• sanayi
    Endüstri. Tarımsal olmayan yahut toprağa dayanmayan üretim-tüketim mallarının üretilmesi, hammaddelerin yarı mamul ve mamul madde haline getirilmesi için gerçekleştirilen iktisadi faaliyetler ile bu süreçte kullanılan araçlar bütünü. Sanayinin hızlı ve eksiksiz gelişmesi, teknolojik düzeyin yükselmesi ve sanayi sektörünün ekonomideki ağırlığının artması sürecine de sanayileşme ya da endüstrileşme denir. bkz. tarım, ağır sanayi, montaj sanayii.
  • sanayi devrimi
    Endüstri devrimi. Buhar makinesinin, daha doğrusu buharla çalışan makinenin icadı ve bunu tamamlayan diğer teknik buluşların öncülük ettiği makineleşme süreciyle birlikte, bireysel ve küçük ölçekteki üretim yöntemlerinin terk edilerek büyük çapta kitlesel üretime geçilmesi. Teknolojinin egemen olduğu makine medeniyetine geçişin başlangıcı olan 18. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’de başlayıp kısa sürede Avrupa’ya yayılan, üretim teknolojisindeki köklü dönüşüm hareketi.
  • sanayi kapitalizmi
    Kapitalistleşme sürecinin ticari kapitalizm döneminden sonraki aşaması. 19. yüzyıldan önce ticaret sektöründe yoğunlaşması nedeniyle ticari nitelik taşıyan sermayenin, sanayi devrimi sonrası gelişen sanayileşme sürecinin hızlanmasıyla bu sektörde yoğunlaşması sonucu sınai bir niteliğe bürünmesi. Kapitalist üretim ilişkilerinin ağırlığının ticaretten sanayiye kayması sonucu aldığı yeni şekil.
  • sanayi merkantilizmi
  • sanayi sonrası toplum
    Bilginin üretim ve akış hızı ile, karar alma süreçlerindeki öneminin artması, bunun sonucu olarak uzmanlaşmanın ön plana çıkması, mal üretiminden ziyade bilgi üretimi, pazarlaması ve hizmetler sektörünün egemen hale gelmesi ile karakterize edilebilecek toplumsal örgütlenme biçimi. bkz. sanayi toplumu.
  • sanayi toplumu
    Endüstri toplumu. Batı dünyasında, sanayileşme süreciyle birlikte ortaya çıkan ve giderek tüm dünyaya yayılan; ekonomisi sanayiye dayalı, milli bir devlete sahip, belirli ölçülerde kentleşmiş, geçim ekonomisi yerine pazar ekonomisinin egemen olduğu, nüfusun çoğunun okuma yazma bildiği toplum biçimi.
  • sanayileşme
    bkz. sanayi.
  • sanayileşme politikası
    Bir ülkenin sanayileşmesinin hangi yollardan ve nasıl gerçekleştirileceği sorusuna cevap arayan, bu süreçte gözetilecek hedefler, araçlar ve önceliklerin belli bir düzen içinde belirlendiği politika. bkz. ithal ikameci sanayileşme, ihracata yönelik sanayileşme.
  • sanayisizleşme
    Zengin batılı ülkelerdeki üretimin hizmetler sektörüne kayarak gayri safi yurt içi hasıla içerisinde sanayinin payının giderek azalması.
  • sansür
    Mevcut iktidar ilişkilerine ya da sosyo-kültürel dengelere zarar vereceği düşünülen her türlü yazılı, sözlü veya görüntülü iletişimin denetim altına alınması. İletişim merkezlerinin kendi kendilerini denetlemelerine de otosansür denir.
  • Sapir-Whorf hipotezi
    Edward Sapir ile Benjamin Whorf tarafından geliştirilen ve dilin sadece düşünce ve duyguların ifade edildiği bir araç olmadığını, tersine dilin gramatik yapısı, kavramları ve anlatım imkanlarının bireyin nasıl düşündüğü, hissettiği ve davrandığını bir ölçüde biçimlendirdiğini ileri süren hipotez. bkz. dil, ifadelerin gramatik ayırımı.
  • sapkın
    Yerleşik kurallardan ayrılan, onlara uymayan. bkz. sapma.
  • sapkınlığın tıbbileşmesi
    Toplumun yerleşik normlarına aykırılık düzeyi sapkınlık olarak kabul edilen davranış ve tutumların, tedavi edilebilir fiziksel veya ruhsal bir hastalık sonucu ortaya çıktığı gerekçesiyle, tıbbi faaliyet kapsamı içinde değerlendirilmeye başlanması. bkz. suçun tıbbileşmesi.
  • sapkınlık
    1. Toplum veya grup içinde önemli görülen sosyal normlardan ayrılmayı ifade eden davranış, inanç veya durum. 2. Daha çok akıl hastalığı, cinsel sapıklık, suç işleme eğiliminin yüksek olması gibi nedenlerle toplumda ortalama kabul gören tavır veya davranışlardan sapma. 3. Bir toplumda tümü olmasa da büyük ekseriyetin, garip, anlamsız, çirkin, yanlış, ahlâk dışı, günah, acayip, iğrenç veya suç olarak gördüğü görünüş, davranış veya düşünüş biçimleri. bkz. sapkın.
  • saplanma
    İnsanın gerek bedensel gerekse ruhsal normal gelişim sürecinin, ortaya çıkan anormal durum veya engeller sonucu belirli bir aşamada takılıp kalması, duyumsal dürtülerini bir noktada toplayarak daha ileriye geçememesi.
  • sapma
  • saray entellektüelleri
    Saray uleması. Kapıkulu aydınlar. Gerek siyasi-ideolojik körlükleri, gerekse ekonomik çıkarları veya korkuları nedeniyle siyasi otorite ile iyi geçinmeye özen gösteren, yapılan haksızlıkları, yolsuzlukları ve zulümleri görmezden gelen, hatta bunlara çeşitli meşrulaştırıcı kılıflar bulan aydınlar.
  • saray uleması
  • sarı sendikacılık
    Emeğini satarak geçinen işçilerin işverene karşı haklarını korumak, işçiler lehine etkin faaliyetlerde bulunmak amacıyla kurulan, fakat tam tersi bir işlev görerek, el altından işverenle işbirliği yapıp işçiler aleyhine faaliyette bulunulan sendikacılık türü.
  • şarta bağlı yardım