GELECEKTEN BUGÜNE BAKAN LİDER: VLADİMİR PUTİN

Ömer Akpınar-

“Süpersonik füzelerden sakınmak için sığınağa inmek lazım. Saklambaç oynarken Valya’dan gizlenmeye benzemez Putin’in süpersonik füzelerinden gizlenmek. Yaşatmaya dair hiçbir fikri olmayan insanlar söz konusu öldürmek olduğunda tüm yaratıcılıklarını sonuna kadar kullanıyorlar. Bu yaratıcılığın, benim küçük bedenimi yok etmemesi için Valya’yla birlikte sığınağa inmem lazım. Baba Aziz, eğer unutursa, Zaid’e şarkı söylemesi gerektiğini hatırlatmasını istemişti İştar’dan Çünkü Allah, her kula, hakikate ulaşması için bir yetenek vermişti. Benim yeteneği de Zaid’inki gibi belki de şarkı söylemekti.”[1] Annesinin peşinden sığınağa inerken Amelia belki böyle düşünüyordu. Bu düşünce içinde sığınakta “Karlar Ülkesi” çizgi filmin şarkısını ağır bir hüzünle söyledi. Tüm dünyayı susturdu ve “bana bakın” dedi. Bir sandalyenin üstüne çıktı. Milyonlarcası, gözyaşları içinde “İşi akışına bırak-Все одно (Let it go)” şarkısını bir de ondan dinledi (https://www.youtube.com/watch?v=P_zHOBaWfrg).

Amelia’nın karşısında ise kendisini ortaokul tarih kitaplarında gören Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin vardı. İsmine ilham olan ilk Ortodoks Rus Prens I. Vladimir’e mi özeniyordu, yoksa bir zamanlar ülkesini işgale kalkışan Napolyon’a mı bilinmez. Bilinen şu ki ne I. Vladimir ne de Napolyon dünya tarihini ne kadar derinden etkilediklerini hiç bilemediler. Ama Putin, Amelia’dan önce davranarak sanki “bana bakın” dedi ve ekledi: “Dünya tarihini şu kadar derinlikte etkiledim ve etkileyeceğim. Şu an siz göremiyorsunuz ama yüz yıl sonra anlayacaksınız.” Putin Ukrayna’yla savaşı başlatmadan üç gün önce, 21 Şubat 2022 gecesi saat 23.00 sularında televizyonlara çıktı ve uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında, 21. yüzyıl Rusya tarihini 22. yüzyılın ilk çeyreğinde, bir ortaokul ders kitabından okur gibiydi. Konuşmanın içeriğinde Putin ya da Derin Rusya dünyayı ve Rusya’yı nasıl okuduğuna dair önemli bilgiler verdi (https://www.youtube.com/watch?v=X5-ZdTGLmZo).

Putin’in Söylemi

Putin’e göre Ukrayna Rusya’ya aittir. Ona göre Ukrayna sadece komşu değil hem Rus tarihinin hem de Rus duygu dünyasının bir parçasıdır. Ukrayna’da yaşayanlar Rusların yoldaşıdır. Aynı kanı taşıyan akraba, yani aynı ailenin fertleridir. Zaten Güney Doğu Rusya’da yaşayan insanlar tarih boyunca kendilerine Ortodoks Rus dediler. 17. yüzyılda, tekrar birleşmeden önce de bu böyleydi. Bu iddialarından sonra Putin şunu söylüyor: “Tarih iyi bilinmezse bizim motivasyonumuz ve ulaşmak istediğimiz hedef iyi anlaşılamaz.”

Putin’e göre Ukrayna Bolşevik döneminin anlaşılmaz bir ürünüdür. Yani Ukrayna ve Ukraynalılık modern dönemlere ait bir olgudur. Bu sebeple bu ülkeye “Vladimir İlyiç Lenin’in Ukraynası” ismi verilebilir. Lenin onun yazarı ve mimarıdır. Şimdi onun torunları Ukrayna’da dekomünizm adına Lenin heykellerini yıkıyorlar. Devamında Putin şu tehdidi savuruyor: “Komünizmi ortadan kaldırmak mı istiyorsunuz? Siz zaten komünizm ürünüsünüz. Şimdi komünizm gerçekten nasıl yıkılır sizlere göstereceğiz.”

Putin’e göre Ukrayna tarih boyunca kendine özgü bir devlet geleneği oluşturamadı. Bunu bağımsızlık sonrası davranışlarından anlayabileceğimizi iddia ederek, Rusya’nın 1991 sonrası yaklaşık 100 milyar dolar SSCB borcunu ödediğini ama bunun Ukrayna dâhil diğer Sovyet Cumhuriyetlerinin umurunda olmadığını iddia etti. Kendi menfaatleri olduğunda bizimle iyi geçinen Ukrayna tarihi bilinçli şekilde saptırarak birlik içinde geçen tarihî hafızamızı sildiler.

