• para ekonomisi
    Malın mal ile takas edilmesi yerine mübadelelerde paranın aracı olarak kullanıldığı ekonomi. bkz. takas ekonomisi.
  • para talebi
    Bir ülkede belirli bir dönemde yaşayan insanların iktisadi değeri olan varlıklarını, para cinsinden ellerinde bulundurma istekleri; paraya olan talep. Günlük ihtiyaçların giderilmesi amacıyla alış-veriş yapmaya yönelik para talebine muamele güdüsü ile para talebi; piyasa koşullarının getirebileceği olumsuzluklardan korunmaya yönelik para talebine ihtiyat güdüsü ile para talebi; kur veya fiyat farklarından yararlanarak kâr elde etmeye yönelik para talebine de spekülasyon güdüsü ile para talebi denir.
  • para yanılması
  • paradigma
    1. Belirli bir bilim adamları topluluğunun paylaştığı ortak değerler, inançlar ve anlayışların oluşturduğu düzlem (T.S. Kuhn). 2. Emsal model. Bilgi üretimini mümkün kılan kavramsal şema. 3. Varoluşla ilgili temel bilgi ve inançların, insan, evren ve toplum tasavvurunu mümkün kılan bilişsel çerçeve ve meşru bilme biçimleriyle ilgili örtük varsayımların, belirli tarihsel ve toplumsal pratikle desteklenmiş insani etkinliklerin anlam, amaç ve değerine ilişkin sorgulanamaz önkabullerin kendine özgü bir iç mantıkla oluşturdukları uyumlu bütünlük.
  • paradoks
    1. Bir önermenin içeriğinin taşıdığı yargının doğru kabul edilmesi halinde önermenin kendisinin yanlışlandığı mantıksal durum. Örn. Bir kartın A yüzünde, B yüzündeki önermenin doğru olduğu yazılırken, B yüzünde de A yüzündeki önermenin yanlış olduğunun yazılması; bir Yahudi
  • paralel ekonomi
  • parametre
    1. Matematiksel, istatistiksel, ekonomik, ekonometrik veya başka bir modelde yer alan ve değeri, istenildiği gibi belirlenebilen, uygun görülen şekilde tanımlanabilen sayı ya da değişken. 2. Bir matematiksel eşitlikte yer alan sabit terimlerden her biri.
  • paranoya
    1. Başkalarının niyetlerinden aşırı derecede kuşkulanma, hatta sürekli bu kişilerin aleyhte komplo kurdukları yönünde kuruntu taşımak; durmadan komplo teorileri üretme şeklinde ifadesini bulan ruhsal dengesizlik durumu. 2. Her şeyden ve herkesten şüphelenme, şikayet, çevredekilerden kötülük bekleme, kendine güvensizlik ve bencillik duygusu şeklinde kendisini belli eden ruhsal rahatsızlık. Paranoya rahatsızlığı olan kişiye de paranoyak denir.
  • paranoyak
    bkz. paranoya.
  • parasal enflasyon
    bkz. enflasyon.
  • parasalcı işsizlik teorisi
    Her ekonominin kendi dinamikleriyle uyumlu bir doğal işsizlik oranı olduğunu, uyarlanabilir beklentiler çerçevesinde kısa dönemde enflasyonla işsizlik arasında bir değiş-tokuş olsa da, bunun uzun dönemde ortadan kalkacağını, ekonominin daha yüksek bir enflasyon düzeyinde yeniden doğal işsizlik oranına geri döneceğini ileri süren kuram. bkz. klasik işsizlik teorisi, Keynesyen işsizlik teorisi.
