- kurumGöreli olarak istikrar, düzenlilik ve süreklilik gösteren inanç, davranış veya faaliyet biçimi. bkz. sosyal kurum.
- kurumcu iktisatİktisadi davranışların çerçevesini kurumların belirlediğini ve bu yüzden iktisat biliminin, kurumlar tarafından belirlenen insan davranışlarını veri kabul ederek bu davranışlar üzerine teori kurmak yerine, bizzat bu kurumları açıklamaya çalışması gerektiğini savunan iktisadi düşünce ekolü. bkz. eski kurumcu iktisat, yeni kurumcu iktisat, işlem maliyeti iktisadı, mülkiyet hakları iktisadı, neoklasik iktisat okulu.
- kurumsallaşmış ırkçılıkResmi olarak bir ayrımcılık yapılmamasına, iş ve eylemlerin tarafsız biçimde yerine getirilmesine rağmen, çoğunluk gruplar lehine ve azınlık gruplar aleyhine dengesiz sonuçların ortaya çıkması.
- kuşak
- kuşak araştırmasıYaşadıkları dönem itibariyle benzeştiği düşünülen bir neslin davranışlarının zaman içinde gözlenmesi.
- kuşkuculukbkz. şüphecilik.
- kutsal
- kutsallaştırma1. Algılanabilen veya aşkın gerçeklik özelliği taşıdığı düşünülen varlıklara doğaüstü veya üstün özellik atfetme. 2. Yüceltme, dokunulmaz ve sorgulanamaz kabul etme.
- kutsallık
- kutu diyagramıbkz. Edgeworth diyagramı.
- kutuplaşmaPolarizasyon. Zengin-fakir, sağ-sol, dindar-dinsiz gibi düşünce-görüş, sosyal-siyasal konum veya tavır olarak iki zıt kutupta, iki karşıt uçta yoğunlaşma.
- kutuplaşma teorisiAzgelişmiş ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki iktisadi bütünleşme ve serbest ticaretin azgelişmişler aleyhine işleyeceğini ve sonuçta zengin ülkelerin daha zengin, fakir ülkelerin ise daha fakir hale geleceklerini savunan kuram. G. Myrdal tarafından geliştirilen kutuplaşma teorisine göre gelişmişlerle azgelişmiş ülkeler arasında mal ve faktör hareketlerinin serbest bırakılması durumunda azgelişmiş ülkelerdeki nitelikli işgücü yüksek gelir ve refah beklentisiyle gelişmiş ülkelere akacak, ayrıca yüksek teknolojiye sahip gelişmiş ülke sanayilerinin rekabeti karşısında azgelişmişlerin zayıf olan sanayileri çökecektir. Bu da, zengin ve fakir kutuplaşmasını körükleyecektir.
- kuvvetler ayrılığıHerhangi bir siyasal sistemde devletin üç temel işlevi olan yasama, yürütme ve yargının ayrı ayrı ve birbirini denetleyen organlar tarafından yerine getirilmesi. Söz konusu üç temel işlevin tek bir organ tarafından yerine getirilmesine de kuvvetler birliği denir. bkz. denge ve fren.
- kuvvetler birliğibkz. kuvvetler ayrılığı.
- küyerelleşmeGlokalleşme. Glokalizasyon. İngilizce küreselleşme (globalization) ve yerelleşme (localization) kelimelerinden türetilen ve küresel etki, baskı ve taleplerin yerel düzeyde nasıl bir tepki ile karşılaşacağını ifade eden terim. Buna göre küresel aktörler ile yerel aktörler karşılaştığında yerel unsurları tasfiye etme, onlarla eklemlenme, kaybolmaya yüz tutmuş yerel değerleri ortaya çıkarma yahut küresel veya yerelin dışında tamamen yeni oluşumlara yol açma gibi sonuçlar doğurur. bkz. McDodaldlaşma, yerlileşme, melezleşme, dayatmacı küreselleşme.
- kuzey-güney diyaloğu1970’li yılların başlarında gündeme gelen, mevcut uluslararası ekonomik düzenin azgelişmiş ülkelerin çıkarlarına hizmet etmediği, tersine gelişmiş ülkelerle aralarındaki uçurumu daha da derinleştirdiği görüşünden hareketle, azgelişmiş ülkelerin kalkınma çabalarının başarıya ulaşması ve bu ülkelerdeki açlık, sefalet, yoksulluk, işsizlik ve bulaşıcı hastalık vb. sorunların çözülmesi amacıyla gelişmiş kuzey ülkeleri ile azgelişmiş güney ülkeleri arasında oluşturulması istenen diyalog ve işbirliği süreci.
- labirent
- laf salatası yapmakAnlamsız ve amaçsız konuşmak. Hiç gereği olmadığı halde, "konuşmuş olmak için," yahut "laf olsun, sessizlik bozulsun" cinsinden sürekli konuşup, boş laf üretmek. Tartışmanın seyrine veya olumlu bir sonuca ulaşmasına katkıda bulunmayacak argümanlarla zaman harcamak.
- Laffer eğrisi
- Laffer etkisibkz. Haldun-Laffer etkisi.