• Malthusçuluk
    Nüfusun geometrik (2, 4, 8, 16, 32...) doğal kaynaklar ve gıdaların ise aritmetik (2, 4, 6, 8, 10...) olarak çoğalmasından ötürü, evlilik ve çocuk sayısının sınırlandırılmasına yönelik önlemlerin alınmaması durumunda insanlığın açlık ve yoksulluğa mahkûm olacağını ileri sürerek, ahlâkî değerlerin de yardımıyla nüfus artışının sınırlandırılması gerektiğini savunan görüş.
  • Manchester Okulu
    İktisadi liberalizmin temel felsefesi olan "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" ilkesine hararetle bağlı olan, İngiltere’de 19. yüzyılın ilk yarısında etkili olmuş, serbestlik yanlısı ekol.
  • manda sistemi
    Birinci Dünya Savaşı sonrasında, galip devletlerin, Wilson Prensipleri uyarınca, fiilen kendi topraklarına katamadıkları yerleri, söz konusu yerlerin kendi kendilerini yönetemeyecekleri gerekçesiyle Milletler Cemiyeti adına bölüşerek vesayet altında tutup sömürmeleri temeline dayalı yönetim sistemi.
  • maneviyat
    Maddi olanın dışında anlam ve değer verilen her şey.
  • manifesto
    1. Toplumsal bir hareket veya bir siyasal partinin, siyasal inanç ve amaçlarının açık ifadesi. 2. Halkın kitlesel olarak yaptığı gösteri. 3. Belirli bir alanda mevcut rakiplere meydan okuyarak açıkça ilan edilen bildiri.
  • mankurtlaştırma
    İnsanların eziyet, işkence, psikolojik telkin ya da endoktrinizasyon yoluyla asli bağlarından koparılması, asıl kimliğinin unutturularak, bir siyasi otorite, ideoloji veya dini kanaat önderine kayıtsız şartsız itaat eden, iradesini kullanamayan bir tür psikolojik köle haline getirilmesi. (C. Aytmatov)
  • mantığa büründürme
    Rasyonalizasyon. Akla yatkınlaştırma, aklileştirme, neden uydurma, makul hale getirme. Yadırganacağı düşüncesiyle kişinin davranışlarının gerçek nedenlerini saklayarak, onları toplumsal olarak kabul edilebilen ya da yadırganmayan başka nedenlerle gerekçelendirmesi; akla daha yatkın hale getirmesi. Örn. Pahalı araba alan birisinin, lüks tüketim eğilimini saklayarak, pahalı arabanın sonuçta daha çok tasarruf sağladığını söylemesi.
  • mantık
    Önermelerin, düşünce ve kabullerin tutarlılık, inandırıcılık, doğruluk ve yanlışlığını; çıkarımların geçerliliğini belirleyen ölçütler ve kuralları; kıyas, tümevarım ve tümdengelim gibi düşünme süreçlerinin ilkelerini araştıran disiplin.
  • mantıksal açıklama
  • mantıksal düşünme
    Formel mantık kuralları uyarınca yürütülen muhakeme; mantıksal çelişkiye düşmeden, formel mantığın temel ilkelerine uygun olarak düşünme. bkz. formel mantık.
  • mantıksal geçerlilik
    Bir akıl yürütmede, sonucun öncüllerden zorunlu olarak çıkarılabilmesi.
  • mantıksal ifadeler
  • mantıksal paradoks
    bkz. paradoks.
  • mantıksal pozitivistler
  • mantıksal pozitivizm
    Viyana Çevresinin sistemleştirdiği felsefi görüş. Sağlam ve güvenilir bilginin ancak deneyle elde edilebileceğini kabul eden, deneyle doğrulanamayan önermeleri gerçek bilgi içermeyen metafizik yargılar olarak nitelendiren, bütün metafizik yargıların da tanımları gereği anlamsız olduğunu ileri süren; ayrıca anlamlılıkla bilimselliği örtüştürerek sonuçta bilimsel olmayan her önermenin anlamsız olduğunu savunan, felsefenin işlevini de dilin mantıksal olarak analiz edilmesiyle sınırlayan, 1920’lerden itibaren etkili olmuş akım. Bu akımın takipçilerine de mantıksal pozitivistler denir. bkz. eleştirel akılcılık, anarşist bilgi kuramı, deneycilik, akılcılık.
  • Maoizm
    Çindeki komünist ihtilalin önderliğini ve ardından Çin Komünist Partisi’nin yirmi yedi yıllık liderliğini yapmış olan Mao Tse Tung’un (1943-1976) devrimci doktrini ile, onun zamanında geliştirilen kendine has Marksist-Leninist prensiplerin yorum ve uygulamasına verilen ad. Mao’ya göre Marks’ın iddia ettiği gibi kapitalizmin bir yan ürünü olan proletarya sınıfının güçlenerek ortaya çıkıp devrim yapmasını beklemek yerine, var olan toplumsal güçler, meselâ köylüler, kullanılarak sosyalist devrimin yapılabilirlik imkânları zorlanmalıdır. Ona göre, Marksizm-Leninizm komünist toplum için gerekli tüm alternatifleri veya sorunlara ilişkin bütün çözümleri sağlayamamaktadır, esasen sağlaması da mümkün değildir. Çünkü, insanın bilişsel yetenek ve kapasitesi gelişip genişledikçe toplumsal sorunlara ilişkin çözümleri de zamanla değişecektir. Bu nedenle sosyalist toplumu bütün boyutlarıyla şimdiden öngörmek mümkün değildir.
  • marjinal
    1. Bir nesnenin homojen birimlerinden en sonda olanı. Son birime ait. 2. Kenarda, uçta olan, ortalamayı yansıtmayan kişi, değer, inanç veya tutum.
  • marjinal değer teorisi
  • marjinal fayda
    Son birimden elde edilen fayda. Birbirinden ayrıştırılabilen birimlerden her birinin bir öncekine göre tüketiciye sağladığı ilave fayda. Son birimin toplam faydaya ilavesi. bkz. marjinalizm.
  • marjinal gelir