• sıcak takip
    Sahildar devletin iç sularında veya kara sularında söz konusu devletin kanun veya yönetmeliklerini ihlal eden yabancı bir geminin kovuşturulmaktan kaçması halinde, bu geminin açık denizde izlenmesi, yakalanması ve kovuşturulmak üzere sahil devletinin limanlarına getirilebilmesini öngören; açık denizde gemilerin yalnız bayrağını taşıdıkları devletin yetki ve yargısına bağlı bulundukları şeklindeki kurala istisna oluşturan durum.
  • sıfır hipotezi
    İstatistiksel anlamlılık testlerinde, bir küme içindeki altkümede gözlemlenen bir farklılığın, gerçek bir farklılık değil, örnekleme hatasından kaynaklandığını öngören ve test sonucunda kabul veya ret edilen hipotez. Sıfır hipotezinin kabulü, alt kümenin normal kümeden herhangi bir farklılığının olmadığı, reddedilmesi de alt kümenin farklılık taşıdığı anlamına gelir.
  • sıfır katkı tezi
    M. Olson tarafından ileri sürülen ve bir grupta yer alan birey sayısı yeterince az değilse, ortak amaçlara yönelik davranmayı mecbur kılan baskı veya başka araçlar da yoksa, rasyonel kendi-çıkarını düşünen bireylerin, ortak amaç için herhangi bir gayret içinde olmayacaklarını öngören tez.
  • sıfır nüfus artışı
    Nüfusun olduğu gibi kalması için kadın başına doğurganlık oranının 2.1 olduğu nüfus artış hızı.
  • sıfır-toplam yanılgısı
    Çok taraflı bir ilişkinin, kayıpların kazançlara eşit olmasına rağmen uzun süre sürdürülebileceği yanılgısı. Buna göre etkileşimin serbest olduğu ortamlarda karşılıklı ilişkilerin uzun süre devam etmesi, ancak ilişkiden ortaya çıkan kayıpların, toplam kazançlardan az olmasıyla mümkündür. bkz. sıfır toplamlı oyun, pozitif toplamlı oyun, negatif toplamlı oyun.
  • sıfır toplamlı oyun
    1. Kayıp ve kazançları birbirine eşit, dolayısıyla toplandığında sıfıra eşit oyun. Bir tarafın kazancının diğer tarafın kaybına eşit olması durumu. 2. Bazı durumlarda, aralarında çıkar çatışması olan ve tam zıt kutuplarda yer alan rakiplerden birinin kazanmasının, zorunlu olarak diğerinin kaybetmesine bağlı olmasından dolayı, sonuçta kazançlarla kayıpların toplamının sıfıra eşit olacağını ileri süren kuram. Örn. kumar, şans oyunları. bkz. negatif toplamlı oyun, pozitif toplamlı oyun.
  • sıkıyönetim
    1. Askeri yönetim ilkelerinin çeşitli gerekçelerle sivil halka karşı uygulanması. 2. Savaş, doğal afetler, ülke bütünlüğünün tehlikede olması gibi olağanüstü durumlarda, ülkenin tamamında ya da bir kısmında devletin özel bir yönetim uygulayarak gündelik hayatın işleyişine, insanların eylemlerine bazı kısıtlamalar getirilmesi, birtakım hak ve özgürlüklerin askıya alınması durumu. bkz. olağanüstü hal.
  • sınama
    1. Test etme. Sınava tabi tutma. 2. Deneme, kontrol etme, muayene etme. Bir yeteneğin veya özelliğin düzeyinin belirlenmesi amacıyla yapılan ölçme ve değerlendirme. 3. Bir kuramın veya kurama bağlı olarak geliştirilen hipotezin, gerçeklerle uyuşup uyuşmadığının tespit edilebilmesi için yapılan karşılaştırma.
