• laikçilik
    Laikliğin din düşmanlığı boyutuna taşınmış, aşırı ve yozlaşmış şekli. Bütün kötülüklerin kaynağının din ve dinden beslenen hurafeler olduğu, bu nedenle kalkınma, ilerleme ve çağdaşlaşma için dinin ve dinin tezahürlerinin (dini kıyafet ya da sembollerin) kamusal alandan kovulmasının zorunlu olduğu anlayışı. Devlet eliyle dindışılığın dayatılması, dinin ve dindarların baskı altında tutulması.
  • laiklik
    1. Dünyevileşmenin siyasal çerçevesi. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin dinsel olan veya olduğu söylenen ilkelere göre düzenlenmediği siyasal örgütlenme biçimi. Siyasal otoritenin, emredici yaptırım gücünü dinden almaması, meşruluğunu herhangi bir dine dayandırmaması. 2. Devletin çeşitli dinler arasında taraf olmaması ve ayrıcalık gözetmemesi, din işleri ile devlet işlerinin ayrı kabul edilmesi ilkesi. Her düşüncenin, kaynağı açısından devletin gözünde eşit ve farksız olması; farklı inançları taşıyan, farklı düşünceleri paylaşan insanların, kamu otoritesi önünde aynı muameleye tabi tutulması. bkz. laikçilik, sekülerleşme tezi, teokrasi, aydınlanma, modernizm.
  • latifundia
    Avrupa’da feodal dönemde, kendi içinde coğrafi bir bütünlüğü olan temel üretim birimlerinden biri olan büyük arazi parçası, büyük feodal çiftlik. bkz. feodalizm.
  • leasing
    Finansal kiralama. 1. Yatırım mallarının belirli bir kira karşılığında uzun vadeli olarak ihtiyacı olan kişilere kiralanması. 2. Satınalma gücü yeterli düzeyde olmayan firma veya şahısların, imalat veya ihracatçı firmadan sağladıkları, ekonomik ömrü bir yıldan uzun mal veya makinaların, belirli bir süre kullanım hakkının daha sonra da mülkiyetinin kendilerine devredilmesini öngören kaynak sağlama yöntemi.
  • lehdar
    bkz. çek.
  • Leninizm
    Sovyet fikir ve eylem adamı Viladimir Ilyiç Ulyanov Lenin’in (1870-1924) başta emperyalizm, eşitsiz gelişme, demokratik merkeziyetçilik teorileri olmak üzere, Marksist düşünceye yaptığı katkılar. Marksizmin Lenin yorumunun kendi içinde sistemleştirilmesi ve yüceltilmesiyle oluşan, Lenin'in fikirlerini bayraklaştıran ideoloji.
  • Leontief paradoksu
    Faktör donanımı teorisine göre sermaye yönünden zengin bir ülkenin sermaye-yoğun mallar ihraç, emek-yoğun malları da ithal etmesi öngörülürken, pratikte bu durumun tam tersi bulgularla karşılaşılmasının ortaya çıkardığı paradoks. Kavram, W. Leontief’in yaptığı bir empirik araştırma sonucunda ABD gibi sermaye zengini bir ülkenin dış ticaret verilerinin, yukarıdaki teorik öngörünün tersine, emek-yoğun mallar ihraç ettiğini gösterdiğine ilişkin sonuçlarla karşılaşması üzerine iktisat literatürüne girmiştir.
  • Leontief üretim fonksiyonu
    Koordinat düzleminde L şeklinde resmedilen, girdiler arasında ikamenin mümkün olmadığı, bir başka deyişle faktörler arası ikame esnekliğinin sıfır olduğu üretim fonksiyonu.
  • leviathan
    Ejderha devlet. Kolları her yana uzanan, gücü her şeye yeten devlet. Gücü anayasa ve yasalarla sınırlandırılmamış, keyfi uygulamalara açık, sorgulanamayan ve yargılanamayan devlet. "İnsan insanın kurdudur" sözüyle meşhur, ünlü İngiliz düşünürü T. Hobbes’un ‘ejderha’ anlamına gelen ve devletin mutlak otorite sahibi olduğunu ve ancak bu durumda etkin bir devlet olabileceğini savunduğu kitabına koyduğu ad.
  • liberal demokrasi
  • liberal feminizm
    Liberal felsefenin ideallerinin sadece erkekler için değil, kadınlar için de geçerli olduğunu ve bu çerçevede kadınların ikincil konumdan kurtulmaları için eğitimden siyasete, aile yapısından ekonomiye, bilimsel etkinliklerden ve hukuksal düzenlemelere kadar hayatın her alanında erkeklerle eşit haklara sahip olmaları gerektiğini savunan yaklaşım. bkz. liberalizm, feminizm.
