• polimetri
    Siyasal verileri, istatistik veya matematiksel yöntemler kullanarak çözümleyip anlamlandırmayı ve bunlardan toplumun siyasal nabzı konusunda belirli sonuçlar çıkarmayı amaçlayan disiplin.
  • politeizm
    bkz. çoktanrıcılık.
  • politik iktisat
    Ekonomi politik. Siyasal iktisat. Ekonominin kuralları ile siyasetin kurallarının belirlenmesi, iktisat ile siyasetin karşılıklı etkileşim süreci ve devletin ekonomideki rolünün açıklanıp irdelenmesini konu edinen disiplin. İktisat bilimi ile siyaset biliminin kesişim kümesi olarak da tanımlanabilecek politik iktisat, ekonomik yaşamın işleyişini belirleyecek köklü yasal ve yapısal değişikliklerin ancak siyasal karar mekanizmalarıyla yapılabileceği, dolayısıyla iktisat ve siyasetin kolay kolay birbirlerinden soyutlanamayacakları görüşüne dayanmaktadır.
  • politika
    Bir işin nasıl halledileceği, bir planın nasıl gerçekleştirileceği veya bir hedefe nasıl ulaşılacağı ile ilgili adımlar, önlemler ve uygulamalar bütünü. bkz. siyaset.
  • popüler kültür
    Tarihsel önem, derinlik veya süreklilik iddiası olmayan, hızlı üretilen ve çoğu zaman da hızlı kaybolan, eğitilmiş insanlar veya elitlerin değil, ortalama insanların sahip olduğu kültürel özellikler.
  • popülist politika
    bkz. popülizm.
  • popülizm
    Halkçılık. 1. Siyasal görüş ve ideolojisi ne olursa olsun, geniş halk desteği almayı amaçlayan tüm siyasal hareketlerin değişik yoğunlukta paylaştığı ve halk ile yönetim arasında aracılık işlevi gören siyasal kurum ve elitlerin ortadan kaldırılarak siyasal meşruluğun dolaysız yollarla halka dayandırılması gerektiğini öne süren siyasal retorik. 2. Geniş halk desteği sağlayarak seçimleri kazanmak, ya da halk nezdinde aşınan itibarını yeniden kazanmak için halkın hoşuna gidecek siyasal argümanlar kullanma ve kamu maliyesini zora sokma pahasına halka ekonomik avantajlar sağlama tavrı. Bu amaçla tasarımlanıp uygulanan siyasal ve iktisadi politikalara da popülist politika denir.
  • POSDCORB
    Gulick ve Urwick isimli iki araştırmacının, yönetimin temel işlev ve görevlerini ifade için kullandıkları, İngilizce Planlama (Planning), Örgütleme (Organizing), Personel Yönetimi (Staffing), Yöneltme (Directing), Eşgüdüm (Coordinating), İletişim (Communicating), Belgeleme (Recording) ve Mali Yönetim (Budgeting) kelimelerinin ilk harflerinden oluşan kısaltma. bkz. bilimsel işletme, klasik örgüt kuramı.
  • post-Fordizm
    Fordist tek tip montaj hattına dayalı katı işbölümünü esas alan üretim tarzı yerine, işbölümünün esnekleştiği, sorumluluğun paylaşıldığı üretim tarzı yaklaşımı. bkz. Fordizm, Taylorizm, esnek istihdam, esnek üretim.
  • postmateryalizm
    Bireylerin maddi kazanımlardan ziyade sosyal eşitlik, yaşam kalitesi, çevrenin korunması, hayvan hakları, insan hakları, ayrımcılıkla mücadele, sosyal ve siyasal süreçlere katılım gibi değerlere yönelmesi.
  • postmodern feminizm
    Kadın sorununa postmodern bir çerçeveden yaklaşan, liberal, Marksist ve radikal feminizm başta olmak üzere tüm modernist feminist yaklaşımların kendilerine özgü büyük anlatılar sunduklarını ve bu yönleriyle diğer modernist yaklaşımlarla aynı paydada birleştiklerini ileri süren feminist yaklaşım. bkz. postmodernizm, feminizm, modernizm.