Putin NATO’nun 2008 yılındaki Bükreş toplantısı kararlarına atıf yapıyor. Çoğu NATO üyesinin istekli olmamasına rağmen, Ukrayna ve Gürcistan’a üyelik sözü verildiğini hatırlatıp bu üyeliklere isteksiz davranan ülkelerin ABD tarafından zorlandığını iddia ediyor. Devamında Putin şöyle diyor: “Bizim itirazlarımıza pek çok Avrupa başkenti bu kaygı neden, bu ülkeler yarın NATO’ya üye olmayacaklar diyor. Ama biz biliyoruz ki bu olacak. Bir gün Ukrayna NATO kriterlerini sağladığında biliyoruz ki üyeliğe alınacak. Bir de bizi ısrarla NATO’nun ne kadar da barışçıl ve sadece savunma amaçlı bir örgüt olduğuna ikna etmeye çalıştılar. Rusya’yı tehdit edecek hiçbir şey yok dediler.”

Putin gün geçtikçe Rusya’nın ABD tarafından tehdit edildiğini söylüyor. Bu tehdit seviyesinin gün be gün arttığını ve NATO’nun “engelleyici savaş gücü” stratejisinin Rusya’yla savaş üzerine olduğunu iddia ediyor. Bizim, NATO için bir tehdit olduğumuzu hem resmî dokümanlarında hem de konuşmalarında söylemekten çekinmiyorlar diyor ve ekliyor: “Tabi ki Ukrayna bu saldırılarda atlama tahtası olacak. Eğer atalarımız bunu bilselerdi (Ukrayna’nın Ruslara yapılacak saldırıda bir basamak olması) buna inanmayacaklardı. Bugün biz de inanmak istemiyoruz ama bu gerçek.”

“Tekrar bize şantaj yapıyorlar” diyor Putin ve devam ediyor: “Bizi yaptırımlarla tehdit ediyorlar. Bu tehditlerle aslında bizim egemenlik gücümüzü ve ordumuzun gelişmişliğini vereceğimiz tepkiyle anlayacaklar. Çünkü onlar (Batı) Ukrayna’yı yaptırımlar için bahane olarak kullanacaklar.” Yani Putin’e göre yaptırımlarla Batı, Rusya’nın askerî kapasitesini ve güçlü devlet olmasını engelleye çalışmaktadır. Ukrayna’dan bağımsız olarak bunu zaten yapmayı planlamıştır. Bunu yapacaklarını iddia ediyor, çünkü daha önce bunu yaptılar diyor (2014 sonrası uygulanan yaptırımları anımsatıyor).

Bu noktadan sonra Putin emperyalizme karşı bir duruşla şunu söylüyor: “Biz var olduğumuz müddetçe ne egemenliğimizden, ne menfaatlerimizden ne de değerlerimizden (Ortodoks Hristiyanlık) asla taviz vermeyeceğiz.” Putin yaptırımlarda muhatap olarak yine ABD’yi seçiyor. Yaptırımlar konusunda da Rusya için öngörülen şey neyse bunun güçlü şekilde yanıt bulacağını ve ülke için ne gerekirse yapılacağını tehditkâr bir dille ifade ediyor.

Değerlendirme

Putin’in 21 Şubat gece yarısı gerçekleştirdiği uzun Ulusa Sesleniş konuşmasını üç bölüme ayırmak uygun olacaktır. Bunlardan birincisi Ukrayna’nın varlığının Rusya devleti için ne ifade ettiği, ikincisi NATO üzerinden Rusya’nın güvenliği ve üçüncüsü de yaptırımlar üzerinden küresel ekonomik düzende Rusya’nın kendisini nereye koyduğu ve güvenlik-ekonomi ilişkisinde Rus devlet aklının hangi köşeleri dikkate aldığıdır.

Birinci olarak Ukrayna’nın varlığının Putin için, dolayısıyla Rusya için bir şey ifade etmediği anlaşılmaktadır. Rusya Ukrayna’nın egemenlik haklarını tanımamaktadır. Ukrayna’nın 1917 sonrası Lenin’in ideolojik hataları yüzünden ortaya çıkmış bir devlet olduğu anlatılmaktadır. Putin burada SSCB’nin tek mirasçısının Rusya olduğunu iddia ederek tarihî iddiasına hukuki ve ahlaki bir gerekçe sunmaktadır. Bu düşünce, ortalama bir Rus tarafından gayet satın alınabilir bir iddiadır. Ama gerçeklikle uzaktan yakından alakası yoktur.

