• öge
    Unsur. Eleman. Bir bütünün bütünlük oluşturan parçalarından her biri.
  • öğrenilmiş çaresizlik
    Geçmişte yaşanan olumsuz tecrübeler nedeniyle bugün mümkün olan seçenekleri değerlendirmede isteksiz ve motivasyonsuz davranma, yapabileceği halde yapamayacağını düşündüğü için yapmaya teşebbüs etmeme durumu. bkz. öğrenilmiş iyimserlik.
  • öğrenilmiş iyimserlik
    İyi düşünülürse iyi sonuç alınacağı varsayımıyla her şeye olabilirlik veya olumlu yönden bakma. bkz. öğrenilmiş çaresizlik.
  • öğrenim lisansı
    bkz. lisans.
  • öğreti
    Doktrin. 1. Bir düşünürün veya siyasi liderin belirli bir konuda ileri sürüp savunduğu, benzerlerinden ayırt edilebilecek, kendine özgü özellikler taşıyan kuramsal çözümleme veya siyasal önerilerden oluşan sistem. 2. Bir konuyu açıklığa kavuşturma veya yorumlama amacı güden sistematik bilgiler bütünü.
  • oksidentalizm
  • okul
    1. Resmi niteliği olan ve üst makamlar tarafından onaylanan bir müfredatı yürütmek üzere profesyonel eğitimcilerin istihdam edildiği eğitim-öğretim kurumu. 2. Belirli bir düşüncenin geliştirildiği entelektüel ortam. Belirli bir konuda benzer düşünceleri paylaşan aydınlar, entelektüeller ya da düşünürlerin ileri sürdüğü görüş, tez ve teoriler bütünü.
  • okul psikolojisi
    Daha çok ilk ve orta dereceli okullardaki eğitim sürecinde ortaya çıkan ruhsal problemleri teşhis ve tedavi etmeyi konu edinen disiplin.
  • okulsuz toplum
    Bireylerin bilgilenme ihtiyaçlarının; belirli bilgilerin çoğunlukla baskıcı bir yöntemle ve aşamalı olarak verildiği, ekonomik ve siyasal istismarın ayrıştırılamaz bir aracı haline gelmiş okul kurumu aracılığıyla değil, isteyenin istediği bilgiyi istediği yerden ve istediği zaman öğrenmesine imkan tanıyan bir örgütlenmeyle giderildiği toplum. (I. Illich)
  • okumamışlık tuzağı
    Okur-yazar olmayan yoksul insanların, hem kendilerine nitelikli işlerde çalışma kapısını aralayacak eğitim görmede, hem de önlerine çıkabilecek fırsatlarını değerlendirmede dezavantajlı hale gelmeleri nedeniyle yoksulluk döngüsünden kurtulamamaları. bkz. yoksulluk döngüsü.
  • Okun yasası
    A. Okun tarafından ileri sürülen ve bir ekonomideki işsizlik oranıyla reel ekonomik büyüme arasında negatif bir ilişki kuran yasa. Buna göre bir ekonomideki işsizlik oranı, doğal işsizlik oranı üzerinde yüzde 1’lik bir artış gösterirse, bu reel GSYH’da yaklaşık yüzde 2’lik bir ilave azalışa neden olacaktır. Tersinden söylenirse, reel GSYH büyüme hızı trend (uzun dönem ortalama) büyüme hızının 2 yüzde puan üzerine çıktığında, işsizlik 1 yüzde puan azalacaktır.
  • olağan bilim
    Normal bilim. 1. Belli bir alanda, paylaşılan ortak bir paradigma içerisinde yer alan bilim adamları topluluğunun veya belli bir bilim çevresinin çoğunlukla geçmiş dönemlerde elde edilen başarılardan ilham alarak sürdürdükleri araştırmalardan meydana gelen bilimsel etkinlik türü. (T.S. Kuhn) 2. Herhangi bir zamandaki egemen, genel geçer kabul edilen bilim anlayışı ve bilimsel çıkarımlar bütünü. 3. Hangi soruların sorulabileceği ve bu sorulara verilen ne tür cevapların geçerli olduğunun belirli olduğu bir paradigma içinde yürütülen bilimsel faaliyetler. bkz. paradigma, devrimci bilim.
  • olağanüstü hal
    Savaş, seferberlik, doğal afetler veya özellikle ülke bütünlüğünü tehdit eden ideolojik örgütlenme ve çeşitliliğin arttığı durumlarda, sıkıyönetime benzer biçimde, bazı hak ve özgürlüklerin kullanımının sınırlanarak, güvenlik güçlerinin yetkilerinin artırılmasını öngören yönetim biçimi. bkz. sıkıyönetim.
  • olasılık
    İhtimal. 1. Bir olayın belirli bir sürede gözlenmesinin ya da ortaya çıkmasının göreli sıklığına ilişkin beklenti değeri. 2. Ortaya çıkma şansları eşit mümkün haller içerisinde belirli bir halin, ya da belirli hal gruplarının mümkün haller toplamına oranı. Matematiksel olarak, p=a/n; p=olasılık, a=belirli bir hal, n=mümkün haller toplamı. Örn. Bir zar atıldığında 2'nin gelmesi olasılığı altıda birdir (1/6).
  • olasılıklı önerme
    Bir kümenin tüm fertleri değil, belirli bir oranı için geçerli olduğu ileri sürülen yargılar içeren önerme. bkz. önerme, kesin önerme.
  • olasılıklı örnekleme
  • olay
    Hareketle ortaya çıkan ve varoluşu süreklilik arz etmeyebilen, daha çok bir değişim, değişiklik veya dönüşümün ortaya çıkışını gösteren durum. Örn. Trafik kazası, düğün, diploma töreni.
  • ölçek
    Belirli bir veri kümesini nicel veya nitel açıdan sınıflandırmak yahut ölçmek için oluşturulan ölçü birimi, ya da ölçü aracı. Büyüklük, küçüklük veya eşitlik ilişkisi göstermeyen fakat birden fazla kategori oluşturarak nesneleri sınıflandırmak için kullanılan ölçeğe adlayıcı ölçek; büyüklük, küçüklük veya eşitlik ilişkisi gösteren bir sıralama niteliği taşıyan ölçeğe sırasal ölçek; nesne veya özellikler arasında yapılan sıralamadaki aralıkların eşitliğini gösteren ölçeğe aralıklı ölçek; başlangıç noktası sıfır olduğu için ölçülen değerler arasında toplama, çıkarma, çarpma ve bölme yapmaya imkan tanıyan ölçeğe de oranlı ölçek denir. Bu çerçevede, insanları bildikleri dillere göre sınıflandırırken adlayıcı ölçek, bir basketbol takımındaki oyuncuları boylarına göre sıralarken sırasal ölçek, hava sıcaklığını ölçmek amacıyla termometre kullanırken aralıklı ölçek ve ağırlık veya uzunluk ölçülürken de oranlı ölçek kullanılmaktadır.
  • ölçüt
    Kriter. Kıstas. 1. Ölçmek ya da değerlendirmek istenen şeyin, kendisine vurulduğu mihenk taşı. 2. Olay ve nesnelerin kendisi aracılığı ile değerlendirildiği yahut ölçümlerin kendisine başvurularak yapılabildiği araç, referans noktası. 3. Karşılaştırma yapabilmeyi mümkün kılan vasıta.
  • olgu
    Varlığı potansiyel olmaktan çıkmış, fiili gerçeklik haline dönüşmüş; insanın algı alanına girebilecek hale gelmiş olan.