• ontoloji
    Varlıkbilim. Varlığın ve varoluşun niteliği, yapısı, ortaya çıkışı ve değişimini, değişik toplumlarda ve zamanlarda ortaya çıkan farklı varlık kavrayışlarını karşılaştırmalı olarak incelemeyi konu edinen disiplin.
  • ontolojik düalizm
    Varlıkbilimsel ikicilik. Varlığın son tahlilde ancak birbirinden türetilemeyecek iki nihai öze indirgenebileceğini savunan felsefi görüş.
  • ontolojik monizm
    Varlıkbilimsel tekçilik. Bütün varlıkların çoklu görüntüsünün, aslında tek bir özün değişik biçimlerde ve düzeylerde yansımasından kaynaklandığını, esasen varlığın tek bir özden kaynaklandığını veya son tahlilde tek bir öze indirgenebileceğini savunan felsefi görüş.
  • ontolojik pluralizm
    Varlıkbilimsel çoğulculuk. Evrenin yaratılması, varoluş sürecinin işlemesi ve varlıkla ilgili kategorilerin ortaya çıkışında tek belirleyicinin değil, birden çok faktörün rol oynadığını kabul eden anlayış. Varoluşu ve varlığı nihai noktada birden çok unsurla temellendirme.
  • önyargı
    Peşin hüküm. 1. Herhangi bir konuyla ilgili yargıda bulunabilmek için gerekli asgari araştırma ve incelemeyi yapmadan, görüşlerini değiştirecek özellikteki tartışmalara girmeden önce sahip olunan yargı. 2. Bir kişi, nesne, bilgi veya kuruma karşı duygusal olarak takınılan olumlu veya olumsuz tutum. 3. İncelemeden, araştırmadan, tanımadan bir konu veya kişi hakkında benimsenen olumsuz tutum, düşünce veya varsayım.
  • OPEC
    Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilâtı. 1960 yılında S. Arabistan, Irak, Kuveyt ve Venezüella başta olmak üzere başlıca petrol üreticisi ve ihracatçısı 13 üye ülke tarafından, üye ülkelerin petrol üretim ve ihracatlarında, petrol fiyatlarının tespitinde ortak politikalar uygulayarak dünya petrol piyasasındaki paylarını artırmak ve petrol gelirlerini maksimum düzeye çıkarmak amacıyla kurulmuş olan örgüt. Özellikle 1970’li yıllarda uyguladığı, üretimi kısıp fiyatları katlamalı olarak artıran politikalarla oldukça etkili olmuş bir teşkilât olan OPEC, sonraki yıllarda -bütün kartellerde olduğu üzere- ekstra kâr için kotayı delerek ortakları aldatma eğilimi başta olmak üzere, siyasi-ekonomik nedenlerle, eski gücünü kaybetmiştir.
  • operasyonalizm
  • oportünizm
  • optimal vergi oranı
    Vergi hasılatını maksimize eden, mümkün olan en yüksek seviyeye çıkaran vergi oranı. Belirli bir seviyeden sonra vergi oranını arttırmak vergi kaçırma veya vergiden kaçınma tavrını teşvik edeceğinden, optimal vergi oranı hiçbir zaman maksimum vergi oranı değildir; vergi oranını yükseltmek vergi hasılatının da artacağının garantisi değildir. bkz. Haldun-Laffer etkisi.
  • optimalite
    1. En elverişli, en uygun koşulların bileşimi, optimuma ulaşılmışlık hali. 2. Amaçlara ulaşabilmek için gerekli koşullar, ya da üretim için gerekli faktörlerin uygun bileşenler halinde bir arada bulunmaları durumu; bu koşullar çerçevesinde istenen sonuçların elde edilmesi.
  • optimum
    Amaca en uygun. Belirlenen bir amaca ulaşabilmek için bir değişkenin alabileceği en iyi değer. Optimum, hedeflenen şeye göre bazen maksimum (örn. kâr maksimizasyonu), bazen minimum (örn. maliyet minimizasyonu), bazen de maksimum ile minimumun belirli bir bileşimine eşit olabilir.
  • oranlı ölçek
    bkz. ölçek.
  • ordinal faydacılık
    Sırasal faydacılık. Kardinal faydacılığın aksine, faydanın mutlak anlamda ölçülebilir olmayıp, sıralanabilir olduğunu; sayısal birimlerle ölçülemeyeceğini, ancak çeşitli mallar arasında sağlayacakları fayda yönünden bir sıralamanın yapılabileceğini savunan görüş. bkz. kardinal faydacılık.
  • örfi hukuk
    Osmanlı döneminde, temelinde yerleşik örf ve adetler olmakla beraber çoğunlukla padişahın toplumsal ve siyasal gelişmeler karşısında, özellikle kamu hukuku alanında yaptığı bağlayıcı kanun ve düzenlemeler.
  • organik dayanışma
    Modern sanayi toplumlarında görülen, hem kültürel açıdan, hem de işbölümündeki uzmanlaşma sonucunda bireylerin varlıklarını sürdürebilmek için birbirlerine karşı olan bağımlılıklarının meydana getirdiği dayanışma. (E. Durkheim) bkz. dayanışma, mekanik dayanışma.
  • organik devlet
    Devletin, uyum içinde çalışan organlara benzer şekilde bireylerin bir araya gelmiş toplu iradesi olarak görülmesi.
  • organik yaklaşım
    Toplumsal kurumları biyolojik organlara, bir bütün olarak toplumu da organlardan meydana gelmiş bir vücuda benzeterek, toplumlarla biyolojik organizmalar arasında yapısal bir benzerlik kuran yaklaşım. Bu yaklaşıma göre, toplumlar da organizmalar gibi doğar, büyüyüp gelişir, belli aşamalardan geçer ve işlevini tamamladıktan sonra da ölürler. bkz. mekanikçilik.
  • organizasyon
    Bir birimin faaliyetlerini sürekli, düzenli ve uyumlu hale getirmek için, alt birimler arasında sistemli ve planlı bir düzenek kurulması. Düzenleme, organize etme. Bir amacın gerçekleştirilmesi için mevcut imkanların, parasal veya fiziksel kaynakların düzenlenip, söz konusu amaca hizmet eder duruma getirilmesi. Ayrıca bkz. örgüt.
  • organize suç
    1. Kazanç sağlama amacı güden, kendi içinde örgütsel hiyerarşisi olan birden çok kişinin işlediği suç. 2. Uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, fuhuş, vurgunculuk ve büyük ölçekli hırsızlık gibi kâr amaçlı ve birden çok kişinin örgütlü biçimde yaptığı yasadışı faaliyetler. bkz. suç.
  • örgün eğitim
    Bir devletin vatandaşları için ilkokuldan üniversiteye kadar belirli esas ve şartlara bağlı olarak düzenlediği sistemli eğitim. bkz. yaygın eğitim.