• caydırma teorisi
    Toplumlardaki suç ve sapkınlıkların ortaya çıkışını, birliği ve dayanışmayı sağlayan kuralların ihlali halinde yeterince caydırıcılığı olan yaptırımların olmaması ile açıklayan teori. Buna göre yeterince caydırıcı yaptırım varsa suç ve sapkınlık azalır.
  • cebri konsolidasyon
  • cebriye
    Kaza ve kaderle ilgili tartışmalar sonunda ortaya çıkan ve insanın özgür iradesinin bulunmadığını, kaderin, Allah’ın insanın yapabileceği ve yapamayacağı şeyleri belirlemesi anlamına geldiğini, bu sebeple, insanın eylemlerinin kendisine nispet edilmesinin mecazi bir anlam taşıdığını ileri süren ekol. Felsefe ve düşünce tarihinin en tartışmalı konularından birisi olan kader konusundaki uç yaklaşımlardan birisini temsil eden Cebriyeye göre "kader karşısında insan, rüzgar önündeki yaprak gibidir," olup bitenler üzerinde insan iradesinin belirleyici bir rolü yoktur. bkz. Kaderiye.
  • cehennemi döngü
    Ücretlerin artışı ile fiyatların yükselişi arasında fonksiyonel, mekanik ve birbirini ileri doğru iten bir ilişki bulunduğunu ileri süren görüş. Buna göre, ücretlerde meydana gelecek ciddi bir artış, talepleri artıracağından kaçınılmaz şekilde dikkate değer bir genel fiyat yükselişine yol açar. Fiyatlar genel seviyesindeki bu yükseliş ücretlerdeki artışın olumlu etkilerini yok edeceğinden, işçilerin yeniden ücretlerde artış talepleri gündeme gelir; bu döngü sürekli kendisini tekrarlar.
  • çek
    Belirli bir vadenin söz konusu olmadığı ve 'görüldüğünde, kayıtsız şartsız ödenmesi zorunlu' olan bir ödeme emri. Üzerinde yazılı belirli bir tutarda paranın hamiline, belirli bir kişiye veya emrine ödenmesi konusunda bir bankaya hitaben yazılan, özel bazı şekil şartlarına bağlı, kıymetli evrak niteliği taşıyan senet. Üç taraflı bir ilişkinin söz konusu olduğu çekte, çeki düzenleyene keşideci, çek tutarını tahsil yetkisi verilen kişiye lehdar, çek üzerinde yazılı tutarı lehdara ödeme yetkisi verilen bankaya da muhatap denir. Çekler nama, emre veya hamiline yazılı olabilir.
  • çekirdek aile
    bkz. aile.
  • çelişki
    1. Bir önerme ile o önermenin değillemesinden oluşan küme; iki önerme, cümle ya da ifadenin mantıksal olarak birbirini dışlaması. Uzlaşmaz karşıtlık. 2. Diyalektik mantık çerçevesinde, olgu ve süreçlerde hem birbirlerini zorunlu olarak gerektiren, hem de birbirlerini karşılıklı olarak bertaraf etmeye yönelen karşıt eğilimlerin bir arada bulunması durumu.
  • çelişki prensibi
  • çelişkinin kurumsallaşması
    Kapitalizmin ilk zamanlardaki saldırgan ve şiddete dayalı çelişkili yapısının, sonraları, eski çelişkilerini taşımakla beraber, daha az tehlikeli ve daha yumuşak bir görüntüye bürünmesi.
  • çelişmezlik ilkesi
  • cemaat
    Topluluk. Aynı inanç, değer ve davranış kalıplarını benimsemiş, karşılıklı olarak yakın, içten, yüz yüze ve samimi ilişkilerle birbirine bağlı insanlardan oluşan, topluma oranla görece küçük, homojen insan topluluğu. bkz. toplum, grup, millet.
  • cemiyet
    bkz. toplum.
  • çerçeve
    Bir düzen, sistem, mekanizma veya yapıya biçim veren, etkinlik alanını sınırlayan ya da söz konusu yapıyı çevreleyen koşullar bütünü.
  • çete
    1. Gerilla. Siyasal sistemi kısmen veya tamamen değiştirmek amacıyla düzenli ordu birlikleriyle veya ülkesini işgal eden yabancı askerlerle savaşan yerel düzensiz birlikler. 2. Soygun, gasp, yağma ve bunun gibi yasadışı yollarla geçim sağlamayı yaşam tarzı haline getirmiş grup. 3. Devletin yüksek çıkarları adına belirli gizli hedefleri gerçekleştirmek amacıyla devlet içinde örgütlenmiş, bunun için çoğu kez yasadışı yollara başvuran, gerektiğinde cinayet işleyen veya işlettiren silahlı grup. bkz. holigan.
  • ceteris paribus
    1. “Öteki şeyler sabitken” varsayımı. 2. Herhangi bir çözümlemede belirli bir ilişkinin öne çıkarılması veya belirli bir faktörün etkisinin belirginleştirilmesi aşamasında sık sık başvurulan ve "öteki tüm faktörler sabit kabul edildiğinde," "diğer faktörler sabit kalmak koşuluyla," ya da "öteki her şeyin değeri aynı kalmak şartıyla" anlamına gelen Latince terim. 3. Çok sayıda faktörün az ya da çok etkisinin olduğu bilinen bir süreçte tek bir faktörün etkisini anlama ve açıklamak için diğer etkileyici koşulların hiç değişmediğini varsayma.
  • cevap
    Yanıt. Bir soruya, soruda ifadesini bulan bilinmeyenin açıklanmasına yönelik olarak verilen karşılık. bkz. soru.
  • cevap alanı
    1. Bir soruya verilebilecek anlamlı cevapların oluşturduğu küme. 2. Sorunun cevabının araştırılması gereken mantıksal düzlem.
  • cevher
    bkz. öz.
  • çevirme
    Dönüştürme. Konversiyon. 1. Bir paranın üzerinde mutabık olunan kur üzerinden başka bir paraya dönüştürülmesi. 2. Psikolojide, ruhsal gerginlik ve sıkıntıya neden olan bilinçaltı çatışmaların çeşitli sinirsel belirtiler halinde sembolik ifade şekilleri bulması.
  • çevre
    1. İnsan ya da bir başka canlının yaşamı boyunca içinde ilişkilerini sürdürdüğü dış ortam. bkz. habitat. 2. Bir birey, grup veya toplumun biyolojik, toplumsal ve kültürel yaşamını etkileyebilecek dış faktörlerin tümü. İnsan etkisinin henüz girmediği, ya da önemli ölçüde müdahale etmediği bitki, hayvan, dağ, deniz vb. unsurlardan oluşan çevreye doğal çevre; toplumsal ilişkiler çerçevesinde insan bilgi ve deneyiminin doğal yapı ve kaynakları dönüştürmesi sonunda meydana gelen çevreye yapay çevre; bireyi kuşatan sosyal beklenti, ilişki ve kurumların oluşturduğu ortama sosyal çevre; bilimsel, felsefi ve sanatsal etkinliklerin oluşturduğu ortama da entelektüel çevre denir.