• fonksiyonalizm
  • fonksiyonel gelir dağılımı
    Gelirin üretim faktörleri arasında, gördükleri fonksiyonlara göre bölüşülmesi. Belirli bir dönemde bir ekonomide yaratılan toplam gelirin emek, sermaye, toprak ve müteşebbisten oluşan üretim faktörleri arasındaki dağılımı. Buna göre toplam gelirden emek sahibinin aldığı paya ücret, sermaye sahibininkine faiz, toprak sahibininkine rant, girişimcininkine de kâr denir.
  • fonksiyonel ilişki
    Bir değişkenin değerinin öngörülebilir bir şekilde bir başka değişkeninkine bağlı olması durumunda, aradaki ilişkiye verilen ad. Örn. Eğer bireylerin tüketimleri onların harcanabilir gelirlerine bağlı ise tüketim ile harcanabilir gelir arasında fonksiyonel bir ilişkinin olduğu söylenebilir.
  • fonksiyonel olmayan talep
    Bir malın sahip olduğu özellik veya nitelikler dışında başka nedenlerle satın alınmak istenmesi. Örn. Bir malın çok az kişi tarafından sahip olunduğu için ayrıcalık, seçkinlik duygusu vermesi veya yaygın kullanılması nedeniyle topluma uyma, başkalarından farklı düşmeme gerekçesiyle satın alınmak istenmesi. bkz. fonksiyonel talep, bandvagon etkisi, snob etkisi, Veblen etkisi, gösteriş etkisi, spekülatif talep, irrasyonel talep.
  • fonksiyonel talep
    Bir malın bizzat sahip olduğu özellik veya niteliklerden dolayı talep edilmesi. bkz. talep, fonksiyonel olmayan talep.
  • Fordizm
    Adını Henry Ford’un seri otomobil üretimi modelinden alan, standart bir montaj hattı üzerinde ince bir işbölümü ve yüksek verimlilikle çalışan işçilerin geniş ölçekli üretim biçimi. Henry Ford’un uygulamasından adını alan ve standardize edilmiş geniş ölçekli entegre şirketlerce malların kitlesel üretimine dayanan sanayi sistemi. Aynı çatı altında kitlesel üretime dayalı üretim organizasyonu. bkz. Taylorizm, bilimsel işletme, esnek üretim, esnek istihdam, post-Fordism.
  • forfeyting
    Genellikle dış ticaret işlemlerinden kaynaklanan vadeli alacakların bir banka veya uzman bir finans kuruluşu tarafından satın alınması esasına dayalı bir ticaret finansman tekniği. Buna göre ihracatçı vadeli olarak yaptığı dışsatımdan doğan alacak hakkını temsil eden bono, poliçe vb. senetleri forfaiter adı verilen banka veya finans kurumuna devretmekte, böylece hem alacağının ödenmemesi riskinden kurtulmakta, hem de nakit kaynak temin etme imkânına kavuşmaktadır.
  • formel
    İçerikten ziyade şekil veya kalıp yönünden geçerli veya uygun olan. Genellik taşıyan, geçerli ve kabul edilmiş kurallara uygun olan. bkz. informel.
  • formel bilimler
    Mantık ve matematik gibi, konusunu maddi varlıkların değil, insan zihninin birer icadı olan soyutlamaların oluşturduğu bilimler.
  • formel ekonomi
  • formel grup
    bkz. grup.
  • formel mantık
    Aristo mantığı. Her türlü mantıksal kurgu ve çıkarımın temelini oluşturan üç ilkenin oluşturduğu formel çerçeve. Söz konusu mantık ilkeleri şunlardır: 1. Özdeşlik (ayniyet) ilkesi: A kendisidir ya da A, A’dır. 2. Çelişmezlik ilkesi: A, A-değil (non-A) değildir; bir şey kendisinden başka bir şey değildir. 3. Üçüncü ihtimalin yokluğu ilkesi: A ve A-değil arasında üçüncü bir ihtimal yoktur. Bu ilkeler bir cümlede şöyle özetlenebilir: Bir şey kendisinin aynısıdır; ya vardır veya yoktur; ya kendisidir, veya değildir; bir şeyin aynı anda, hem var hem yok, hem kendisi, hem de başka bir şey olması mantıksal olarak mümkün değildir. Diyalektik mantıkta ise bu ilkelerin tersi savunulmaktadır. bkz. diyalektik mantık.
  • formel örgüt
    bkz. örgüt.
  • formel yaptırım
    Gruptan dışlanma, sürgün edilme, özgürlüğünü kaybetme, fiziksel ceza, para, hapis veya ölüm cezası gibi siyasi otorite tarafından uygulanan yaptırım. bkz. informel yaptırım, yaptırım.
  • formelizm
    Açıklama biçimi olarak formları esas alan, içerikten ziyade kural ve biçim geliştirmeye dayalı açıklama tarzı.
  • forum
    Gündemdeki bir konunun daha önce ayarlanmamış konuşmacılar tarafından tartışıldığı ve toplantıda bulunan herkesin konuyla ilgili konuşma hakkına sahip olduğu toplantı.
  • fraksiyon
    bkz. hizip.
  • Frankfurt okulu
    1920’li yıllarda Frankfurt’ta kurulan ve aralarında M. Horkheimer, T. Adorno, E. Fromm, H. Marcuse gibi önemli düşünürlerin de bulunduğu, kapitalist sisteme ve onun ürünü olan kurum, tutum ve davranışlara eleştirel bir yaklaşım sergileyen; temelde K. Marks’dan etkilenen ancak onun toplum teorisinin tümüyle doğru olmadığını düşünerek varoluşçu, Freudçu veya Weberci tezlerle Marksist yaklaşımlar arasında uzlaşma noktaları kurmaya çalışan, ortaya çıkan gelişmelerin ışığında Marks’ı yeniden yorumlayan düşünce ekolü. bkz. eleştirel teori.
  • Fransız devrimi
    1789’da Fransa’da, yükselen burjuva sınıfının toplumsal dengelerde yeni ve üstün bir yer elde etmek amacıyla harekete geçmesiyle başlayan, konjonktürel toplumsal faktörlerin de yardımıyla gerçekleşerek, sonuçta topyekün toplumsal yapının değişmesine yol açan devrim. Öte yandan, Fransız devrimi, merkezi krallıkların egemenliklerinin zayıflayarak milliyetçilik fikirlerinin yayılması ve milli devletlerin doğması; özgürlük, eşitlik, adalet vb. söylemlerin güçlenmesi; insan, toplum ve evren tasavvurunun laikleşmesi gibi dünya çapındaki süreçlere ilham kaynağı olmuştur.
  • Fransız feminizmi
    Linguistik feminizm. Kadın ve kadına ilişkin her türlü bilgi, tavır ve yaklaşımın da içinde bulunduğu tüm anlam sisteminin bir dilsel ve mantıksal yapıya sahip olması nedeniyle, kadının ikincilleştirilmesinde iktisadi siyasal ve sosyal yapılardan ziyade, dilin işlevinin çok daha önemli bir yer tuttuğunu savunan feminist görüş. bkz. feminizm.