• limited şirket
    Toplamı elliyi geçmemek üzere, iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulan, ortaklarının sorumluluğu, koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi belirli olan ticari ortaklık. Ortaklar tarafından konulan sermaye için, anonim şirkette olduğu gibi hisse senedi çıkarılamaz. Limited şirketler, esas sözleşmede açıkça belirtilmek kaydıyla, sigortacılık dışında her türlü iktisadi faaliyet için kurulabilirler.
  • linguistik feminizm
  • lisans
    Herhangi bir işin, ticari işlemin ya da bir eylemin yapılabileceğine ilişkin, resmi otorite yahut söz konusu işle ilgili en yetkili örgüt tarafından verilen izin veya yetki belgesi. Bu çerçevede, normal fakülte veya yüksek okul öğrenimi sonunda verilen diploma derecesine öğrenim lisansı; bir malın ihraç veya ithali için resmi makamlardan alınması gerekli izin belgesine ticaret lisansı denir. Ayrıca sınai, ticari, turistik vb. faaliyetlerde patenti başkasına ait bir malı üretmek, bir imkânı kullanmak veya bir teknik yöntemden faydalanmak üzere alınmış izne de lisans denmektedir.
  • liyakat
    Yeterlilik. Layıklık. Bir mesleğe, sosyal konuma veya statüye gerekli görülen özelliklere sahip olma nedeniyle, layık olma durumu.
  • liyakat sistemi
    İstihdam edilecek kişilerin, kişisel dostluk, aynı partiden olma veya aynı siyasi görüşü paylaşma, soyluluk vb. ölçütlere göre değil; görevin gerektirdiği yeterlilik, nitelik ve yeteneklerin ölçüldüğü, aynı şartları taşıyan herkesin katılımına açık olarak yapılan sınav yoluyla belirlendiği sistem. İnsanların soy-sop, kan bağı ya da yandaşlık veya sadakat derecesine göre değil, sahip olduğu eğitim, diploma, yabancı dil, beceri, tecrübe vb. niteliklere, yani ehliyet ve liyakate göre belirli görevlere, makam ve mevkilere getirildiği sistem.
  • lobicilik
    bkz. kuliscilik.
  • logos
    1. Evreni kuşatan ve denetle­yen kozmik akıl. 2. Her şeyi açıklanabilir kıldığı varsayılan mantıksal temel düzlem.
  • lokal
    bkz. yerel.
  • lokavt
    Belirli bir işyeri veya işkolundaki işçi ve işverenler arasında ücretler, sosyal haklar, çalışma koşulları vb. konularda yapılan pazarlıkların çıkmaza girmesi ve olumlu bir sonuca varılamaması durumunda işverenin yasal gerekliliklerini yerine getirerek işçileri topluca işten çıkarması. bkz. grev, toplu sözleşme.
  • lonca
    Sanayi öncesi toplumlarda hem üretim hacmi, ürün kalitesi ve fi­yatları denetleyen, hem de mesleki eğitimi planlayıp yürüten, bu yüzden toplum örgütlenmesinde merkezi bir rol oynayan kurum.
  • lonca sistemi
    Ortaçağın karakteristik mesleki örgütlenme biçimi olan ve belirli bir işkolunda çalışan kişilerin usta, kalfa, çırak gibi sıkı bir hiyerarşik düzen içinde örgütlenmelerini öngören sistem. Osmanlı toplumsal yapısında zanaatçı teşkilatı olarak oldukça yaygınlık kazanmış olan lonca sistemine göre, bir meslek grubunda yer alan kişiler arasında ortak menfaatlerin korunması amacına yönelik karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma esastır; hiyerarşik basamaklar arasındaki hareketlilik ile, bir loncadan başka bir loncaya geçiş sıkı kurallara bağlıdır. Mesleki disiplin, karşılıklı güven, meslek ahlâkının geliştirilmesi gibi konularda oldukça önemli işlevler görmüş olan lonca sistemi, sanayi devriminden sonra giderek çözülmüştür. bkz. korporatizm.
  • Lorenz eğrisi
    Bir ekonomide belirli bir dönemde yaratılan reel gelirin bölüşümünü inceleyip belirli nüfus dilimlerince ulusal gelirin nasıl paylaşıldığını gösteren, dolayısıyla gelir dağılımının adil olup olmadığı konusunda bazı yargılara varılabilmesini sağlayan eğri. Dikey eksende gelir yüzdeleri ile yatay eksendeki nüfus yüzdelerini gösteren bir diyagramda Lorenz eğrisinin tam köşegensel olması gelirin tam eşit bölüşüldüğünü; eğrinin düz köşegensel çizgi olmaktan çıkıp giderek çukurlaşması ise gelir dağılımının giderek daha eşitsiz olduğunu gösterir. bkz. Gini katsayısı.
  • lüks mallar
    bkz. mal.
  • lümpen proletarya
    K. Marks’ın toplum çözümlemesinde, dolandırıcı, sokak çalgıcısı, sahtekar ve dilenci gibi emek gücünü geliştirici bir rol üstlenmeyen, bu nedenle de tarihsel süreçte gerici bir işlev gören alt toplum kesimleri.
  • maddecilik
    1. Materyalizm, özdekçilik. Maddenin kendiliğindenliğini, önceliğini ve belirleyiciliğini kabul eden düşünce biçimi. 2. Maddenin ezeliliğini, her türlü gerçekliğin özünün veya temelinin maddeye indirgenebileceğini ve dünya ötesi bir hayatın yokluğunu savunan dünya görüşü.
  • maddi kültür
    İnsanların bir şekilde anlam yükledikleri doğal olarak var olan veya insan ürünü olarak ortaya çıkan nesneler. Maddi anlamda insanın ürettiği her şey. bkz. kültür, maddi olmayan kültür.
  • maddi olmayan kültür
    Kültürün maddi varlık niteliği taşımayan bilgi, dil, sembol, inanç gibi alanları. Maddi olmayan, soyut ve manevi alanda insanın ürettiği her şey. bkz. maddi kültür, kültür.
  • mâdun
    Bir toplumda sınıf, din, dil, ırk, etnik köken, toplumsal cinsiyet veya cinsel yönelim nedeniyle hor görülen bu nedenle de sesini çıkaramayan, kendini yalnızca aslında sahip olmadığı diğer kimlikler üzerinden ifade ederek yaşayabilen birey veya gruplar.
  • Magna Karta
    Türkçe’ye Büyük Ferman, ya da Büyük Buyruk olarak çevrilen, 1215’de İngiltere’de toprak sahibi soyluların Kral John’u zorlayarak kendi rızaları olmadan toprak sahiplerinden vergi alınamayacağını hükme bağlayan, böylece bir yandan kralın otoritesini sınırlarken, öte yandan merkezi otoritenin de paylaşılabileceğini kanıtlayan, modern parlamenter sistemin çekirdek uygulaması sayılan tarihi belge.
  • mahalli idare