  • liberalizm
    Serbestlik. Özgürlükçülük. Bireysel ve toplumsal özgürlük savunuculuğu. Kamu otoritesinin ekonomik, sosyal, dinsel vb. gibi süreçlere müdahale etmesine, ya da bu süreçlere kendi istediği doğrultuda yön vermek yönündeki girişimlerine karşı çıkılması gerektiğini ileri süren görüş. Bu çerçevede, devletin ekonomiye müdahale etmemesi, yahut iktisadi hayatın yönlendirilmesine yönelik devlet müdahalesinin asgari düzeyde tutulması gerektiğini; arz-talep mekanizması ya da fiyat mekanizmasıyla piyasanın iktisadi ve sosyal açıdan en yararlı sonuçları üreteceğini; özel sektörün önünü açmak gerektiğini savunan öğretiye iktisadi liberalizm; kamu otoritesinin toplumu oluşturan bireylerin yaşamlarını yönlendirmelerine karışmaması, sosyal hayatın biçimlenmesinde belirleyici rol oynamaması gerektiğinin, "en iyi hükümetin, en az hükmeden hükümet olduğu"nun savunulmasına da siyasal liberalizm denir. bkz. anti-liberalizm.
  • liberalizmin asimetrisi
    Liberal birinin liberal olmayanlara da konuşma ve var olma hakkı tanırken, anti-liberal birinin liberallere aynı serbestiyeti tanımama eğilimi.
  • liberteryenizm
    Bireysel özgürlüğü temel değer olarak gören ve bu değerin en büyük düşmanının devlet olduğu ön kabulünden yola çıkarak, liberalizmin bireyci özlemlerinin ancak devlet karşıtı bir sosyal örgütlenme tarzı ile sağlanabileceğini savunan yaklaşım. bkz. anarşizm, anarko-kapitalizm.
  • Libet deneyi
    İlk olarak Benjamin Libet tarafından yapılan ve daha sonra daha hassas ölçüm aletleriyle tekrarlanarak aynı sonucun alındığı, kişinin bir eyleme karar vermesinin hemen öncesinde beyninde o kararı belirleyen elektriksel bir hareketliliğin olması nedeniyle insan iradesinin oluşumunda fizyolojik faktörlerin öncü olduğunu gösteren deney.
  • libido
    bkz. Freudçuluk.
  • Likert ölçeği
    Tutum ölçmek için yaygın olarak kullanılan bir ölçek türü. Buna göre kişilerin bir tutumu ifade eden cümleye ne düzeyde katıldıkları, tümüyle katılma veya hiç katılmama arasında, tercihen beşli bir seçeneğe göre cevap alınarak belirlenir. Örn. Kadınların siyasal yaşamdaki konumlarının nasıl değerlendirildiğine ilişkin bir tutum ifadesi “Kadınlar siyasal yaşamda ikincil konumdadırlar” olsun. Deneklerin bu ifadeye cevapları 1. kesinlikle katılıyorum, 2. katılıyorum, 3. ne katılıyor, ne katılmıyorum, 4. katılmıyorum, 5. kesinlikle katılmıyorum, biçiminde alınıyorsa, bu ölçek bir Likert tipi ölçektir.
  • likidite
    1. Akışkanlık, seyyaliyet. Kolayca nakit paraya çevrilebilirlik. 2. Bir işletmenin vadesi gelmiş nakdi taahhütlerini karşılayabilme gücü, borçlarını ödeyebilme yeteneği. Bir ticari işletmede bilançonun aktif kısmında yer alan kasa, bankalar hesabı, senetler ve diğer kıymetli evrak gibi doğrudan para, veya kolaylıkla paraya çevrilebilme özelliği olan varlıklara likit varlıklar; işletmenin tasfiyesi halinde varlıkların tüm borçları karşılayabilmesine gerçek likidite; işletmenin vadesi gelen borçlarını ödeyebilmek için gerekli paraya da teknik likidite denir.
  • likidite tuzağı
    Faiz oranının düşebileceği en düşük düzeye inmiş olduğuna inanılması nedeniyle, para arzını artırarak faiz oranlarını daha fazla düşürmenin mümkün olmaması durumu. Bu durumda faiz oranının yeniden yükselebileceği beklentisi sebebiyle, eldeki para nakit olarak tutulmak istenecek, spekülatif para talebi tam (sonsuz) esnek olacaktır. Bunun sonucu, para politikasının istihdam ve milli gelirin artırılması konusunda işlevsiz hale gelmesi, bir istikrar sağlama aracı olarak kullanılabilir olmaktan çıkmasıdır.
  • likit varlıklar
    bkz. likidite.