- emanet oybkz. oy.
- emeğin bilimsel organizasyonubkz. bilimsel işletme.
- emeğin üretkenliğibkz. emeğin verimliliği.
- emeğin verimliliği
- emek1. İnsanoğlunun, tabiattaki kaynakları insanların ihtiyaçlarına cevap verir hale getirmek üzere dönüşüme uğratmak amacına yönelik olarak ortaya koyduğu beyin ve kol gücü. 2. Mal, hizmet veya düşünce üretmeye yönelik her tür çaba. Değer yaratmayı hedefleyen maddi-manevi faaliyet. Kol gücüne dayanan emeğe kol emeği ya da el emeği; fikir üretmeye, düşünsel eserler vermeye yönelik, kafa gücüne dayalı çabaya da zihin emeği ya da beyin emeği; belirli bir piyasada, veri bir dönemde, çeşitli ücret düzeylerinde çalışmaya hazır işgücü miktarına emek arzı veya işgücü arzı; yine belirli bir piyasada, veri bir dönemde çeşitli ücret düzeylerinde istihdam edilmek istenen emek miktarına emek talebi veya işgücü talebi; emek arz ve talebinin karşı karşıya gelerek ücretlerin belirlendiği piyasaya da emek piyasası veya işgücü piyasası denir.
- emek arzıbkz. emek.
- emek değer kuramıbkz. değer teorileri.
- emek piyasasıbkz. emek.
- emek talebibkz. emek.
- emek yoğun üretimİlave bir birim üretim yapmak için, sermaye yerine daha çok emek kullanılan üretim tekniği. bkz. sermaye yoğun üretim.
- emekçi sınıfbkz. proletarya.
- emekli sandığıbkz. sosyal güvenlik kurumu.
- emisyonbkz. emisyon hacmi.
- emisyon hacmiMerkez bankası tarafından piyasaya sürülmüş, veri zaman ve mekanda dolaşımdaki para miktarı; tedavüldeki banknotlar. Tedavüle çıkarılmış sabit ve nominal değerli iktisadi kıymetlerin piyasadaki toplam değerlerinin ulaştığı düzey. Banknotlar, tahviller ve bonolar ile hisse senetlerinin yeni bir değer olarak ilk kez piyasaya sürülmesine de emisyon denir.
- empati
- emperyalist entegrasyon1. Sömürgeci bütünleşme. Sömürgeci güçlerin bağımlılık ve sömürü ilişkilerini sürdürmek, egemenliklerini perçinlemek yönünde güç birliği yapmaları. 2. Marksist iktisat kuramına göre, tekelci devlet kapitalizmi aşamasında daha geniş boyutlarda yeni bir emperyalist bütünlük oluşturmak amacıyla emperyalistler arasında yeni ilişkiler geliştiren bütünleşme süreci.
- emperyalizm1. Sömürgecilik. Zor, tehdit ve saldırgan metotlar kullanmak suretiyle, sömürü temeline dayalı ve yayılmacı amaçlarla, değişik düzeylerde kendisine bağımlı ulusal birimleri merkezi bir gücün denetiminde bir araya getirmeyi amaçlayan siyasal anlayış ve eylem tarzı. 2. Egemen bir gücün, medenileştirme, modernleştirme veya dini misyon iletme gibi gerekçeler ileri sürerek, diğer ülkelerin doğal kaynaklarını sömürme ve onları ekonomik, kültürel, bilimsel veya siyasal açıdan kendisine bağımlı hale getirme politikası. 3. Marksist yaklaşıma göre serbest girişimlerin kârlarını sermaye harcamalarına kaydırması sonucu etki alanını iyice genişleten kapitalizmin tekelci aşaması.
- emperyalizm kuramıNeo-Marksist çerçevede, kapitalizmin en ileri aşamasında dünya ölçeğinde genişlemesi ve dünya mal ve hizmet piyasalarında, kendisini yeniden üretmesine imkan verecek şekilde egemenlik kurmak suretiyle kendi içsel çelişkilerini hafiflettiğini, ancak bütün bunların sadece kapitalizmin kendi kaçınılmaz sonunu geciktireceğini ileri süren, tartışmalı ütopik kuram.
- empirikGözleme dayalı olan, görgül. Duyum, deney veya gözlem sonucu elde edilen bilgiye empirik bilgi, olgular hakkında deneysel veya gözlemsel olarak, pratikte gerçekleşmiş olan şeylerden derlenen verilere de empirik veriler denir. bkz. spekülatif, deneysel.
- empirik bilgibkz. empirik.