• evrensel
    Cihanşümul. Bütün dünyayı içine alan, geniş kapsamlı. Bir kültüre, bir ülkeye veya belirli bir zamana bağlı olmayan, bütün insanlar ve toplumlar için geçerli olan, olduğu varsayılan. bkz. küresel, yerel.
  • evrensel gramer
    Bir dil oluşturmak için gerekli olan özne, yüklem, bağlaç ve bunlar arasındaki ilişkileri düzenleyen temel ilke ve değişkenler. bkz. gramer.
  • evrensellik-özellik
  • evrim
    Tekamül, mükemmelleşme. Basit, sade ve biçimsiz olandan, belirgin ve karmaşık olana, ilkelden mükemmele doğru doğrusal, düzenli ve ilerlemeci nitelikteki değişim. Evrilme, bir halden başka bir hale başkalaşarak geçme.
  • evrim teorisi
  • evrimci metodoloji
    Bilginin nasıl geliştiğine ilişkin olarak biyolojik evrim teorisinden esinlenerek geliştirilen ve canlıların gelişiminin evrimsel bir seyir izlediği iddiasına paralel olarak, insan bilgisinin de en güçlü biçimde kendisini savunabilen teorilerin hayatta kaldığı; buna karşılık, zamanının entelektüel ortamına ayak uyduramayan teorilerin eleştiri süreciyle ayıklandığını savunan bilgi-teorik yaklaşım. Buna göre rasyonel eleştirel süreç, evrim teorisindeki çevreye uyum sağlayamayan canlıların ayıklanması anlamına gelen doğal ayıklanma süreciyle benzer bir işlev görmektedir. Bilgi dünyasında da eleştirel sorgulama sürecine en uygun tepki veren düşünceler varlıklarını sürdürmekte, diğerleri yok olup gitmektedir. Bu yüzden sağlam bilgiyi diğerlerinden ayırmaya yarayan temel ölçüt, tüm eleştiri ve sorgulamalara rağmen varlığını sürdürecek düzeyde taraftar bulabilmesi, yani doğal ayıklanmaya direnebilmesidir. bkz. epistemoloji, evrim, evrimcilik.
  • evrimcilik
    Hayatın temel işleyiş yasasının evrim olduğunu ve her toplumun sürekli bir evrim sürecinin ürünü olarak ortaya çıktığını ileri süren görüş. Hayatın başlangıcı, türlerin kökeni ve canlıların yaşam serüvenini evrimci bir bakış açısıyla izah eden ve C. Darwin tarafından sistemleştirilen kurama evrim teorisi; doğal ayıklanma ile bir türün diğerine dönüştüğünü savunan evrim görüşüne de biyolojik evrimcilik denir. bkz. sosyal evrimcilik, Darwinizm, evrim.
  • ex-ante
    Planlanan; arzu edilen; gerçekleştirilmesi istenen bir olgu ya da olayın gerçekleşmeden önceki durumu. Yapılması düşünülen.
  • ex-poste
    Fiilileşmiş, gerçekleşmiş; bir olgu ya da olayın gerçekleştikten sonraki durumu. Düşünülenin gerçekleştirilmiş edilmiş şekli.
  • eyalet
  • eylem araştırması
    Sosyal yapı ve ilişkilerin niteliğini anlamak, bilimsel çalışmalara katkıda bulunmak gibi amaçlardan çok, pratik, uygulanabilir, somut çözümler getirecek sonuçlar elde etmeye yönelik olarak yapılan veya yaptırılan toplumsal araştırmalar.
  • eytişim
  • eytişimsel özdekçilik
  • ezeliyet
    Öncesizlik, öncesi veya başlangıcı olmama; ezelden beri var olma. bkz. ebediyet.
  • Fabiyen cemiyeti
    1880'lerin ortalarında burjuva entelektüellerini sosyalizmin erdemlerine ikna etmek için kurulmuş, radikal Marksistlerin devrimci yönetimlerini reddeden, Batıdaki siyasi partilere ve kurumlara sızarak bu fikirleri onlara aşılamak suretiyle aynı amaçlara ulaşmaya çabalayan sosyalistlerin katıldığı dernek. bkz. Fabiyenizm.
  • fabiyenizm
    Romalı devlet adamı Fabius Maksimus Cunctator’dan esinlenerek 19. yüzyıl ortalarında İngiltere’de Fabiyen Cemiyeti olarak ortaya çıkan, sosyalizmi mümkün olan en iyi şekilde adalet ve mutluluğu sağlamak olarak algılayan, özünde reformist, sosyalizmin teorik sorunlarıyla fazla ilgilenmeyen ve İngiliz İşçi Partisi’nin çekirdeğini oluşturan devrim karşıtı bir akım.
  • fahişelik
    Para veya başka menfaat karşılığı evlilik dışı cinsel ilişkiye girmek. Hayat kadınlığı. Geçimini kendini satarak, para karşılığı cinsel ilişki kurarak temin etmek.
  • fail
    Karar verme ve o karara uygun eylemde bulunma yetkisine ve gücüne sahip birey.
  • faiz
    1. Modern iktisat teorisine göre üretim faktörlerinden biri olan sermayenin fiyatı; sermayeyi belirli bir dönemde kullanmanın ya da kiralamanın bedeli. Paranın fiyatı. Fiziksel veya finansal sermayeye erişimin, ödünç almanın bedeli. 2. İslam iktisadi öğretisine göre, riba. Hiçbir şey karşılığında alınıp verilen birş ey; her türlü emeksiz kazanç; alın teri harcamadan elde edilen fazlalık. 3. Borç-alacak ilişkisinde borçlunun, vadesi dolan borcunu ödeyememesi durumunda sürenin uzatılmasına karşılık ödemeyi taahhüt ettiği fazlalık. 4. Bankaların tasarruf sahiplerinden vadesiz olarak veya belirli vadelerle topladığı paralar karşılığında vade sonunda ana paraya ek olarak ödemeyi garanti ettiği miktar. 5. Alış-verişte risk unsuruna yer vermeyip, her halükârda kullanılan sermaye karşılığında belirli bir fazlalığın önceden garanti edilmesi, bu ilişkinin ortaya çıkardığı fazlalık. 6. Marksist iktisat kuramına göre, paranın fiyatı gibi görünen, ancak gerçekte üretim alanında gerçekleşen bir artı değer parçasından başka bir şey olmayan fazlalık; artık değerin değişikliğe uğramış şekli.
  • faiz arbitrajı
    bkz. arbitraj.