Ukrayna tarihsel olarak Ruslar kadar derin bir kimliğe sahiptir. Kiev hem Rus tarihinin hem de Rus Ortodoksluğunun ilk merkezidir. Tarihsel deneyim olarak bugünkü Ruslar Moskova’da Altın-orda İmparatorluğu ile İmparatorluk ve Voyvodalık (Knezlik) ilişkisi sürerken Ukrayna apayrı bir tarihle apayrı bir kimliğe büründü. Kozaklar olarak bilinen ve Kuman, Tatar ve diğer Türk boylarından gelen insanlarla apayrı bir tarih ve kültür inşa etti. Ukrayna’nın liderine “hetman” denir. Hetman (Hatman) Türkçe “ataman (ordu başı-genelkurmay başkanı)” demektir. Tarihteki en önemli hetman olan Bogdan Hmelnistki (1596-1657) İstanbul’dan, yani Sultan’dan (4. Mehmet) korunma talep ettiğinde amacı Polonya-Lehistan Birliği ve Moskova Prensliğine karşı Ukrayna’yı korumaktı. Akdeniz’deki problemler Osmanlı’nın istenilen ölçekte yardım yapmasına engel oldu. Ancak Hmelnitski devlet teşkilatını Rus feodal sistemi değil Osmanlı sancak sistemine göre kurdu. Yani hem felsefe olarak hem de kültürel olarak Moskova’da Slav-Moğol-Asya düşünce yapısına karşılık Kiev’de ve Liviv’de Slav-Türk-Avrupa karışımı bir düşünce yapısı gelişti. 2. Katerina’nın (1762-1796) tüm Ukrayna’yı Rusya İmparatorluğunun mülkü sayması bu gerçeği değiştirmez. Nihayetinde 1905 yılındaki isyanlardan itibaren hep tekrar bağımsızlık çabası sürdü ve 1918-1922 yılları arasında bir kaç bağımsız Ukrayna Halk Cumhuriyeti deneyimi yaşandı. Ayrıca Ukrayna Birleşmiş Milletlere 1945’de kurucu bağımsız üye olarak katıldı.

İkinci olarak etnisitenin karşılığı kişinin ne hissettiğidir. Hangi etnik gruba ait olduğu ancak kişinin karar vereceği şeydir. Putin’in bir sabah tüm Ukraynalılara siz Russunuz demesinin hiçbir anlamı yoktur. Buna karşılık Ukraynalıların eli daha güçlüdür. Moldovanlar Romanyalılardan daha Rumendir ama Rumen kimliği Romanya’nın tekelinde. Aynı şekilde İtalya Roma’nın merkeziyken kendi adı İtalya, ama Roma ile alakası olmayan Daçyalı Romanyalılar Rumen (Romalı). Rusya eğer sırf Rus ismini kullanıyor diye (Rus ismi İsveççede Varyak/Norman Vikinglere verilen Routsi kelimesinden türemiştir. Irmakta kürek çeken adam anlamındadır) Rus kimliğini sahipleniyorsa buna karşı Ukraynalılar örneklerde gösterilen argümanları ileri sürebilirler.

Putin ve dahi Rusya NATO’yu temel düşman gibi kodlasalar da esas rakip Amerika’dır. NATO üzerinden ABD’ye saldırmaktadır. Bu konuda haklı olduğu ve iddia ettiği argümanlarının doğru olduğu iddia edilemez. Çünkü 1994 yılı Budapeşte Memorandumuna ve 1997 yılı Rusya-NATO işbirliği metinlerine sadık kalmayan bir Rusya var. Özellikle Budapeşte Memorandumunda nükleer silahların Rusya’ya devri karşılığında Ukrayna’nın toprak bütünlüğü garantisi vermişti Rusya. İngiltere ve ABD de garantör ülkelerdi. Tarihte elindeki nükleer silahtan vazgeçen tek ülke Ukrayna’dır. Rusya altına imza attığı tüm anlaşmalara uymamış ve buna karşılık NATO ve ABD’yi suçlama kolaylığını seçmiştir. Putin’in konuşmalarına bakıldığında tek muhatap ABD’dir.

