• norm
    1. Düzgü. Küçük gruplardan büyük topluluklara kadar iki insanın beraber yaşadığı her yerde, hem karşılıklı görev ve sorumlulukların belirlenmesi, hem de bu görev ve sorumluluğa uygun bir işbölümünün yapılabilmesi için, toplumsal olarak kabul görecek tavır ve davranışlara ilişkin ortak beklentileri gösteren kural. 2. Olması gerekenlerin ifade edildiği ilkelerden her biri.
  • normal bilim
  • normal dağılım
    İstatistiksel olarak bir sayısal değer kümesinin en sık gözlemlenen, en yaygın bulunan dağılım biçimi. Bir örneklemde farklılıkları belirlemek için normal kabul edilen dağılım.
  • normal kâr
    1. Bir ürünün satış gelirinin üretiminde kullanılan üretim faktörlerinin piyasa değerlerini aşmadığı, yani firmanın piyasada kalmasını sağlayacak en düşük kâr oranı. 2. Tam rekabet piyasasında, kaynakları bu sektörde kullanmanın fırsat maliyeti (örtük maliyetler) de dikkate alındığında, toplam hasılatın toplam maliyete eşit olduğu, muhasebe kârının sıfır olduğu durum.
  • normal mallar
    Gelir düzeyi yükselirken tüketim miktarı da artan, dolayısıyla gelir esnekliği pozitif olan mallar. Gelir düzeyi ile talepleri arasında doğru orantının bulunduğu bu tür mallara üstün mallar da denir. bkz. aşağı mallar.
  • normalüstü kâr
    Aşırı kâr. Piyasa fiyatının, firmanın ortalama maliyetinin üzerinde olması nedeniyle oluşan kâr. bkz. kâr, normal kâr.
  • normatif bilim
    Olması gerekene dair yargılar barındıran bilim. bkz. pozitif bilim.
  • normatif çözümleme
    Olay, olgu ve insanlar arası ilişkilerin "olan" açısından değil "olması gereken" açısından irdelendiği ve ne olmalı, nasıl olmalı, hangi tercih yapılmalı gibi soruların cevabının araştırıldığı tahlil yöntemi. bkz. pozitif çözümleme.
  • normatif düzen
    Bir toplumu ayakta tutan ve yaygın olarak paylaşılan değerler üzerine kurulu ortak kuralların oluşturduğu sistemli bütünlük.
  • normatif iktisat
    İktisadi ilişkileri "olan" değil, "olması gereken" açısından inceleyen, iktisadi hayatta neyin olduğunu değil, neyin olması gerektiğini araştıran ve bulguları arasında toplumsal fayda açısından bir sıralama yapan iktisat dalı. Normatif iktisadın değer yargılarına yer verdiği, sonuçlarının test edilmesinin mümkün olmadığı, oysa pozitif iktisadın subjektif değer yargılarına yer vermediği, bulgularının doğru veya yanlışlığının ortaya konabildiği genellikle kabul edilmekle birlikte; esasen pozitif iktisadi çözümlemelerin de araçlar ve varsayımlar düzeyinde örtük olarak değer yargıları içerdiği, dolayısıyla hiç bir çözümlemede tam tarafsızlık ve objektiflikten bahsedilemeyeceği de savunulmaktadır. bkz. pozitif iktisat.
  • normatif metodoloji
    Kural koyucu yöntembilim. Herhangi bir bilginin bilimsel bilgi kategorisine girebilmesi için uyması gereken kuralları ortaya koymayı amaçlayan yöntem bilgilerinin tümü. Buna göre normatif metodoloji bilimsel olan ile olmayan arasında sınır çizmeyi mümkün kılan bir ölçüt geliştirmeyi amaçlamalıdır. bkz. metodoloji, pozitif metodoloji.
  • normatif teori
    Bir bilim alanında olan ilişki ve düzenlilikleri değil, olması gereken ilişki veya düzenlilikleri konu edinen teori. bkz. pozitif teori.
  • nostalji
    1. Geçmişe özlem. Bugünün düne oranla daha kötü bir noktada olduğuna ve güzel günlerin geride kaldığına inanmanın bir sonucu olarak, geçmişte kalan güzel günlere olan özlem duygusu; bu duygunun baskın halet-i ruhiye haline gelmesi. 2. Değişime karşı duyulan derin korku sonucu çok eski bir geçmişe sığınma duygusu.
  • nosyon
  • nüfus
    Bir şehir, bölge, ülke veya benzeri bir başka yerleşim biriminde yaşayan insan sayısı. Nüfusun üzerinde barındığı yerleşim biriminin yüzölçümüne oranına, yahut bir bölgede kilometrekare başına düşen insan sayısına nüfus yoğunluğu; nüfusun her yıl gösterdiği yüzde değişime nüfus artış hızı; ölüm oranının düşmesi veya doğum oranının artması sonucu nüfus artış hızının çok yüksek olması dolayısıyla nüfusun kısa sürede katlanarak artmasına nüfus patlaması; genellikle 15-65 yaş kategorisinde bulunan ve üretim faaliyetinde aktif olarak yer alabilecek, çalışmaya ve üretmeye gücü yeten insanlardan oluşan nüfusa aktif nüfus veya çalışma çağındaki nüfus; söz konusu yaş kategorisi dışında kalan, henüz üretme çağına gelmemiş küçük yaştaki insanlar ile çalışma ve üretme yeteneğini yitirmiş insanlardan oluşan nüfusa aktif olmayan nüfus; bir kişinin beslemek zorunda olduğu ortalama kişi sayısına nüfusun bağımlılık katsayısı; fazla nüfusun millî gelirdeki artışı eriteceği, dolayısıyla kalkınmayı engelleyeceği gerekçesiyle nüfus artış hızının düşürülmesi ve çocuk sayısının belirli bir sayıyı aşmaması yönünde yürütülen sosyal, iktisadi ve kültürel faaliyetlere de nüfus planlaması veya aile planlaması denir.
  • nüfus ekolojisi
    bkz. ekoloji.
  • nüfus patlaması
    bkz. nüfus.
  • nüfus sayımı
    Genellikle beş yılda bir olmak üzere belirli aralıklarla ve düzenli olarak, evlilik, yaş, meslek, ve eğitim durumu gibi demografik, ekonomik ve sosyal özellikleri ile beraber bir ülkede yaşayan insan sayısının tespitine yönelik olarak yapılan sayım.
  • nüfus yoğunluğu
    bkz. nüfus.
  • nüfusbilim
    Demografi. Nüfusun artış hızı, kilometre kareye düşen nüfus yoğunluğu, nüfusun cinslere göre dağılımı, zaman içinde nüfusun gelişimi gibi nüfus merkezli konularda, istatistiksel yöntemler kullanarak çözümlemeler yapan disiplin.