• burjuva devrimi
    Batı dünyasında, on yedinci yüzyıldan itibaren soyluların ekonomik, toplumsal ve siyasal süreçler üzerindeki denetimine son veren, ekonomik gücünü ağırlıklı olarak sanayi ve ticaretten alan toplumsal kesimlerin öncülüğünde geleneksel toplum yapısının çözülmesine ve modern ulus-devletler, piyasa ekonomisi ve liberal demokrasinin ortaya çıkmasına yol açan köklü dönüşüm.
  • burjuvazi
    1. Kapitalist toplumlarda artık değerin bölüşülmesi noktasında işçi sınıfı ile mücadele eden ve kapitalizmin korunmasından çıkar sağladığı varsayılan orta sınıf ya da yönetici kesim. 2. Marksist kurama göre, kapitalist üretin biçiminde, üretim araçlarının mülkiyetine sahip olan ve artık değere el koymak suretiyle ücretli emeği sömürerek yaşayan sınıf.
  • bürokrasi
    1. Uzmanlaşma esasına dayalı, hiyerarşik ilişki ve formel kurallara göre düzenlenmiş büyük ölçekli örgüt. 2. Siyasal kararların uygulamaya geçirildiği, çalışan personelin hak, sorumluluk ve ilişkilerinin yazılı olarak belirlendiği, bütün işlerin hiyerarşiye uygun olarak yerine getirilmesinin zorunlu olmasından dolayı formalitelerin önem kazandığı kamu kurumları veya bu kurumlarda çalışan insanlar. 3. Bir işin sonuçlandırılması için zorunlu görülen idari işlemler dizisi. bkz. kırtasiyecilik, yazçizcilik.
  • bürokratik kollektivizm
    Sosyalizme geçiş için bir ön aşama olarak görülen proletarya diktatörlüğünün, teoride sunulduğu gibi üretim araçlarını toplumsallaştırmak yerine sadece devletleştirdiğini, böylece de bürokratik güce sahip uzman, teknisyen ve yöneticilerden oluşan yeni bir sınıfın artık değere el koymasına imkân sağlayarak değişik bir sömürü mekanizması ortaya çıkardığını savunan görüş. (B. Rizzi)
  • bütçe
    1. Gelir ve gider dengesinin ayarlandığı belge; belirli amaçların gerçekleştirilebilmesi için tahsis edilebilecek kaynakların toplamı. 2. Daha özelde, kamu finansmanı bağlamında, kamu kesiminin bir sonraki mali dönem için yapacağı harcamaları içeren ve parlamenter demokrasilerde yasama organının yürütme organına kamu harcaması yapma ve kamu gelirlerini toplama konusunda verdiği yetkiyi gösteren belge; hükümet bütçesi, devlet bütçesi. Bütçe harcamalarının bütçe gelirlerini aşması durumunda aradaki negatif farka bütçe açığı; gelirlerin harcamalardan daha yüksek olması durumunda aradaki gelir fazlasına bütçe fazlası; harcamaların gelirlere eşit olması durumuna da bütçe dengesi denir. Bir başka ifadeyle gideri gelirinden fazla olan bütçeye açık bütçe; geliri giderini aşan bütçeye fazla (veren) bütçe; geliri giderine eşit bütçeye de denk bütçe denir.
  • bütçe açığı
    bkz. bütçe.
  • bütçe dengesi
    bkz. bütçe.
  • bütçe fazlası
    bkz. bütçe.
  • bütüncülük
    Holizm. Oluşumculuk. Tüm bütünlüklerin, onları meydana getiren parçaların toplamından daha büyük bir varlığa sahip olduğunu ileri süren yaklaşım. bkz. bütüncülük.
  • büyü
    Sihir. En genel anlamda herhangi bir amacın gerçekleştirilmesi, özelde ise hastalıkların iyileştirilmesi, bela veya uğursuzlukların giderilmesi gibi somut sonuçlar elde etmek için yapılan ve doğaüstü güçlerle yardımlaşmaya dayanan teknikler bütünü. Büyü sıralanan olumlu amaçlarla yapılabildiği gibi, evli çiftlerin arasını açmak vb. gibi kötü amaçlı olarak da yapılabilmektedir.
  • Büyük Bunalım
    1929'da ABD'de borsanın çökmesiyle başlayan ve 1932'ye kadar tüm dünyayı sarsan, binlerce işyerinin kapanması, iflaslar ve büyük boyutlara varan işsizlik şeklinde kendini hissettiren, bütün dünyada ekonomilerin içe kapanması, buna paralel olarak devletçi ve korumacı eğilimlerin güçlenmesiyle sonuçlanan iktisadi kriz.
  • büyük cihad
    bkz. cihad.
  • büyük kuram
  • büyük patlama teorisi
    Big bang kuramı. Evrenin doğuş ve gelişimini açıklamaya çalışan ve bu çerçevede evrenin uzay-zamanı içinde çok büyük bir patlama ile ortaya çıktığını, zamanla evrendeki bütün varlıkların birbirinden uzaklaşarak bağımsız birer varlık haline geldiklerini ve halen bu yayılma ve genişleme sürecinin devam ettiğini ileri süren kozmoloji teorisi.
  • büyük sayılar kuramı
    Bir küme içinde birbirinden bağımsız olarak gerçekleşen olaylarda, kümenin eleman sayısının artmasının, gerçekleşen değeri beklenen değere yaklaştırması; eleman sayısı arttıkça bireysel değişmelerin birbirini dengelemesi sonucu, ortalamadan sapma ihtimalinin düşmesi. Örn. Bir yazı tura oyununda yazı veya tura çıkma ihtimali (beklenen değer) yüzde ellidir. Ama tecrübe ile biliriz ki, her parayı atışta peş peşe bir yazı, bir tura çıkması da söz konusu olmaz, peş peşe iki veya üç kez yazı yahut tura da çıkabilir (gerçekleşen değer). Ama deneme sayısı artıkça ortalama yazı veya tura çıkma oranı yüzde elliye yaklaşılır. İşte büyük sayılar kuramı bize, örneğin bin denemede yazı veya tura çıkma ihtimalinin, beklenen değer olan yüzde elliye yaklaşma ihtimalinin, yüz denemeye göre daha fazla olduğunu söyler.
  • büyük teori
    Grand teori. Meta anlatı. 1. Sosyal hayatın tüm yönlerini aynı yetkinlikte açıklayabileceği varsayımına dayalı olarak geliştirilen teori. 2. Olgulardan kopma pahasına yüksek düzeyde soyutlama yaparak bir alandaki her şeyi açıklamaya çalışan teori.
  • büyük veri
    Bireyler, gruplar, toplumlar ve süreçler arasındaki ilişki, eğilim veya örüntülerin ortaya konmasında kullanılan ve ancak bilgisayar yardımı ile çözümlenebilecek büyüklükteki veriler.
  • büyükelçi
    Görevli bulunduğu yabancı ülke nezdinde, kendisini belirli görevleri yerine getirmek için görevlendirerek bu ülkeye gönderen devlet başkanı ya da siyasi otorite adına görmeye bütünüyle yetkilendirilmiş, diplomatik hiyerarşide en yüksek rütbeli elçi.
  • büyümeci küreselleşme
  • çağdaş
    Dönemdeş. Aynı çağda yaşayan. Aynı dönemi paylaşan. İçinde bulunulan çağa ait olan. Ayrıca bkz. Modern. Türkçe literatürde, siyasi tartışmalarda zaman zaman ideolojik bir içerimle "daha iyi, daha gelişmiş, daha tercihe değer" anlamında da kullanılmaktadır.