  • sınıf
    Öbek. 1. Belirli ölçülere göre ortak özellik taşıyan insan, nesne veya kavram kümesi. 2. Üretim sürecine olan katkıları, üretimden aldıkları pay ve üretim ilişkileri ya da üretim araçlarının mülkiyetine sahiplik bakımından konumları birbirine benzeyen, bu konumlarının bilincinde olan insanların oluşturduğu toplumsal gruplardan her biri. bkz. sosyal sınıf.
  • sınıf bilinci
    1. Bir bireyin içinde yaşadığı toplumdaki gerçek statüsünü veya ait olduğu sınıfı bilmesi ve ona göre davranması. 2. Marksist terminolojide, üretime olan katkısı, üretimden aldığı pay ve mülkiyet ilişkileri bakımından bir sınıfın bireyi olan kişinin bu konumunu bilmesi ve ona göre davranması. Bir sınıf oluşturmasına rağmen bunun bilincinde olmayan topluluğa kendiliğinden sınıf, sınıf olmanın bilincini taşıyan topluluğa da kendisi için sınıf denir.
  • sınıf çatışması
    Bir üretim tarzının ortaya çıkardığı sınıfların hem toplumsal üretim, hem de bu üretimin bölüşülmesi aşamasında aralarındaki sömürü ilişkisinden dolayı ortaya çıkan zıtlaşma.
  • sınıf mücadelesi
    Üretim sürecine emeği ile aktif olarak katılan fakat üretim araçlarının mülkiyetine sahip olmayan sınıf ile, üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran sınıf arasındaki yapısal çıkar çatışmasının yarattığı, sömüren ve sömürülen mücadelesi. Marksist öğretinin bu temel tezine göre, tüm insanlık tarihi, değişik düzeylerde yapılagelen sınıf mücadelelerinin tarihinden ibarettir.
  • sınıf sistemi
    Toplumsal gruplar arasındaki hiyerarşi veya sıralamanın, kişilerin yetenek ve gayretlerine bağlı olarak elde edilen kazanılmış statülere göre oluştuğu toplumsal tabakalaşma sistemi. bkz. tabakalaşma, kast sistemi, kölelik, feodalizm.
  • sınıfaltı
    Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal olarak toplumun geri kalanından farklılaştırılabilecek kadar farklı yaşam tarzına sahip en alt kesim. bkz. sınıf.
  • sınıflama
  • sınıflandırma
    Sınıflama. Tasnif. Öbeklendirme. 1. Varlıkları gruplara ayırmak, belirli ilkelere göre düzenlemek veya daha kolay tanımlayabilmek amacıyla benzer özelliklere sahip birimleri diğerlerinden ayırarak bir araya getirmek. 2. Karşılaştırma yapmak amacıyla sınıflar oluşturmak.
  • sınıfsız toplum
    Marksist kurama göre, üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki çelişkinin çözüldüğü, sınıflar arası çatışmanın ortadan kalktığı ideal toplum.
  • sınırlı devlet
    Klasik liberal iktisadi öğretiye göre faaliyetleri adalet, dış güvenlik (milli savunma) ve iç güvenlik (asayiş) hizmetleri gibi piyasanın başarısız kaldığı üç temel kamu malının (hizmetinin) üretilmesi ve mülkiyet haklarının korunması ile sınırlı olan devlet.
  • şizofreni
    Gerginlik, sıkıntı veya iç çatışmanın son derece yoğun hale gelmesi sonucu ruhsal dengesi bozulan kişinin, davranışları üzerindeki kontrolünü yitirmesiyle tüm sorumluluklarını terk ederek çocukça davranışlar ve ilkel, fantastik bir ruhsal hayat içine girmesi. Fantazi, gerileme, varsanı, sanrı ve çevreyle ilişkilerin kopması özelliklerine sahip en aşırı şiddetteki tepkilere de şizofrenik reaksiyonlar denir.
  • şizoid kişilik
    Çevresindeki kişilerden uzak durma ve egzantirik düşünme gibi özellikler taşıyan kişilik bozukluğu türü.