• tecrübi ifadeler
    Deneyime dayalı ifadeler; tecrübeden kaynaklanan önermeler. Tecrübi ifadeler durum veya olayların tasviri olup, açıklama değildirler. Bu tür ifadelerle söylenmek istenen şey en genel anlamda durum şudur.. şeklinde formüle edilebilir. Tecrübi ifadeler yaşanmış olaylara dayandıklarından bunların doğruluğu veya yanlışlığından söz etmek anlamlıdır. Eğer bir tecrübi ifade, bir hipotetik sistemin terimleri ile ortaya konmuşsa, o zaman bu ifade, o hipotetik sistemin, söz konusu ifadenin konu aldığı olgular üzerine bir yorumudur. (Ş. Kocabaş) bkz. ifadelerin gruplandırılması.
  • TED ifadeler
    temel ve dini ifadeler. Bu tür ifadeler, özünde birer açıklama olan THA ifadelerin temelini teşkil ederler. Dini ifadeler yol gösterici olarak kabul edilen ifadelerdir. Bu tür ifadeler için sağlanabilirlik veya gerçeklikle karşılaştırma esas değildir. Temel veya dini ifadelere, hipotetik açıklamalar getirmeye kalkışmak, ya da hipotetik açıklama sorusunu sormak anlamsızdır. Nedensel, diyalektik, probabilistik, rölativistik.. vb. teorik yapı örneklerini dini ifadelerde kullanmak, gramatik bir şaşkınlığın belirtisidir. Örn. Nedensel anlamda Allah evreni neden yarattı sorusu bir anlam ifade etmez. Aynı şekilde büyük bir olasılıkla evreni Allah yarattı, ya da büyük bir ihtimalle kainat kendi kendine var oldu demek de anlamsızdır. Bir dinsel ifade için inanıyorum ki.. öneki ve inanıyor musun sorusu anlamlıdır. Temel ve dini ifadelerin kabulü veya inkârı örneğin teorik ifadeler gibi öteki ifadelerin kabul veya inkar edilmesine benzemez. Çünkü bunlar hakkında verilecek bir karar, bütün bir kavramlar düzeni ve yaşam tarzında esaslı bir değişikliği gerektirebilir. bkz. ifadelerin gruplandırılması, ifadelerin gramatik ayrımı.
  • tedavül
    Dolaşım. Sirkülasyon. Elden ele geçme; para mal ve para yerine geçen senet, tahvil ve benzeri menkul değerlerin piyasada alıcılar ile satıcılar arasında dönüp dolaşması.
  • tefecilik
    1. Mali krize düşmüş, şiddetle paraya ihtiyaç duyan kimselere piyasadaki normal faiz oranı ya da vade farkının çok üzerinde bir bedelle borç vermek; aşırı faizle para satmak. 2. vurgunculuk. Koşulların elverişsizliğinden, ihtiyacın aciliyeti ve insanların çaresizliğinden yararlanarak bir sorunun çözümünü ya da bir ihtiyacın giderilmesini, maliyetinin çok çok üzerinde, fahiş bir bedelle sağlamaya kalkışmak; az bir emekle büyük paralar kazanmayı geçim tarzı haline getirmek.
  • tehlikeye atma tezi
    A.O. Hirschman tarafından geliştirilen ve değişime karşı çıkanların söylemlerini kategorize eden üç tezden biri. Buna göre değişime karşı olanlar, belirli bir amacı gerçekleştirmeye yönelik toplumsal düzenlemelerin başka bir amacın gerçekleşmesini önlediğini ileri sürerler. Böylece bir yandan iyi bir gelişmeye yol açıyor izlenimi verirken, diğer yandan başka bir iyinin ortadan kalkmasına yol açarlar. Örn. İstihdamı artırmak için yapılan devlet müdahaleleri enflasyonu azdırır; demokratik reformlar kitlelerin yönetime el koymasıyla özgürlükleri kısıtlar. bkz aksi tesir tezi, boşunalık tezi.
  • teizm
    Tanrıcılık. 1. Bir veya birden çok tanrının olduğu inancını taşıyan dinler. 2. Yarattıklarından bağımsız, aşkın ve her şeye gücü yeten, mahlûkatı yarattıktan sonra onları başıboş bırakmayan, bütün varlıkları idare eden, yönlendiren bir tanrının varlığını kabul eden anlayış. bkz. deizm.
