• yapısal açıklama
  • yapısal işsizlik
    bkz. işsizlik.
  • yapısalcı işsizlik teorisi
    Azgelişmiş ülkelerin düşük sermaye birikimi, düşük verimlilik, hızlı kentleşme, hızlı nüfus artışı ve düşük iç tasarruflar gibi ekonominin yapısından gelen bozukluklar nedeniyle yapısal bir işsizlik sorunuyla karşı karşıya olduğunu, bu nedenle de gelişmiş ülkelerdeki işsizliği önleme reçetelerinin işe yaramayacağını ileri süren kuram. bkz. klasik işsizlik teorisi, Keynesyen işsizlik teorisi.
  • yapısalcı psikoloji
    Zihnin içeriği ile bütün psikolojik süreçlerin içebakış tekniği ile zihinsel ögelere ayrılarak çözümlenebileceği görüşünü savunan psikoloji okulu.
  • yapısalcılık
    Çözümleme birimi olarak, yapıyı alan ve yapıyı da onu oluşturan ögelerin toplamından daha farklı bir nitelikte kabul eden yaklaşım. Buna göre bir cümlenin anlamının o cümleyi oluşturan kelimelerin anlamlarının toplanması ile değil, fakat tam tersine kelimelerin anlamlarının o dilin bütünlüğü içinde oluşması gibi, toplumsal olay veya kurumlar da içinde yer aldıkları toplumsal yapının bütünlüğü ile ilişkileri çerçevesinde anlaşılabilirler. bkz. postyapısalcılık.
  • yaptırım
    Müeyyide. Toplumsal kuralların işleyebilmesi ve düzenin devamlılığının sağlanmasına yönelik olarak kişilere caydırıcı veya özendirici etkide bulunan ceza veya ödül. Cezalandırma niteliği taşıyan yaptırıma olumsuz yaptırım; ödüllendirmeye dayanan yaptırıma da olumlu yaptırım denir.
  • yarar
    bkz. fayda.
  • yararcılık
  • yaratıcı yıkım
    Toplumsal gelişmenin özellikle iktisadi alanında daha belirgin olarak görülen yeni ile eski arasındaki dinamik çelişki süreci. Buna göre toplumda ortaya çıkan yenilikler acımasız bir şekilde mevcut yapıda yerini aldıkları eski teknoloji, üretim biçimi yahut mamulleri tasfiye ederler. Yeni firmaların eski firmaları, yeni ürünlerin eski ürünleri, yeni teknolojilerin eski teknolojileri piyasadan kovması biçiminde ortaya çıkan yaratıcı yıkım süreci kapitalist gelişmenin temel dinamiğini oluşturmaktadır. (J. A. Schumpeter) bkz. yenilik teorisi.
  • yaratılış öğretisi
    Yaratılmışlığa inanma. İnsanlar, canlılar, bitkiler ve bütün evrenin kendiliğinden ve tesadüfen ortaya çıkmadığını, bilinçli bir Yaratıcı İrade ya da Tanrı tarafından yaratıldığını savunan öğreti. bkz. Darwincilik, Darwinizm.
  • yaratma
    Var etme, ortaya çıkarma, meydana getirme. Herhangi bir hammadde kullanmadan veya bir şeyin aracılığına başvurmadan, mutlak anlamda yoktan var etmeye mutlak yaratma; var olan malzemeyi kullanarak veya birtakım araçlardan yararlanarak yeni bir şey ortaya çıkarmaya ya da bir esere yeni bir şekil vermeye de izafi yaratma denir. Mutlak yaratma mutlak varlığa, izafi yaratma ise insana özgü bir fiildir.
  • yargı
    1. Devletin en temel üç işlevinden biri olarak, belirli bir hukuk sistemi çerçevesinde, yasama organının meydana getirdiği kanunları somut durumlara uyarlamak, anlaşmazlıkları çözmek, böylece adaleti sağlamak amacıyla, bağlayıcı ve yaptırım gücüne sahip karar üretme. bkz. yasama, yürütme, hukuk. 2. Bir konuda sonuç niteliğinde verilen karar; yargılama veya değerlendirme sonrasında ulaşılan sonuç. 3. Doğru veya yanlış olarak nitelenebilen karar.
  • yargı bağımsızlığı
    Devletin üç temel işlevinden biri olan yargının, bağımsız mahkemeler aracılığıyla ve diğer iki işlevi oluşturan yasama ve yürütmenin vesayet ve denetiminden uzak olarak yerine getirilmesi.
  • yargı tarafsızlığı
    Yargının, önüne çıkarılan sanıkları yargılarken tarafsız davranması; siyasi, ideolojik, etnik, dini veya mezhebi herhangi bir ayrımcılık yapmaması.
  • yargının siyasallaşması
    1. Yargı mensuplarının kararlarını geçerli hukuk kurallarına göre herkese eşit ve adil biçimde değil, kararlara taraf olanların siyasal görüşlerine göre farklılaştırmaya başlamaları. 2. Yürütme gücünün yargı gücünün tarafsız biçimde uygulanmasını engellemesi. bkz. siyasetin yargısallaşması.
  • yargıtay
    Adliye mahkemelerinde verilen kararların temyiz edilebileceği ve ayrıca kanunla belirlenmiş bazı konulara ilk ve son derece mahkemesi olarak da bakmaya yetkili üst mahkeme.
  • yarı kamusal mal
    Eğitim, sağlık, PTT, karayolları gibi, esasen piyasada üretilip pazarlanabildikleri halde, toplumsal fayda ve maliyetlerin bireysel fayda ve maliyetlerden yüksek olması nedeniyle kamu kesimince üretilen mal ve hizmetler. bkz. tam kamusal mal. kamusal mal.
  • yarıcılık
  • yaş-tüketim profili
    Ekonominin tüketici birimi olan hanehalkının, ömür boyu kazanacağı gelirinin tümünü, hanehalkı reisinin yaşı esas alınarak hayatının farklı aşamalarında nasıl tüketmek istediğini gösteren profil.
  • yasa
    bkz. kanun.