• anomi
    Kuralsızlık. Normsuzluk. 1. Genellikle toplumsal geçiş dönemlerinde veya bir toplumun hızlı değişim geçiren kesimlerinde görülen ve var olan kuralların kişiler nezdindeki bağlayıcılıklarının kaybolması, buna karşılık yeni kuralların da eskilerinin yerine ikame edilecek kadar kabul görmemesi sonucu, kişilerin davranışlarını uyduracakları etkin toplumsal normların olmadığı, göreli normsuzluk durumu. (E. Durkheim) 2. Bir toplumdaki mevcut kültürel değer ve sosyal amaçlar ile o toplumda yaşayan bireylerin söz konusu amaç, değer ve kurallara uygun olarak davranma ve yaşama istekleri arasında belirgin bir farklılaşmanın ortaya çıkması sonucu, toplumsal ilişkileri düzenleyen kural ve değerlerin aşınmasının doğurduğu karmaşa ve kuralsızlık durumu. bkz. yabancılaşma.
  • anomik intihar
    bkz. intihar.
  • anonim şirket
    En az beş kişi tarafından kurulabilen, bir ticari unvana sahip, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız mal varlığıyla sorumlu bulunan ve ortakların sorumluluğu taahhüt etmiş oldukları sermaye paylarıyla sınırlı olan ticari şirket. Anonim şirketler ana sözleşmede açıkça belirtilmek şartıyla, kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi faaliyetle uğraşabilirler.
  • anormal davranış
    Belirli bir sosyal bağlam içinde yaş, cinsiyet ve statüsüne göre kendisinden beklenenin dışında, genel kabule ters bireysel davranış. Bu tür davranışların ruhsal nedenlerini inceleyen disipline de anormal davranış psikolojisi denir.
  • anormal davranış psikolojisi
  • antagonizma
  • antant
    İki ya da daha fazla ülke arasında yapılan ve çok fazla yükümlülük getirmeyen zayıf bir bağdaşıklık.
  • anti-
    Karşıtlık bildiren önek. Örn. antikapitalist, antibilim, antihumanizm, antidemokrat.
  • anti-bilim
    Modern bilimin amaç, yöntem ve sonuçları ile açıklayıcılık gücünü sorgulayan akım.
  • anti-doğacılık
    Doğadaki süreçler ile insanlar arası ilişkilerin niteliğinin farklı olması nedeniyle bunların aynı bilimsel yaklaşım tarzı ile açıklanamayacağını savunan görüş. bkz. doğacılık.
  • anti-liberalizm
    Bireyci yaklaşımları sorgulayan ve en uygun sosyal veya siyasal düzenin, özgür bireylerin çıkarlarına uygun biçimde kurulan ve işleyen düzen olduğu fikrini eleştiren akım veya fikirlerin genel adı. bkz. liberalizm, neo-liberalizm.
  • anti-özcülük
    Gerçekliği açıklarken veya anlam oluştururken, belirli özlere başvurma yaklaşımına karşı çıkan felsefi görüş. bkz. özcülük, postmodernizm, postyapısalcılık, temelcilik, antitemelcilik.
  • anti-semitizm
    Yahudi düşmanlığı. Yahudiliğin özünde barındırdığı üstün ırk inancı nedeniyle Yahudilere karşı düşmanca duygular besleme. Önceleri Museviliğe karşı beslenen dinsel tepki ve Musevilere karşı duyulan antipatinin, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ırkçı bir boyut kazanmaya başlayarak, özellikle de Almanya ve Avusturya’da, bu ülkelerde barınan diğer insanlara kıyasla çok daha iyi şartlar altında yaşayan Yahudilere karşı, onları sosyal ve hukuki haklardan mahrum etmeye, hatta toplu kıyımlarına cevaz veren düşmanca bir tavra dönüşmesi.
  • anti-temelcilik
    Anti-fundamentalizm. Anlam ve açıklamaya nihai ve sorgulanamaz bir temel bulan görüşlere karşı çıkarak, temel kabul edilen her önerme veya inancın, bir başka önerme veya inançtan kaynaklandığını ileri sürerek mutlakçı açıklamaları sorgulayan yaklaşım. bkz. temelcilik, özcülük, antiözcülük, postmoder­nizm.
  • antinomi
    İki kural, önerme ya da kanun arasındaki zıtlık. İki ilkenin birbirlerini reddedecek biçimde çatışması. Tersi de, kendisi de aynı ölçüde ispatlanmaya elverişli, dolayısıyla kesin çözümü mümkün olmayan çelişki.
  • antitez
  • antlaşma
    Devletler arasında yazılı, uluslararası hukuk uyarınca yükümlülükler doğuran, var olan yükümlülükleri değiştiren veya sona erdiren bir istek birleşmesi; resmiyet ve bağlayıcılığı yüksek uzlaşma belgesi.
  • antrepo rejimi
    Vergiye tabi yabancı malların, ülke içinde ayrılmış bir yerde, vergi ödenmeksizin bir müddet alıkonmasını sağlayan sistem. Bu tür malların konulduğu yere antrepo adı verilir. Antrepoya konulan mallar bir bakıma ulusal sınırlar dışında sayıldığından, antrepodan çıkarılıp ithal işlemine tabi tutulduğu takdirde vergiye konu olur.
  • antropik ilke
    İnsancıl ilke. Dünya veya evreni açıklamaya çalışan kuramların, dünyanın, yaşamın ve soru sorma kabiliyetine sahip insan türünün var olduğu gerçekliği çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ileri süren ilke. Buna göre insan evreni anlama ve açıklamaya çalışırken, bunu yapmak için kullandığı kavrama yeteneklerine sahip olma durumu göz ardı edilirse, her şey çok garip görünmeye başlar. Örneğin yüz kez yazı tura atıp her birini kaydettiğimizi (1. yazı, 2. yazı, 3. tura, 4. yazı… gibi) düşünelim. Yüzüncü yazı-turadan sonra elimizde oluşan yüz adımdan oluşan bu diziye bakarak, bunun aynen tekrar gerçekleştirilmesi ihtimalinin sıfıra yakın olduğunu görürsünüz. Sıfıra yakın bir ihtimalle gerçekleşeceği düşünülen bir şeyin, az önce fiilen gerçekleştirilmiş olmasına şaşmamış olmanız, ancak bu antropik ilke ile açıklanabilir.
  • antropoloji
    İnsanbilim. İnsanın biyolojik olarak kökenini ve toplumların sosyo-kültürel gelişimlerini inceleyen bilim dalı. Toplumların kültürel kurum yapı ve değerlerini karşılaştırmalı olarak inceleyen antropoloji dalına kültürel antropoloji; insanların içinde yaşadığı coğrafi şartlar ile biyolojik yapıları arasındaki ilişkileri konu edinen disipline fiziksel antropoloji; toplulukların sosyal yapılarını inceleyen disipline sosyal antropoloji; değişik ırklarla ilgili anatomik bilgilerin bir araya getirilip sınıflandırılması ile uğraşan disipline de antropometri denir.