• banker paradoksu
    Karşılıklılık ilişkilerinde genellikle daha çok ihtiyacı olanın, ihtiyacını karşılama durumunda olanlar nezdinde riskinin daha çok olması nedeniyle, az ihtiyacı olana göre daha az elde etmesiyle ortaya çıkan paradoks. Örneğin borç paraya en çok ihtiyacı olanın, aldığı borcu geri ödeme imkanlarının düşük olması nedeniyle daha az borç alabilmesi; çaresiz birinin, başkalarının sorunlarına çare bulma ihtimalinin düşük olması nedeniyle daha az yardım alması; bireyin makam ve mevki sahibi iken daha çok kişinin ilgi ve yardımını görmesi. Benzer şekilde bireyin mevki ve imkan sahibi olduğunda, başkalarına yararlı olabilme potansiyelinin de yüksek olması nedeniyle, onlardan daha yüksek oranda yardım görmesi.
  • banknot
    Kağıt para. Emisyon (para basma) kurumunca tedavüle çıkarılan ödeme araçlarının ya da efektif paraların genel adı. Banka parası. Daha önceleri tedavüldeki banknotların, bunları dolaşıma çıkaran kurum nezdinde altın olarak karşılığı bulundurulurken, 1929 büyük dünya bunalımından sonra kağıt para ile altın arasındaki bu bağ kopmuştur. bkz. altın standardı.
  • banliyö
    Büyük kent merkezlerine kolay ulaşım bağlantısı olan yeni yerleşim yeri.
  • banliyöleşme
    Kent merkezlerindeki faaliyetlerin yoğun nüfus baskısıyla çevreye doğru yayılmasıyla kentlerin dış alanlara doğru genişlemesi ve gelişmesi.
  • barbarlık
    1. Etnik kökeni antik Roma ve Yunan uygarlığına dayanmayan insanlara ait her şey. 2. Evrimci yaklaşıma göre insanlık tarihindeki aşamalardan biri. Buna göre ekonomik yapının avcılık ve toplayıcılığa dayandığı döneme yabanilik dönemi; tarımın geliştirilip yerleşik hayatın başladığı döneme de barbarlık dönemi denmektedir. Bu bağlamda, hayvanların evcilleştirildiği ve sulu tarımın yapıldığı döneme, orta barbarlık dönemi; demirin kullanılmaya başlandığı döneme yukarı barbarlık dönemi; yazının icadı ile başlayan döneme de uygarlık dönemi adı verilmektedir. (L.H. Morgan) bkz. uygarlık, bedeviyet, hadariyet.
  • barışçı yaklaşımlar
    Uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümü, ortak güvenlik, silahsızlanma, barışa yapısalcı yaklaşım gibi, savaş ve savaşın yol açtığı felaketlere karşı bir reaksiyon olarak doğan ve uluslararası organizasyonlar aracılığı ile barışın korunması yönünde geliştirilen yaklaşımlar.
  • barok
    17. yüzyılda ortaya çıkmış, duyguları ön plana çıkaran bir sanat türü.
  • başa baş noktası
    1. Bir ticari işletmenin hasılatının maliyetine eşit olduğu, dolayısıyla kârın sıfır olduğu nokta; ne kâr ne de zarar edilen üretim düzeyi. Kâra geçiş noktası. Bir firmanın ne kâr, ne de zarar ettiği üretim düzeyini gösteren nokta. Üretim başladığı anda sabit maliyetine değişken maliyetleri de eklenen firma üretimini artırdıkça birim maliyeti azalır; bu süreç devam ederken zararın bittiği, kâra geçişin söz konusu olduğu bir noktaya gelinir ki bu nokta başa baş noktasıdır. 2. Menkul kıymetler piyasasında, bir menkul değerin nominal fiyatı ile piyasa fiyatının birbirine eşit olması durumu.
  • başarı
    Bireysel veya toplumsal düzeyde olumlu olarak tanımlanan bir amaca ulaşma, istenen bir amacı gerçekleştirme. Bir yarışı kazanmak ya da bir ödülü hak etmek için gerekli koşulları yerine getirme; bir işi başkalarından daha iyi yapma durumu.
  • başarı güdüsü
    Başarının kendisinin amaç edinilmesi durumunda daha bir yoğun olarak hissedilen, başarmış olma arzusunu tatmin etmeye yönelik ruhsal enerji.
  • başarı-nitelik
  • basın özgürlüğü
  • basiret
    bkz. önsezi.
  • basit
    Daha alt birimlere bölünme gereği duyulmadan anlaşılabilen, kavranması yoğun bir zihinsel çaba gerektirmeyen. İçinden çıkılması kolay. Karmaşık olmayan, tek boyutlu, sade.
  • basitçilik
    Yöntembilimsel açıdan teoriler arasında seçim yapılırken diğer özellikler yanında teorinin kolay anlaşılabilir ve basit olmasının da önemli bir ölçüt olduğunu savunan yaklaşım. Buna göre, sınama sürecinde karşıt örnek ve tıkanıklıklarla karşılaşan teoriler yan hipotezlerle kendilerini yenilerlerken daha karmaşıklaşmaya başlarlar. Aynı açıklama gücüne sahip teorilerden daha basit ve estetik olanlar diğerlerine göre daha çok yaşama şansına sahiptirler. bkz. eşölçülemezlik, paradigma, yanlışlamacılık, doğrulamacılık.
  • başkanlık sistemi
    1. Belirli bir süreliğine toplumu yönetecek liderin doğrudan seçmen oyları ile belirlendiği siyasal sistem. bkz. parlamenter sistem. 2. Halk tarafından seçilen fakat, ister seçimle isterse atama ile oluşturulsun, bütün meclislerden çıkacak kararlara karşı veto yetkisi ile donatılmış bir başkanın başkanlığında çalışan bir yürütme öngören, böylece güçlü bir yönetim kurmayı ve cumhurbaşkanı ile başbakan arasında oluşan iki başlılığın getirdiği problemleri ortadan kaldırmayı amaçlayan siyasal rejim.
  • baskı grubu
    Siyasal karar organlarını belirli amaçlar doğrultusunda etkileyip yönlendirmek için oluşan ya da oluşturulan örgütlü topluluk. Ortak çıkarların korunması için bir araya gelmiş, asıl amacı da siyasal otoriteleri söz konusu çıkarlar doğrultusunda yönlendirmek olan örgütlenmiş gruba çıkar grubu; dar anlamda belirli bir grubun çıkarları yerine, bütün insanları ilgilendiren değerleri veya belli ahlâkî ilkeleri korumak ve savunmak için oluşturulan gruba da davranış grubu denir.
  • baskı yönetimi
    bkz. despotizm.
  • baskın statü
    Bireyin edindiği veya sahip olduğu statülerden en baskın olanı. Örn. Emekli vali, müsteşar, eski hükümlü. bkz. statü, edinilmiş statü.
  • başkonsolos
    İki veya daha fazla konsolosluk çevresinin başına atanan, konsolosların rütbe bakımından en yüksek olanına verilen ad. Konsolosu atayan devlet ile görev yaptığı devlet arasında yapılan bir anlaşmayla belirlenen ve konsolosluk hizmet ve görevlerinin yerine getirilmesinde konsolosluğun yetkili bulunduğu bölgeye de konsolosluk çevresi denir.