• ayni yardım
    1. Nakit cinsinden olmayan, gıda yardımı, teknik yardım vb. gibi mal ya da eşya olarak, aynen yapılan yardım. Ayrıca bkz. dış yardım. 2. İktisadi ve sosyal durumları itibariyle korunmaya muhtaç olan kişilere insani ve sosyal amaçlarla, herhangi bir karşılık beklenmeksizin yapılan yardım.
  • ayrılıkçılık
    Bir devletin sınırları içerisinde yaşayan etnik, dinsel veya coğrafi konumu itibariyle farklılık arz eden bir bölgenin söz konusu devletten koparılarak bağımsız hale getirilmesi amacını güden siyasal görüş; bu görüşten yola çıkan hareket.
  • ayrımcılık
    Cinsiyet, dil, din, renk, ırk veya etnik köken nedeniyle insanların farklı muameleye tabi tutulması. İşe almada, ücret ödemede, okula kabul etmede ya da çeşitli kamu olanaklarından yararlandırmada kişilere karşı adı geçen faktörlere göre farklı uygulamaların söz konusu olması. bkz. pozitif ayrımcılık.
  • azalan marjinal fayda kanunu
    1. Tüketici bireyin bir maldan tüketmekte olduğu homojen miktarlar artarken, ilave her birimin toplam faydada yaptığı değişikliğin giderek azalması durumu. 2. Belirli bir maldan tüketilen birimler arttıkça, her ek birimin tüketilmesinden elde edilen marjinal faydanın giderek azalan bir eğilim göstermesi. Örn. çok susuz bir insana ikinci bardak suyun verdiği hazzın asla birincinin yerini tutmaması.
  • azalan oranlı vergi
    Mütedenni vergi. Vergi matrahı büyüdükçe vergilendirme oranının azaldığı vergi türü. Zenginlerin oransal olarak daha az vergilendirilmesi. Vergi adaletine aykırı özelliği nedeniyle bu vergi, yaygın kullanımı olan bir vergi türü değildir. bkz. artan oranlı vergi, vergi.
  • azalan verimler kanunu
    1. Üretim sürecinde bir faktörün verimliliğinin sürekli artmayacağı ya da sabit kalmayacağı, tersine verimin eninde sonunda azalacağını ifade eden kural. 2. Üretim teknolojisi veri iken, bir malın üretimi için kullanılan faktörlerden, diğerlerinin sabit tutulup sadece birinin artırılması durumunda, söz konusu faktörün veriminin çok geçmeden kaçınılmaz biçimde azalacağını ifade eden kanun. 3. Bireysel anlamda günün en verimli saatlerinin sabahın erken saatleri olması, ilerleyen saatlerde (yorgunluk, sıkılma, gürültü kaynaklarının çoğalması vb. nedenlerle) verimin giderek azalması.
  • azgelişmiş ülkeler
    Sanayileşmiş ülkeler dışında kalan, kişi başına düşen reel gelir düzeyinin nispi olarak düşük ve ekonomik büyümenin yavaş olduğu ülkeler. Düşük gelir düzeyinin yanı sıra azgelişmiş ülkeleri karakterize eden diğer özellikler olarak, yatırım hacmi ve tasarruf eğiliminin düşüklüğü, altyapı yetersizliği, gelir dağılımının bozukluğu, tarım kesiminin ekonomideki payının yüksekliği ve hızlı nüfus artışı sayılabilir. bkz. kısır döngü kuramı.
  • azgelişmişliğin gelişmesi
    A.G. Frank’ın Latin Amerika ülkelerindeki incelemelerinden hareketle geliştirdiği ve geri kalmış ülkelerdeki azgelişmişlik olgusunu, söz konusu ülkelerin dünya kapitalizminin gelişmesine paralel olarak, uzun yıllardan bu yana dünya işbölümüyle bütünleşmiş olmalarına bağlayan yaklaşım. Buna göre, azgelişmişlik, uydu konumundaki azgelişmiş ülkeler ile merkez konumundaki gelişmiş ülkeler arasında, kapitalizmin dünya çapında genişlemesiyle başlayan ve bugün de devam eden iktisadi ilişkilerin tarihsel bir ürünüdür.
  • azgelişmişlik
    1. Geri kalmışlık, gelişmemişlik, gelişememişlik. Sanayileşememiş, tarımda makineleşmeye geçememiş, şehirleşme ve genel nüfus içinde okuma yazma oranının düşük olduğu, bilimsel ve sanatsal etkinliklere fazla kaynak ayıramayan ülke ya da bölgeleri, gelişmiş kapitalist ülkelerden ayıran özellik. 2. Marksist iktisat kuramına göre, sömürgecilik ve dünyanın emperyalist güçler arasında paylaşılması çerçevesinde, rekabet yasası ve kâr peşinde koşmanın yol açtığı uzun tarihsel sürecin kaçınılmaz sonucu olarak, bazı ülke veya bölgelerin ekonomik, sosyal ve siyasal bakımdan kapitalizm öncesi aşamalarda kalması veya bırakılması. bkz. kısır döngü kuramı.
  • azınlık grubu
    Sahip oldukları farklı özelliklerden dolayı içinde yaşadıkları toplumda diğer insanlardan ayrı tutulan, baskıya uğrayan, eşitsiz muamele gören ve çoğunlukla da sayısal olarak azınlık durumunda olan insan topluluğu.
  • azınlık hükümeti
    İktidarda bulunan partilerin parlamentodaki sandalye sayısının, toplam sandalyelerin yarısından az olduğu siyasal yönetim sistemi.
  • babahanlık
  • babalık
    Erkeklerin belirli şartlarda, ağırlıklı olarak da aile, eş ve çocuk ilişkisinde, sahip oldukları hak ve kendilerine yüklenen sorumlulukların tanımlandığı toplumsal ve biyolojik konum veya durum. bkz. annelik.
  • babalık izni
    Çocuğu olan babanın ona bakmak için yerinden bu amaçla yasal izin alma hakkı.
  • babasoyluluk
    Miras hakkı ve soy zincirinin özellikle baba kanalıyla devam ettirilmesi. bkz. ataerkillik, anasoyluluk.
  • Baconculuk
    İngiliz düşünür F. Bacon’ın, bilginin güç (kuvvet/iktidar) olduğu ve bilgi sahibi olmanın güç elde etmek anlamına geldiğine ilişkin görüşlerine dayanarak, doğanın bilgiyi kullanarak insan egemenliğine sokulmasının meşru ve kaçınılmaz olduğunu savunan görüş.
  • Bağ-Kur
    bkz. Sosyal Sigortalar Kurumu.
  • bağımlı değişken
  • bağımlı nüfus
    Nüfusun, okul çağındaki çocuklar, başkalarının yardımı olmadan hayatını sürdüremeyecek durumda olan özürlüler ve emeklilik çağındaki yaşlılardan oluşan kısmı.
  • bağımlılık
    Bir birey, toplum ya da topluluğun varlığını sürdürebilmek için gerekli kararları alıp uygulama konusunda, kendi iradesi dışındaki güçlerin baskı ve denetiminde bulunması. bkz. bağımsızlık.