  • parasalcılık
    Monetarizm. Friedmancılık. Ekonomiyi etkileyen temel faktörün para ve para politikaları olduğunu öne süren, enflasyon ile para arzı arasında doğrudan ilişki kurarak, ekonomik dengeleri iyileştirmek için para politikasına büyük önem verilmesi gerektiğini savunan iktisadi görüş. Serbest piyasa yanlısı ABD’li iktisatçı M. Friedman’ın öncülüğünü yapması nedeniyle Friedmancılık ya da Friedmanizm olarak da anılan parasalcı teoriye göre ekonomide üretim, istihdam ve fiyatlar genel düzeyini etkileyen temel faktör, para arzındaki değişmedir; enflasyon, her zaman ve her yerde, özünde para arzındaki artışın üretim artışından daha fazla olmasından kaynaklanan parasal bir olaydır. Dolayısıyla enflasyonun önlenmesi için kullanılması gereken temel politika aracı, para arzının kontrolüdür. 1930, 40 ve 50’li yıllarda çok etkili olmuş olan Keynesyen iktisat teorisinin (Keynescilik) özellikle stagflasyon başta olmak üzere 1960’lı yıllarda gelişmiş ülkelerdeki ekonomik sorunları açıklamakta ve çare üretmekte yetersiz kalmasıyla parasalcılık ortaya çıkmış ve güç kazanmıştır. Keynesyen iktisadı tahtından indiren iktisatçı olan ve 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana iktisat ve para politikası tartışmalarına damga vuran bir isim olan Friedman, bu katkılarından dolayı Nobel iktisat ödülüne layık görülmüştür.
  • parazitizm
    Marksist kurama göre emperyalizm aşamasına ulaşmış kapitalizmin temel özelliği; sosyal emeğin israfının büyümesi; üretmeden tüketenlerin, yararsız hatta zararlı şeyler üretenlerin varlığı; üretimden kopmuş, yararlı hiçbir sosyal faaliyete katılmadığı halde üretim sayesinde yaşayan sosyal tabakaların büyümesi; sermaye ihraç eden emperyalist devletlerin kendi kaynaklarını atıl bırakma pahasına sömürge devletlerin sırtından geçinmeleri.
  • parçalara bölerek öğrenme
    Öğrenilecek şeyin küçük birimlere bölünerek her birinin ayrı ayrı öğrenilmesi esasına dayanan öğrenme yöntemi.
  • Pareto optimumu
    En az bir kişinin durumunu kötüleştirmeden başka birinin durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı, en etkin kaynak dağılımını ifade eden kavram. Bütün herkesin durumunun aynı anda hep birden düzeltilmesinin imkânsız olduğu; bir başka deyişle, en az bir kişinin refah düzeyini düşürmeden bir başkasının refah düzeyini yükseltmenin mümkün olmadığı durum. (V. Pareto)
  • Parkinson yasası
    C.N. Parkinson tarafından ileri sürülen ve yükünü hafifletmek amacıyla bir örgüte alınan yeni elemanların, -tam tersi bir işlev görerek- yeni işler yaratmaları sonucu, amirlerin işlerin üstesinden gelmek için yeni elemanlara ihtiyaç duymaları ve bunun sürekli yenilenen bir süreç olarak örgütlerin genişlemesine neden olduğunu ifade eden yasa. Parkinson kanunu gereği her kendine ayrılan zamanı doldurur; en meşgul kimse boş zamanı olan kimsedir; bir amir rakiplerini değil, emri altındakileri çoğaltmak ister; memur memura yaptırır.
  • parlamenter demokrasi
    Yasama organının, siyasal partilerin seçimlerde aldıkları oy oranına göre yürütme organlarını oluşturduğu siyasal sistem. Bu sistemin en temel özelliği, başındaki yönetimin hem seçmenlere, hem de parlamentoya karşı sorumlu olmasıdır.
  • parlamenter sistem
    Yasama organının seçimle işbaşına geldiği, yürütmenin de yasama organı tarafından belirlendiği, vatandaşların doğrudan yürütme organını seçmedikleri siyasal sistem. bkz. başkanlık sistemi.
  • pasif direnme
    Egemen sosyal otoriteye veya yönetim kurallarına karşı şiddete başvurmadan direnmek; itaatte bulunmamak, alınan kararları meşru görmeyerek tanımamak, yahut onlara uymamak şeklindeki siyasi mücadele yöntemi. bkz. sivil itaatsizlik.
  • pasif saldırgan kişilik
    Düşmanlığını aşırı saldırganlık, uzun süre surat asma ya da diğer kişilere aşırı bağımlılıkla ifade eden kişilik türü.