• açık sosyal sözleşme
    Yasa ve onun uzantısı yazılı düzenlemelerle karşılıklı hak ve yükümlülükleri belirleyen uzlaşma.
  • açık tanım
    Detaylı ve karmaşık tanımlamanın yerine, kolay anlaşılabilir ve içerdiği unsurların her birinin bilinen karşılığı olan tanım.
  • açık tercih
    Bir toplumdaki bireylerin başkalarına açıkladıkları tercihler. Kişiler tercihlerini olduğu gibi açıklamaları halinde kınanma, baskı veya ceza göreceklerini hissettiklerinde, veya tercihlerini olduğundan farklı biçimde ifade ettiklerinde ödüllendirileceklerini gördüklerinde gerçek tercihlerini açıklamayabilirler. (T. Kuran) bkz. saklı tercih, açık kamuoyu, saklı kamuoyu, tercih çarpıtması.
  • açık toplum
    1. Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda tam serbestliğin söz konusu olduğu, devletin denetim gücünün ve ideolojik baskıların tamamen kaldırıldığı veya en aza indirildiği toplum. 2. Ülke sınırları içerisinde yaşayan herkesin aynı yasalara tabi olduğu, fikir akışının ve sosyal hareketliliğin yasal düzenlemelerle hiç bir şekilde engellenmediği toplum.
  • açık uçlu soru
    Cevap alanı sınırlanmamış, aralarından bir veya birkaçını seçme zorunluluğu olan seçenekler sunmayan, cevaplayacak kişiye istediği cevabı verme imkânı tanıyan soru.
  • açıklama
    İçdüzen ve anlam bütünlüğü olan bir sistem içerisinde, bilindiği varsayılan ögeler kullanılarak, bilinmeyenlerin, söz konusu anlam bütünlüğündeki yerlerinin gösterilmesi yoluyla bilinebilir duruma getirilmesi. Bu çerçevede, bir işaretin, sembol veya kelimenin dil içindeki anlamının belirtilmesine semantik açıklama; bir olay veya olgunun meydana geldiği yahut içinde yer aldığı sistemin diğer birimleriyle olan ilişkilerinin gösterilmesine yapısal açıklama; yapı veya sistem içindeki ögelerin işlevlerinin belirtilmesine işlevsel açıklama; olay ya da olgular arasında belirli, somut sebep-sonuç ilişkileri kurulması yoluyla yapılan açıklamaya nedensel açıklama; bir olay ya da olgunun ortaya çıkışıyla ilişkisi olduğu sanılan, ancak bu ilişkinin niteliği veya katkı düzeyi ölçülemeyen değişkenlerin, söz konusu olay veya olguyla anlamsal olarak irtibatlandırılmasına anlamsal açıklama; bir bilinmeyenin mantık kurallarına bağlı kalınarak bilinir hale getirilmesine de mantıksal açıklama denir.
  • açıklık politikası
    bkz. glasnost.
  • açıkoturum
    Panel. Toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendiren ve üzerinde fikir birliğine varılmasında yarar umulan belirli bir konunun, birden fazla konuşmacı tarafından dinleyiciler önünde tartışıldığı toplantı. Türkçede panel olarak da anılmakta olan açıkoturumda, bir çok konuşmacı tarafından tek bir konu tartışılabileceği gibi, birbiriyle ilişkili, bir bütünün parçaları niteliğindeki farklı konular da tartışılabilir.
  • acyo kuramı
    Faizin, bugün elde bulunan bir malın gelecekte elde edilecek benzer bir malla mübadelesinden doğacak farka eşit olduğunu savunan kuram. Avusturyalı iktisatçı Böhm Bawerk’in faiz kuramı olarak da bilinen acyo kuramına göre, insanlar iktisadi, sosyal, psikolojik veya başka nedenlerle bugün elde edilebilecek olanı, gelecekte elde edilmesi muhtemel olana tercih ederler. İnsanların bu tercih farklarını ortadan kaldırmak için ödedikleri bedele de faiz denir. bkz. Faizin zaman tercihi kuramı.
  • ad hoc
    “Amaca yönelik” anlamına gelen Latince terim.
  • ad hoc hipotez
  • adalet
    1. Şeylerin (eşyanın) yerli yerine konulması. Bir şeyin olması gerektiği yerde bulunması. 2. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi; haklıya hakkının verilmesi; kişilerin hak ettikleri şeye sahip olabilmeleri. 3. Kişinin kendi mülkünde tasarrufta bulunması. bkz. zulüm.
  • adaletsiz gelir dağılımı
  • adam kayırmacılık
    Dayıcılık. Nepotizm. Eğitim durumları ve yapacakları işin gerektirdiği niteliklere sahip olup olmadıklarına bakılmaksızın yöneticilerin eş, dost, akraba ve yakınlarının devlet işine alınmalarının, yaygın olarak ve meşru görülerek yapıldığı yönetim. Tanıdık kişilere avantaj sağlama, öncelik tanıma, kamu imkânlarından yararlandırma politikası.
  • Adam Smith paradoksu
    Adam Smith’in görünmez el kuramının bir uygulaması. İnsanların yalnızca kendi çıkarlarını gözetirken, aslında amaçları başkalarının yararını gözetmek olmamasına rağmen, daha çok gelir elde etmek için yaptıkları şeylerin, diğer insanların da yararına sonuçlar ortaya çıkarması. bkz. görünmez el.
  • adaptasyon
    1. Uyum. Kendini yeni bir duruma uydurma. Organizmanın varlığını devam ettirebilmek için çevreye ve değişen şartlara uyum sağlaması, kendisini yeni duruma uydurma­sı. 2. Bir yabancı edebi ürünün, içeriği korunarak yerli literatüre aktarılması.
  • adcılık
  • adem-i merkeziyet
  • adet
    Bir toplumda yapılmasında zorunluluk olmamakla birlikte sürekli tekrarlandığı için olağan hale gelen, farklı durumlarda oturup kalkma, yeme içme giyinip kuşanma veya eğlenme gibi davranış biçimlerini belirleme ağırlıklı kurallar. bkz. gelenek, görenek.
  • adi şirket
    Tüzel kişiliğe sahip olmayan, bir sermaye şirketi niteliği taşımayan, iflas hükümlerine tabi olmayan ve ticaret odasına kaydı gerekmeyen, faaliyetleri daha ziyade kişisel bilgi ve beceriye dayanan, birden fazla gerçek kişinin kurup işletebildiği ortaklık.