NATO’nun Doğu Avrupa ve Baltıklara doğru genişlemesindeki sebep NATO’nun Rusya’yı çevreleme politikası olabilir. Ancak Rusya ve dünya bu ülkelerin NATO’ya girmek için neden bu kadar hevesli olduklarını anlamak istemiyor. Bu ülkelerin her biri geçmişte ve yakın tarihte Rus kadrine uğramışlardır. 2. Dünya Savaşında atla tüfekle Hitler panzerlerine direnen Polonya’nın arkadan Ruslar tarafından işgale uğraması; Finlandiya, Slovakya, Romanya, Macaristan, Estonya vd. bir sabah Rus tanklarıyla uyanma anıları, yıkık perişan şehirleri, ormanlarda toplu katliama uğramış insanları onların hafızalarında hâlâ canlı. Putin (yarın başka bir Rus lider) bir sabah uyanıp, kim bilir hangi ülkenin aslında modern zaman ürünü olduğunu söylemeyeceğini ve tarihsel olarak Rus ülkesi olduğunu iddia etmeyeceğini kim bilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki Rusya en kötü halinde bile Bosna Hersek ve Kosova’da yaşananların ortağı olmuştur. Sırbistan’ı Rusya’dan bağımsız düşünmek anlamsız olur. Rusya Bosna Hersek ve Kosova’da NATO’ya kaybettiği sahayı şu andaki konumunda uç nokta sayıyor. Rusya Batı sınırını Adriyatik’ten çiziyor. Bu aradaki ülkelerin çığlık çığlığa NATO’ya koşmaları anlamsız değil.

Yaptırımları gündemine alan Putin Rus halkına düşman Batı’nın her türlü enstrümanla Rusya’ya saldıracağını anlatıyor. İç kamuoyuna verilen bu mesaj karşılığını buluyor. Ekonomik olarak zor günler yaşamayı Allah adına verilen büyük savaşın bir bedeli ve parçası olarak gösteriyor. Çünkü ekonomi savaş öncesi de iyi değildi. 1.4 milyar dolar olan Gayri Safi Yurt İçi Hasılada doğal kaynaklar çok önemli yer tutmaktaydı. Hükûmet gelirlerinin yaklaşık %50’si doğal kaynak ihracatından elde edilmekteydi.

Son zamanlarda Putin’in dini motiflere atıf yapması bu yüzden. Kiliseler Batı’yı ahlaksızlık yuvası olarak gösterdi ve bu ilginç bir şekilde tuttu. Rus Ortodoks Kilisesi Avrupa’ya gayrupa diyerek Batı medeniyetinin gayler ve lezbiyenler medeniyeti olduğunu işliyor. İki hafta önceki Cumartesi ayininde Rus Ortodoks Kilisesi Patriği I. Kiril bu savaşın Avrupa’daki gayler yüzünden çıktığını iddia etti. Kilisenin 120 metropolitliği ve 150 milyon cemaati olduğunu düşünürsek ne kadar büyük bir etkisi olduğu anlaşılır. Kilise Rus dış politikasının en temel unsuru haline gelmiştir.

Asla saldırmayacağız, bu savaş olmaz, hiç bir ülkenin toprağında gözümüz yok…. Bir savaşta ilk ölen gerçeklerdir derler. Ama Putin daha savaş başlamadan tüm yalanlarını kullandı. En ilginci de kendisinin buna inanıyor olması. Belki de Büyük Petro olma hayali var ya da Stalin. Ama Ukrayna diye bir şeyi yaratıp Rusları bölen Lenin değil. Putin’in Lenin nefreti çocuk nefretiyle yarışıyor. Lenin’in arkasından ağıtlar yaksa da çocuklara sığınaklarda ağıtlar söyleten tarihi figür. Putin bir kaç çarpışma (battle-боевой) kazanabilir. Ancak bu savaşı (war-войно) çoktan kaybetti. Tarihe geçse de adı muzaffer komutanlar arasında asla anılmayacak. Sığınakta şarkı söyleyen çocuk büyüyecek, tarih kitapları okuyacak ve o vakit, o çocuktan öğreneceğiz Putin’in tarihe nasıl geçtiğini.


[1] İranlı yönetmen Nacar Khemir’in yaptığı 2005 yapımı “Baba Aziz” filmi.

Ömer Akpınar
+ diğer makaleler

Dr. Ömer Akpınar, Erzurum Atatürk Üniversitesi Matematik Öğretmenliği ve Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi lisans mezunudur. Türkiye Ortadoğu ve Amme İdaresi Enstitüsü’nde (TODAİE)  yüksek lisansını yapmıştır. Doktorasını İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlamıştır. 2004 yılında İstanbul’da öğretmenliğe başlamış ve İstanbul’un değişik okullarında öğretmenlik, idarecilik ve okul müdürlüğü yapmıştır. Halen Moldova Gagavuzya’da Süleyman Demirel Moldova-Türk Lisesi’nde çalışmaktadır. Moldova üzerine akademik çalışmalar yapmaktadır.