• başlık parası
    Evlenecek bir erkeğin yakınının evleneceği kadının yakınına vermekle yükümlü olduğu kabul edilen bedel.
  • basmakalıp
    Kalıp yargı. 1. Toplumsal bir grup, sınıf, ideoloji, cinsiyet yahut ırkla ilgili tek yönlü, abartılmış, aşırı basitleştirilmiş ve önyargılı genellemeler. 2. Belirli bir din, mezhep, renk, ırk veya başka bir ortak özelliği olan insan kitlesi hakkında toptan karalayıcı, küçümseyici veya mahkûm edici söz, deyim veya klişe. 3. Bir olayı veya düşünceyi muhtemel özgün ve özgüllüklerini dikkate almadan, daha önce bilinen veya kurgulanan standart kalıplara sokarak değerlendirme; bu bakış açısıyla yapılan genelleme. 4. Bir kümenin bütün üyelerine yönelik değişmez, aşırı yalınlaştırılmış ve genelleştirilmiş, çoğunlukla olumsuz bir kanı.
  • başparmak kuralı
    bkz. elyordamı ile karar verme
  • bastırma
    Represyon. Bireyin, ahlaki tercihleri veya içinde yaşadığı toplumsal ortamın yüklediği sorumlulukların bir sonucu olarak, bilinçli bir biçimde kabul edemeyeceği bazı güdü veya isteklerini bilinçaltına itmesi.
  • batıbilim
    Oryantalizmin tersi olarak, Batıya 'Doğunun gözüyle' bakma. Batılı olana karşı daima şüphe ve eleştiri gözüyle bakan, batılı bilimsel, kültürel sanatsal ve her türlü düşünce ürünlerini, Doğuya karşı sürekli bir tehdit olarak algılayan yaklaşım tarzı. bkz. oryantalizm.
  • batıcılık
    İçinde yer aldığı toplumun geleneksel inanç, düşünce ve kurumlarından vazgeçilerek, egemen uygarlık olan Batı uygarlığının öne çıkardığı düşünce ve kurumları benimseyip yerleştirme taraftarlığı.
  • batık maliyet
    Üretim ya da tüketim sürecinde katlanılan ancak sürecin durdurulması halinde geri iadesi mümkün olmayan harcama. Örn. Kuruluş aşamasındaki bir işletmenin harç, noter ve haberleşme masrafları, bir filmin sadece bir kısmının izlenmesi durumunda bilet parasının bir kısmının geri iade edilmemesi. Üretime başlamadan önce bina, atölye veya üretim tesisinin inşa ve tefrişi için katlanılan maliyet.
  • batık maliyet yanılgısı
    Geri döndürülemez maliyetlerin ortaya çıktığı durumlarda, ortaya çıkan maliyetleri veya onların ortaya çıkardığı sonuçları gerekli veya meşru görme ve bu varsayıma göre irrasyonel davranma. Örn. Paranın iadesinin mümkün olmadığı bir sinema bileti satın alan kişinin, para boşa gitmesin diye beğenmediği filmi izlemeye devam etmesi.
  • batıl inanç
    Boş, geçersiz, hükümsüz olan; hak ve gerçek olmayan; sahih dine alternatif olarak ileri sürülen her şey. Temelsiz, yanlış inanç. Hakkın karşıtı.
  • Batılılaşma
    1. Batı uygarlığının egemenlik alanı içinde kalan üçüncü dünya ülkelerinin, bir yandan söz konusu uygarlığın baskısı, öte yandan da çevre aydınlarının gayretleri sonucu, siyasal, sosyal, hukuksal, bilimsel ve kültürel alanlarda Batı toplumlarına benzemeye çalışmaları. 2. Osmanlı’da 19. yüzyılın ortalarında Tanzimat ve Islahat Fermanları gibi hukuksal düzenlemeler ile batılı askeri, teknik ve siyasi eğitim kurumlarının ithal edilmesiyle başlayıp gelişen, 20. yüzyıl başlarında Cumhuriyetle başlayan dönemde harf, hukuk, kılık-kıyafet, eğitim, devletin örgütlenme biçimi vb. çeşitli alanlarda yapılan köklü inkılâplarla hızlanan batıya benzeme, batılı gibi olma, batılı dünya görüşü ve yaşam tarzını benimseme amacına yönelik hareket ve düzenlemelerin genel adı.
