- otobiyografi
- otofinansmanDışarıdan kaynak teminine gerek kalmadan, işletmenin sağladığı kârlar üzerinden ayrılan sermayelerin birikimiyle gelecekteki finansman ihtiyacını giderme esasına dayalı kaynak sağlama yöntemi. Kendi kendini finanse etme.
- otokrasi
- otokritikbkz. özeleştiri.
- otomasyon
- otomatik istikrar sağlayıcılar1. Toplam talepteki dışsal değişmelerin etkisinin hızını gelirin tasarruf kararları üzerindeki etkisi aracılığı ile otomatik olarak frenleyen iktisadi mekanizma. 2. Üretimde bir azalmanın, veri vergi ve harcama kuralları çerçevesinde, bütçe açığının artmasına neden olması, bütçe açığındaki artışın da talebin artması sonucunu doğurması nedeniyle üretimin tekrar artarak istikrar kazanması.
- otomatik mali istikrar sağlayıcı
- otonomibkz. özerklik.
- otoriteBir toplumun sosyal, kültürel ve hukuki yapısına uygun olarak ortaya çukan meşru ve kurumsallaşmış güç kullanımı. bkz. iktidar, karizmatik otorite, yasal-ussal otorite, geleneksel otorite.
- otoriter kişilikİkinci Dünya Savaşı sonrası hız kazanan Yahudi Düşmanlığına neden olan faktörleri araştıran T.W. Adorno’nun başkanlığında bir grup Amerikalı sosyal bilimcinin tanımladığı; geleneksel veya mensup olduğu grubun değerlerine aşırı bağlılık ve bu değerleri ihlal edenlerin şiddetle cezalandırılmasından yana olmak; kişiye özgü olana saygısız ve basmakalıpçı, otorite bakımından kendi üstünde olana aşırı itaatkar, buna karşılık emrindekilere karşı ise baskıcı, ilişkilerinde katı davranma; insanlara karşı içten içe bir güvensizlik duyma vb. özelliklerle tezahür eden kişilik tipi. bkz. kişilik.
- otoriter sistem
- otoritercilikSiyasal ilişkilerin, uzlaşmadan ziyade baskı ve zora dayandırıldığı toplum. bkz. totalitercilik.
- otosansürbkz. sansür.
- oyBir kişi, karar veya politikanın onaylanma yahut reddedilmesine yönelik her kişinin görüş belirtme hakkı. Seçmenin oy kullanarak siyasal kararları etkilemesi modern demokrasilerin ön önemli özelliklerindendir. Diğer partileri daha çok beğendiği için değil, oy verdiği partilerin kendisini memnun etmemesi nedeniyle, bu partileri cezalandırmak maksadıyla seçmenin başka partilere verdiği oya tepki oyu; seçmen en çok sevdiği veya beğendiği partiye vermesi halinde bile o partinin gereken oyu alamayacağı kaygısıyla, veya çok olumsuz gördüğü bir partinin çok güçlenip iktidara gelmesini önlemek için daha az zararlı gördüğü partiyi desteklemek amacıyla başka partilere verdiği oya taktik oy; bir partiye şans vermek ve bir kez de onu denemek için geçici olarak bir partiye verilen oylara emanet oy; aile büyüklerinin yöneldiği partilere verilen oya uyarılmış oy; partilerin seçmene vaatlerinin benzeşmesi nedeniyle, parti ideolojisine bakmadan seçmene daha somut projeler sunan partilere verdiği oya akılcı oy; somut bir maddi menfaat karşılığında verilen oya da satılmış oy denmektedir.
- öyjenikÇeşitli yöntemlerle insan ırkının ıslahını veya istenmeyen karışımlardan arındırılmasını konu edinen bilim.
- oyun teorisiÇıkarları çatışan rakiplerin, karşılıklı olarak rasyonel davranacakları varsayımı altında, seçebilecekleri muhtemel tercihlerden, kârlarını maksimize ve zararlarını minimize etmelerini sağlayacak, en uygunlarını seçmelerini sağlayacak yöntemleri gösteren matematiksel model. Oligopol piyasalarında firma davranışını açıklamak üzere geliştirilmiş olan oyun teorisi terminolojisinde her bir özneye oyuncu; potansiyel eylem olarak oyuncuların önlerindeki seçeneklere strateji; yapılan eylem sonucunda elde edilecek kâr ya da zarara ise ödenti denmektedir. bkz. Nash dengesi, mahkûmlar açmazı.
- özCevher. 1. Herhangi bir varlığın, değişmeler karşısında ona varlığını sürekli kılacak gücü veren kısmı. Bir şeyi kendisi yapan, ona özgü özeliklerini veren şey. Nesnelerin değişmeyen ve başka şeylerden ayırt edilmelerini sağlayan özellik. 2. Töz. Varlığı diğer varlıklara, zamana ve mekana bağlı olmadan var olan. bkz. özet.
- özcülük
- özdekçilikbkz. maddecilik.
- özdeşleştirme