• karizmatik otorite
    İktidar sahiplerinin meşruluklarını, kendilerine atfedilen olağanüstü kişilik özelliklerine veya yerine getirmekle yükümlü olduklarını iddia ettikleri büyük misyona dayandırmaları. M. Weber’e göre toplumsal kriz dönemlerinde ön plana çıkan bu otorite kullanım biçimi, zamanla ya yasal-rasyonel otoriteye ya da geleneksel otoriteye dönüşür. bkz. yasal-rasyonel otorite, geleneksel otorite.
  • karma ekonomi
    1. İktisadi yaşamın yönlendirilmesinde özel kesimin yanı sıra kamu kesiminin de belirli bir payla üretici, düzenleyici ve denetleyici olarak rol aldığı ekonomi düzeni. 2. Devletçilik ile serbest piyasanın ikisinden de bazı unsurları bünyesinde barındıran, ne tam kumandacı, ne de tam piyasa sistemi.
  • karmaşa
    1. Kompleks durum. Basit, meydana geldiği unsurlara kolay ayrıştırılabilir nitelikte olmayan; karmaşık unsurlardan meydana gelmiş. 2. Kişiliğin oluşma ve gelişme evrelerinde ortaya çıkan ve ömür boyu davranışları etkileyen bilinçdışı dürtü ve güdüler kümesi. bkz. aşağılık kompleksi, hadımlık kompleksi, odip kompleksi.
  • karşılaşım kuralı
    Mantıksal pozitivistler tarafından ileri sürülen ve bilimsel olma iddiasındaki önermelerin, ancak bu önermelerde yer alan kelimelerin dış dünyada bir karşılığının olması halinde, bilimsel önerme olabileceğini öngören kural. Buna göre gerçekliği açıklamayı amaçlayan bilimsel önermeler ya doğrudan gözlemsel ifadelere indirgenebilmeli ya da gözlemsel ifadelerle tanımlanabilecek nitelikte olmalıdır. bkz. mantıksal pozitivizm, doğrulamacılık.
  • karşılaştırmalı psikoloji
    Gerek doğal çevrelerinde, gerekse laboratuvar şartları altında, değişik tür hayvanların gösterdikleri davranışları inceleyip karşılaştıran, bu yolla insan davranışlarını da çözümlemeye çalışan psikoloji dalı. bkz. psikoloji.
  • karşılaştırmalı statik analiz
    Bir denge durumundan başka bir denge durumuna geçiş süreci içinde değişkenlerin hareketleri, bunların nedenleri ve geçiş sürecinin zaman boyutunun dikkate alınmadığı, yalnızca iki ayrı zaman kesitindeki denge durumlarının durağan biçimde karşılaştırıldığı analiz yöntemi.
  • karşılaştırmalı üstünlükler kuramı
    Mukayeseli üstünlükler teorisi. Karşılaştırmalı maliyetlerdeki farklılığı dikkate alarak, uluslararası serbest ticaretin, ticarete katılan her ülke için yararlı olacağını, her devletin kendi adına bu alış-verişten kazançlı çıkacağını savunan teori. Ünlü İngiliz iktisatçı D. Ricardo tarafından geliştirilmiş olan teori iki ülke, iki mal, tek üretim faktörü, ölçeğe göre sabit getiri gibi varsayımlar altında bir ülkenin her iki malın üretiminde de mutlak üstünlüğe sahip olması durumunda bile, kârlı dış ticaret yapabileceğini ileri sürmektedir. Burada önemli bir nokta, 'karşılaştırmalı'dan esas kastın 'öteki ülkeye göre' değil, ülkenin kendi içinde 'öteki mala göre' olmasıdır. Bu hesaplama yapıldığı zaman, her iki malda da mutlak üstünlüğe sahip olan ülkenin ötekine göre hangi malda daha üstün, daha usta, daha fazla maliyet avantajına sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. bkz. mutlak üstünlükler kuramı.
  • karşılıkçı diğerkâmlık
    İnsanların bir gün başkalarından yardım alma beklentisiyle gösterdikleri özverili tutum veya davranış. “Bugün bana, yarın sana,” “Kaşırsan sırtımı, kaşırım sırtını” esasına göre oluşan diğerkâmlık. Gösterişçi diğerkâmlık.
