• kapıkulu aydınlar
  • kapitalizm
    Anamalcılık. 1. Sermayenin ön planda, baskın veya yönlendirici olduğu iktisadi düzen. Bireylerin ve üretici birimlerin kişisel çıkarları doğrultusunda ve en başta kâr amacıyla iktisadi faaliyetlerde bulunduğu, özel mülkiyet ve hür teşebbüsün esas olduğu, üretimin pazara yönelik olarak yapıldığı, her tür mal ve hizmetin alım satıma konu olduğu sosyo-ekonomik ve ideolojik sistem. 2. Batı dünyasında 15. ve 16. yüzyıldan itibaren feodalizmin çözülmesiyle onun yerine geçmeye başlayan, 18. ve 19. yüzyılda ise hakim iktisadi örgütlenme haline gelen, sermaye egemenliğine dayalı toplumsal aşama. Kapitalist sistemde neyi ne kadar üretmeli (üretim sorunu), nasıl üretmeli (teknoloji sorunu) ve kimin için üretmeli (bölüşüm sorunu) gibi temel iktisadi sorunların piyasa mekanizması çerçevesinde çözümlenmesi öngörülür. bkz. sosyalizm, kollektivizm.
  • kapitalizmin genel bunalımı
    Marksist kurama göre, kapitalizmin emperyalist aşamasında kapitalist sistemden kopmalarla başlayacağı ve sosyalizmle kapitalizmin birlikte var olduğu bütün dönem boyunca süreceği öngörülen tarihsel evresi. Bu öndeyiye göre kapitalist düzen kendi içinde taşıdığı ve kendi sonunu getirecek zorunlu iç çelişkilerin büyümesi sonucu çürüyecek ve yaşanacak genel bir bunalımdan sonra kaçınılmaz son gelecektir. Bu öngörü henüz gerçekleşmemiş, birçok krizle karşılaşmış olmasına rağmen kapitalizm yoluna devam ederken, Bolşevik ihtilaliyle Sovyetler Birliği'nde yürürlüğe konmuş olan Marksist-sosyalist-komünist model 1980'lerin sonunda çökmüştür.
  • kaplam
    Bir kavram veya ifadenin dile getirdiği nesneler kümesi. Örn. Ali, Ayşe vb. şahıslar insan kavramının kaplamını; akıllılık, duygusallık gibi özellikler de içlemini oluşturur. Bir kavramın kaplamı çoğalınca içlemi azalır, içlemi çoğalınca da kaplamı azalır. bkz. içlem.
  • kaplam-içlem ikilemi
    Bir kavramı netleştirmek için, tanımlamayı amaçladığı birey sayısı (kaplam) artırılmak istendiğinde bireylere dair özelliklerin (içlem) azaltılması zorunluluğu. Örn. Bilimi sistematik bilgiler bütünü olarak tanımladığınızda içine girebilecek bilgi türü ile bu tanımı biraz daha ayrıntılandırmak amacıyla deneye konu olabilen, sebep-sonuç ilişkisi ortaya koymayı amaçlayan özellikler eklediğimizde, birçok bilgi 'bilim' olarak nitelenemez hale gelir. bkz. kaplam, içlem.
  • kapris
    Yersiz ve zamansız geçici istek. Açık bir nedene dayanmayan, çoğunlukla da ani bir kararla ortaya çıkan sebepsiz değişiklik isteği.
  • kâr
    1. Üretim faktörlerini bir araya getirerek üretimi gerçekleştiren girişimcinin ürünlerin satışından sonuçta elde ettiği hasılatın toplamından, katlandığı maliyetlerin toplamının çıkarılmasıyla elde edilen artık. 2. Bir üretim faktörü olarak girişimcinin üretimden aldığı pay. 3. Toplumun, arzu ettiği veya ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri, istediği fiyatta ve kalitede kendisine sunduğu için girişimciye verdiği ödül. bkz. zarar, iktisadi kâr, muhasebe kârı.
  • kâr maksimizasyonu
    Girişimcinin eldeki üretim faktörleri ile olabilecek en yüksek kârı yapma güdüsü ile faaliyette bulunduğu varsayımı. Modern iktisat teorisinde temel iktisadi karar birimlerinden biri olan üreticinin en başta gelen amacının maksimum kâr olduğu kabul edilir.
  • kâr payı
    Temettü. Bir ticari ortaklığın, faaliyet dönemi sonunda gerçekleştirdiği kârdan, para olarak ortaklarına dağıtılan miktarı.
  • kara borsa
    Piyasa koşulları veya suni nedenlerle ortaya çıkan piyasadaki mal darlığı yahut arz yetersizliğinden yararlanarak mal ve hizmetlerin normal fiyatlarından çok daha pahalıya satıldığı; arz-talep dengesizliğinden istifadeyle haksız ve vergi dışı kısa dönemli yüksek kârların sağlandığı piyasa. Fiyatlar arz-talep koşullarıyla uyumlu olmayacak şekilde düşük düzeyde sabitlendiği zaman kara borsa kaçınılmaz olmaktadır. Örn. Tavan fiyat uygulamasının sıklıkla görülen sonucu kara borsadır.
  • kara para
    1. Kamu otoritesinin onayından geçmemiş, vergisi ödenmemiş para. 2. Vergi dışı bırakılmış haksız kazanç. Yasadışı yollardan sağlanmış parasal kaynak.
  • kara suları
    Bir devletin kara toprağını çevreleyen ve açık denize kadar uzanan, sahildar devletin egemenliğinin uygulandığı deniz kuşağı. bkz. kıta sahanlığı.
  • karakter
    Bir şeyi diğerlerinden ayıran ana nitelik. 2. Bir insanın davranışlarını diğerlerinden farklılaştıran temel kişilik özellikleri.
  • karamsarlık
  • karbon ayak izi
    Bir birey veya birimin faaliyetleri sonunda atmosfere bırakılan karbondioksit miktarı.
  • kardinal faydacılık
    Neoklasik iktisat okulunun öncülüğünü yaptığı, faydanın sayısal (kardinal) değerlerle ifade edilebileceğini, her mal ya da hizmetin faydasının bir karşılaştırmaya imkân verecek şekilde belirli bir teorik fayda birimiyle ölçülebileceğini savunan görüş. bkz. ordinal faydacılık, faydacılık.
  • karikatür
    Bir kişi, insan topluluğu, olay ya da durumun ayrıntısız olarak, komik bir şekilde ve bazı niteliklerinin abartılarak resim veya çizgi yoluyla tasvir edilmesi.
  • kariyer
    Bir meslekte, zamanla ve çalışmayla elde edilen saygınlık, statü, prestij ve deneyim.
  • karizma
    Bireyleri ve toplumu duruşuyla, hal ve hareketleriyle etkileme gücü. Lideri diğer insanlardan farklılaştırdığına inanılan, çalışılarak kazanılması zor, büyük ölçüde doğuştan gelen, olağanüstü özellikler.
  • karizmatik
    Karizması olan, etkileme gücüne sahip. Manevi ya da ruhsal yeteneklere sahip olan ya da olduğuna inanılan. bkz. karizma.