  • batınilik
    1. Bir düşünce veya inancın ilgi duyan herkese açık olmayıp sadece belirli bir grup tarafından anlaşılır olduğunun savunulması. 2. Kur’an ve Hadislerin zahiri (görünen, açık, açıkça anlaşılan) anlamlarının yanı sıra asıl bilinmesi gereken batıni (örtük, gizli, herkes tarafından anlaşılamayan) anlamları da bulunduğunu ileri süren ekol. Buna göre, Şeriatın ve dinsel ilkelerin batıni anlamları akılla kavranamazlar, ancak masum (günahsız) bir imamın öğretmesiyle bilinebilirler. Batıni anlamlar öğrenilince, birer sembol durumunda olan emir ve yasakların zahiri anlamlarına göre davranma zorunluluğu ortadan kalkar.
  • bebek ölüm oranı
    Bir toplumun önemli sağlık göstergelerinden biri olarak, her yeni doğan 1000 bebekten 1 yıl içerisinde ölenlerin oranı.
  • beceri
    Yetenek. Kabiliyet. Zihin veya beden gücü gerektiren bir işi, gerekli eğitim-öğretimi almadan veya aldıktan sonra yapabilme özelliği. Örn. bir yabacı dili öğrenme, karmaşık problemleri veya bulmacaları kolayca çözme, ayrıntıları hatırlama, gördüğünü kolay kolay unutmama gibi.
  • bedavacı
    Ortak kaynakları kullanan ancak onların maliyetini karşılamaya yanaşmayan, bedelini ödemeden bir hizmetten yararlanan kişi. bkz. sıfır katkı tezi.
  • bedavacılık
    Mal ve hizmeti bedel ödemeden kullanma eğilimi.
  • bedavacılık sorunu
    Tüketimi doğası gereği ortak olan savunma, sokak aydınlatması veya temizliği, altyapı hizmetleri, park veya kamuya açık yollar, temel eğitim ve sağlık gibi tam veya yarı kamusal mallarda, mal veya hizmetten yararlananların yararlanma düzeylerinin ayrıştırılamaması nedeniyle, maliyetlerin kullanıcılara tam olarak yansıtılamaması. Ortak kaynakları kullananların, maliyetleri başkalarının karşılaması beklentisiyle, onların finansmanına katılmaktan kaçınmaları durumu. Başkasının sırtından geçinme; nimetinden faydalanıp külfetinden kaçınma.
  • bedelsiz ithalat
    Karşılığında bir ödeme yapılmadan, ya da bu nitelikte bir takas veya transfer yükümlülüğü olmadan yapılan ithalat; ülkeden döviz çıkışı gerektirmeyen dışalım. Bedelsiz ithalatın özelliği, dışalımı yapılan malın karşılığını ödemek üzere ithalatçıların kambiyo mercilerinden döviz istememeleridir. Malın bedeli, ülkeden çıkarılmış veya kaçırılmış döviz, dışarıda elde edilmiş gelir veya turistlerin götürdükleri para gibi ticari transfer hesaplarında kaydı bulunmayan paralarla ödenebilir. Dolayısıyla bedelsiz ithalattan amaç, dışarıya kaçırılmış veya dışarıda kazanıldığı halde yurda getirilmemiş dövizlerin ülkeye transfer edilmesini sağlamaktır. Örn. Yurtdışında çalışan işçilerin bazı malları bedelsiz olarak yurda getirmeleri.
  • beden
    Vücut. İnsanın düşünme, algılama, hissetme gibi özelliklerini temsil eden ruhuna karşı; başı, kolları, bacakları ve iç organları gibi maddi-fiziksel varlığı. bkz. ruh.
  • beden dili
    Anlatılmak istenen bir meramın, verilmek istenen bir mesajın söz, yazı veya görüntü yerine, bunlardan bağımsız yahut bunları tamamlayıcı nitelikte olmak üzere, el, yüz, kol, ayak, kaş gibi bedensel organların kullanılarak ifade edilmesi. Özellikle başın değişik biçimde sallanması, göz hareketleri ve el hareketleri beden dilinin önemli araçlarıdır. Ayrıca oturma veya selamlama biçimi, gülümseme veya sert durma şeklindeki yüz hareketleri de günlük hayatta yoğun olarak kullanılan beden dili araçlarıdır. Giyim tarzının da beden dilinin dolaylı bir ifadesi olarak değerlendirilmesi mümkündür.
  • beden sosyolojisi
    Giyim, cezalandırma ve cinsellikle ilgili ortak düzenlemeler başta olmak üzere, toplumsal alana ait kabul edilen dini, hukuki veya ahlâkî bir çok ilişki ve düzenlemenin nesnesi olan insan bedeninin, farklı toplumsal ve kültürel bağlamlar içinde nasıl kullanıldığını inceleyen sosyoloji dalı.