  • tek-eşlilik
    bkz. evlilik.
  • tek parti sistemi
    İktidardaki parti dışında hiçbir partinin kurulmasına imkân tanımayan, ülkeyi yönetme hak ve yetkisini sadece bir partiye tanıyan siyasal sistem. bkz. çok partili sistem, iki partili sistem.
  • tek tanrılı din
    İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi evreni var eden ve ona hükmeden bir tek tanrı olduğu inancını paylaşan din.
  • tekamül
    bkz. evrim.
  • tekçilik
    Monizm. Gerçekliğin, tüm olay ve ilişkilerin tek bir ilkeye dayandırılarak açıklanabileceğini savunan yaklaşım.
  • tekel
    Monopol. 1. Her hangi bir alanda mevcut sistemin işleyişinin tek bir birimin kontrolünde olması; gücün tek elde toplanması. 2. Tek satıcı piyasası. Bir mal ya da hizmetin üretimi, dağıtımı veya satımının tek bir firma tarafından yapıldığı, arzın tek bir firmanın kontrolünde olduğu piyasa türü. Tek alıcı (monopson) ve tek satıcının (monopol) karşı karşıya geldiği piyasaya da zincirleme monopol ya da iki yanlı tekel denir.
  • teknik
    Yordam. 1. Bir üretim yapabilmek veya bir amacı gerçekleştirebilmek için gerekli olan araç, yol, yöntem ve bunları bir araya getiren detaylı bilgi. 2. İnsanın bilgisiyle doğal kaynakları dönüştürerek kendisine yararlı olacak şekle getirmek için ürettiği araçlar. 3. Bilimin sağladığı bilgi ışığında meydana getirilen somut uygulamalar.
  • teknik etkinlik
    Etkinliğin üretim faktörlerinin miktarına göre elde edilmesi. Buna göre teknik olarak etkin üretim yöntemi aynı üretimi daha az faktör kullanarak üretmenin mümkün olmadığı üretim yöntemidir. bkz. etkinlik, ekonomik etkinlik.
  • teknik likidite
    bkz. likidite.
  • teknokrasi
    1. Teknik bilgi ve beceriye sahip kişilerin siyasi ve idari kararlara egemen olduğu yönetim tarzı. 2. Ekonomik ve siyasal süreçlerin mühendis ve teknisyen gibi teknik bilgi ile donanmış uzmanlar tarafından yönlendirilmesini öngören anlayış. bkz. oligarşi.
  • teknokratik sosyalizm
    Eski toplum düzeninin artık geçerliliğini yitirdiğini ve yeni toplumsal örgütlenme biçiminde toplumun yeni bir din (bilim) ve yeni bir iktidarla (sanayicilerin egemenliği) yönetilmesi gerektiğini savunan, insanlığın kesiksiz bir evrim süreci sonunda sömürünün olmadığı bir kardeşlik ve barış ortamına kavuşacağını ileri süren sosyalist görüş.
  • teknoloji
    Uygulayımbilim. 1. İnsanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç-gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü. 2. Üretim sürecinde yer alan her türlü alet, araç-gereç ve makineler ile bunların mal ve hizmet üretiminde istihdam edilmesiyle ilgili bilgiler bütünü; belli bir kullanım değeri üretebilmek için gerekli olan yöntem ve tekniklerin tümü. bkz. bilim, teknik.
  • teknolojik devrim
    1. Teknolojinin ve teknolojik ürünlerin insan hayatını büyük ölçüde değiştirmesi; insanların geçimini sağlama, beslenme, giyim-kuşam, vakit geçirme ve eğlence tarzının teknolojik gelişmeler sonucu tamamen başka bir hal alması. 2. Bilimsel bilgilerin geniş uygulama alanı bulması sonucu ortaya çıkan yeni araç-gereç, makina ve teknik bilgilerin toplumsal yapı ve örgütlenmelerde meydana getirdiği dönüşüm. bkz. devrim, bilimsel devrim, tarım devrimi, sanayi devrimi.
  • teknolojik yalnızlaşma
    Artan özerk teknolojinin sağladığı avantajların da katkısıyla, yoğun teknoloji kullanan insanların günlük hayatlarını sürdürme konusunda diğer insanlara daha az ihtiyaç duymalarıyla ortaya çıkan yalnızlaşma.