  • karşılıklılık
    Mütekabiliyet. 1. Aynı derecede veya aynı ölçüde olacak biçimde, olumlu olana olumlu, olumsuz olana da olumsuz tepki veya karşılık verilmesi. 2. Bir ilişkinin, ilişkiye taraf olan birden fazla tarafın çıkarlarının birbirine bağlı olması, tek taraflı çıkar veya zararın söz konusu olmaması durumu.
  • karşıtkültür
    1. Bir toplumda genel kabul gören kültürel değer ve normlara karşı olanların sahip olduğu kültür. 2. İçinde yaşadıkları göreli geniş grubun baskın kültürüne yönelik protestocu bir tutum takınan bireylerin oluşturduğu alt kültür. bkz. alt kültür, kültür.
  • kartel
    Aynı üretim kolunda faaliyet gösteren birden fazla firmanın piyasayı etkilemek, yönlendirmek, fiyatların istenilen düzeyde tutulmasını sağlamak, bir tekel durumu yaratarak kârlarını artırmak gibi amaçlarla, tüzel kişiliklerini korumak şartıyla birlikte hareket etmelerini öngören bir anlaşma çerçevesinde oluşturdukları birlik. Aynı malı üreten firmalardan oluşan kartele yatay kartel; bir nihaî malın üretimi için gerekli ara malları üreten tüm firmalardan oluşan kartele ise dikey kartel denir.
  • kartezyenizm
    R. Descartes tarafından sistematize edilen ve hayata kadın-erkek, doğru-yanlış, iyi-kötü, güçlü-zayıf, siyah-beyaz, yöneten-yönetilen vb. gibi ikili zıtlıklar çerçevesinde bakmayı öngören düşünce tarzı. bkz. düalizm.
  • karz-ı hasen
    İyi niyetli ödünç verme; güzel borç. İslam toplumunun bireyleri arasında karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamaya yönelik iktisadi yardımlaşma kurumlarından biri olan karz-ı hasen gereğince, birine ödünç olarak verilen şey ya hiç geri alınmaz, ya da şayet borçlunun geri ödeme gücü varsa, faiz kuşkusuna yer bırakmayacak biçimde, miktara bir ilave yapmaksızın verilen borç aynı miktarda geri alınır.
  • kast sistemi
    Töresel temizlik kuralına göre birbirinden ayrılan toplumsal gruplara mensup üyelerin itibar, , ikamet yeri ve diğer sosyal ilişkilerinin miras yoluyla düzenlendiği; alt ve üst tabakalar arasında karşılıklı geçişliliğin yasaklandığı, en somut örneği dört kasta bölünmüş Hindistan’da görülen toplumsal tabakalaşma biçimi.
  • kategori
    1. Nicelik, nitelik veya düzey bakımından benzer özelliklere sahip nesne, ifade veya kelimelerin oluşturduğu bütünlük, homojen yapı. 2. Bir ifadede yer alan ögelerden herhangi birisinin, söz konusu ifadeyi anlamsız hale getirmemek kaydıyla yerine ikame edilebilecek diğer kelime veya kelime gruplarıyla aralarında var olan ortaklık.
  • katı anayasa
    bkz. anayasa.
  • katı çekirdek
  • kati haciz
  • katil dil
    Bir ülkede veya bölgede konuşma zorunluluğu getirilerek başka dillerin ölümüne yol açan dil.
  • katılım
    Bir kararın hazırlanması, olgunlaştırılması, alınması ve uygulanması aşamalarından birine, birkaçına veya bütününe o karardan doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenecek kişilerin, güçleri oranında katkıda bulunması. Kararın alınmasına niteliksel bir katkıda bulunmadan, alınan kararları oylayarak yapılan katılıma sahte katılım; kararların alınmasına katkıda bulunulmasına rağmen son sözü elit bir grubun verdiği karara katılma biçimine kısmi katılım; bir kararın oluşumuna katılanların hepsinin katkılarının eşit olduğu katılıma da tam katılım denir.