  • postmodernist epistemoloji
    Modernizmin bilgi sorunsalına yaklaşım biçimini eleştirerek özcü (essentialist), indirgemeci (reductionist) ve temelci (foundationalist) kuramların temel öncüllerini reddeden epistemolojik görüş. Buna göre; "akıl yoktur, akıllar vardır;" her şey her şeyi belirler, her şey her şeyden etkilenir; teorilerarası ortak geçerliliği olan doğrular yoktur, doğrular interteorik (teorilerarası) değil, intrateorik (teori-içi)’dir. Hiçbir kuramsal sistem tümüyle tutarlı, totolojiden uzak, bütünsel açıklamalar sunamaz; bu iddiayı taşıyan tüm bütünsel açıklamalar birer "güzel masal"dan ibarettir.
  • postmodernizm
    Modernizm sonrası. Modernizm ötesi. Aynı paradigmal çerçeveyi ya da uygarlık düzlemini paylaşmakla beraber, modernliğe ve onun düşünce tarzı olan modernizme yapılan içsel eleştiri ve alternatif geliştirmeye yönelik çabalarının tümü. Felsefe, bilim, sanat, mimari, şiir ve sosyal yaşamın değişik alanlarında modernizmi eleştiren, sorgulayan, reddeden anlayış, düşünce ve oluşumlar. bkz. modernizm, modernleşme, aydınlanma.
  • postüla
    Çoğunlukla örtük olarak kabul edilip kullanılan, zorunlu bir mantıksal temele dayanmamalarına ve aksiyomlar gibi evrensel kabul görmemelerine rağmen insanlar arasındaki iletişimin temelini oluşturan önermeler. Örn. "Ahlaki görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekir" yargısında olduğu gibi. bkz. varsayım, teorem, aksiyom, hipotez.
  • postyapısalcılık
    Sosyal bilimlerde dilin işlev ve konumu eksenli yapısalcı çözümlemelerin eleştirisi ve aşılmasına yönelik görüşler. Buna göre dil, yapısalcıların ileri sürdüğü gibi kelime ve o kelimeleri bir araya getiren gramatik kurallar kümesinden ibaret değildir. Aksine dil, anlamın kurulduğu ve kültürel pratiklerin örgütlendiği, insanların dünyalarını anlayıp temsil ettikleri sözsel veya sözsel olmayan bir sistemdir. Bu yüzden fikirler birer temsil değil, maddi ilişkilerin hem bir nedeni, hem de bir sonucudurlar. bkz. yapısalcılık, yapıçözüm, söylem çözümlemesi.
  • potansiyel gerçeklik
    Fiziksel-maddi gerçekliğin henüz fiilileşmemiş, ama fiilileşmesi, ortaya çıkması mümkün, potansiyel halde bulunan bölümü. Olgusallık kazanmamış, mümkün haldeki fiziki gerçeklik kategorisi. bkz. gerçeklik, olgusal gerçeklik.
  • pozitif ayrımcılık
    Bir cinsiyet, yaş, meslek etnik veya dinsel grubu diğer kesimlerden ayırarak onlara başkalarında olmayan hak veya ayrıcalıkların verilmesi. bkz. ayrımcılık, olumsuz ayrımcılık.
  • pozitif bilim
    Sadece olup bitenleri konu edinen bilim. 'Olması gereken'e değil 'olan'a odaklı, var olanı tespit edip çözümlemeye dayalı bilim. bkz. normatif bilim.
  • pozitif çözümleme
    Normatif çözümlemenin tersine, değer yargılarından bağımsız, olması gerekeni değil, mevcut durum ve ilişkileri ortaya koymayı amaçlayan çözümleme. bkz. normatif çözümleme, çözümleme.
  • pozitif iktisat
    İktisadi olay, olgu ve süreçleri "olması gereken" açısından değil, bizzat "olan" açısından inceleyen, iktisadi hayatta ne olması gerektiğini değil, ne olduğunu araştıran iktisat dalı. Pozitif iktisadın olayları objektif olarak incelediği ve bunlardan bilimsel sonuçlar çıkardığı kabul edilmektedir. Buna karşılık normatif iktisatta değer yargılarının analize dahil olması söz konusudur. Örn. "Faiz oranları ile para talebi arasında ters yönlü bir ilişki vardır" gibi yargılar pozitif iktisat kapsamında, "işsizlik azaltılmalıdır" ya da "sosyal adalet sağlanmalıdır" gibi yargılar normatif iktisat kapsamında değerlendirilir. bkz. normatif iktisat.