• mesafe yılgısı
    Coğrafi olarak birbirine daha yakın olanların uzak olanlara göre daha çok ilişki ve etkileşim içinde olması, aradaki mesafe arttıkça ilişki ve etkileşimin azalması.
  • mesafeli dostluk
    Maliyetleri düşen ve kolaylaşan iletişim imkânları sonucu mutlak mesafe olarak çok uzaklarda olan insanlarla, en yakınındakiler kadar, hatta bazen onlarla kurulandan daha sıkı bir duygu birliği ve ilişki geliştirme.
  • mesaj
    1. İleti. İletişime konu olan ve bilgisel veya duygusal bir içerik taşıyan simge ya da simgeler kümesi. 2. Toplumda önemli mevkilere sahip kişilerin yayınladıkları yazılı haber. 3. Sosyal medya ve e-posta yoluyla insanların birbirlerine gönderdikleri kısa yazılı, sözlü veya görsel ifade.
  • mesih
  • mesihçilik
    İçinde yaşanılan ancak hoşnut olunmayan mevcut kötü toplumsal düzene son verecek, yerine mutlu ve adil bir düzen kuracak bir kurtarıcının geleceğine inanma. Her inanış veya dinde değişik isimler alan ve bozulmuş toplumsal düzeni, inanç, değer ve ilişkileri yeniden düzenleyip, kendine tabi olanları kurtuluşa götüreceğine inanılan bu lidere de mesih denir.
  • meslek
    Belirli düzeyde beceri, teorik bilgi, eğitim ve diploma gerektiren, niteliği toplumdan topluma değişmekle beraber yüksek statü, prestij ve gelir kazandıran . bkz. .
  • meslek suçu
    İstihdama ilişkin veya finansal konularda yasadışı işlemlerin yapılması sonucu oluşan suç. bkz. suç.
  • mesleki cemaat
    Aynı mesleğe mensup olma nedeniyle bireyler arasında meydana gelen yakınlık ve bağlılığın bir sonucu olarak oluşturulan birliktelik.
  • mesleki kariyer
    Bir meslekte kazanılan beceri ve deneyimin sağladığı itibar. bkz. kariyer.
  • mesleki prestij
    Diğer mesleklerle karşılaştırıldığında belirli bir mesleğin sahip olduğu göreli itibar.
  • meşruiyet
    bkz. meşruluk.
  • meşruiyet bunalımı
    Bireylerin kanun, kural veya kararların doğru veya uygun olduğu inançlarının aşınması veya yok olması sonucu, kendilerini o kurallara uyma konusunda zorunlu hissetmemeye başlamalarıyla ortaya çıkan belirsizlik durumu. bkz. meşruluk.
  • meşrulaştırma
    1. Var olan veya önerilenin, muhatap olan insanlar için en iyi, en istenilen şey olduğunu gösterme süreci. 2. Mevcut durumun, bir öneri yahut beklentinin genel kabul gören ahlâkî veya toplumsal normlara uygun hale getirilmesi. 3. Yasallaştırma, meşruiyet kazandırma.
  • meşruluk
    Meşruiyet. 1. Yasalara uygunluk. 2. Egemen sistemin hukuksal yapısına, kanun ve kurallarına uygunluk; yürürlükteki yasalarla çelişmemek. 3. Bir kuralın, bir konumun veya durumun geçerliliğinin kabul edilmesi. 4. İktidarın kullanımının doğru veya uygun olduğu ve insanların bunu desteklemesi gerektiği inancı.
  • meşruti monarşi
    1. İktidar alanı ve yetkileri anayasa tarafından belirlenip sınırlanan bir hükümdarın başkanlığında çalışan parlamento yönetimi. 2. Hükümdarların iktidarlarını belirli derecede temsil özelliğine sahip organlarla paylaştıkları yönetim tarzı.
  • meşrutiyet
    1. Yöneticilerin güç kullanma yetkilerinin anayasa hükümleriyle sınırlandığı yönetim biçimi. 2. Anayasalcılık. Hak ve yetkilerin anayasa tarafından belirlendiği, kral ya da hükümdarın hareket alanının parlamento tarafından sınırlandırıldığı ve yetkilerin krallık ile parlamento arasında paylaşıldığı yönetim biçimi.
  • meşşailik
    Derslerini yürüyerek veren Aristo’nun ekolüne atfen, yürüyenler okulu veya yürüyücülük. İslam dünyasında Aristo’nun görüşlerinden etkilenen, Kindi, Farabi, İbn Sina, ve İbn Rüşd’ün düşüncelerinden oluşan felsefe okulu.
  • meta
    İhtiyaç veya istekleri karşılamaya yönelik para ile alınıp satılabilen, fiyatı olan, pazarlamaya konu olan her şey. Metalar mal ve hizmet olmak üzere iki grupta toplanır. bkz. mal, hizmet.
  • meta-
    Daha üst bir bilgi kategorisini nitelemek üzere disiplin adlarının önüne gelen üst, öte anlamındaki İngilizce ön ek.
  • meta fetişizmi
    İnsan emeğinin ürünü olan metaların adeta özerk bir nitelik kazanarak zapt edilemez bir güç haline gelmesi ve insana egemen olması. Eşyanın insana itaat etmesi gerekirken tersine insanın, tanrısal bir nitelik kazanan kendi ürününe itaat eder hale gelmesi. Eşyaya kölelik, metaya tapma.