvurulan, daha güvenilir bir gösterge olarak kabul edilmektedir.
- gayrimenkul
- gayrimenkul rantıbkz. rant.
- gecekonduGenellikle üçüncü dünya ülkelerinde ve hızlı sanayileşen bölgelerde görülen, kırsal bölgelerden kente göç edenlerin, çoğunlukla da kendilerine ait olmayan araziler üzerinde, altyapı hizmetlerinden yoksun olarak inşa ettikleri derme çatma evler. Bu evlerin oluşturduğu yerleşim bölgelerine de gecekondu bölgesi denmektedir.
- geçerlilik1. Geçerli olma durumu. 2. Bir ölçme aracının yahut ölçme biçiminin, ölçülmek istenen şeyi ölçmeye uygun olma yeteneği. Örn. Uzunluğun metre ile, ağırlığın terazi ile ölçülmesi gibi. 3. Bir akıl yürütmede, sonucun öncüllerden zorunlu olarak çıkarılabilme durumu. bkz. geçersizlik, güvenilirlik.