“YENİ BİR ANAYASA” İHTİYACININ KARŞILANMASI MÜMKÜN MÜ?

M. Emin Zararsız

Bu platformda 29 Ocak 2022 tarihinde yayınlanan “Yine de “Yeni Bir Anayasa” İhtiyacı Devam Etmektedir” başlıklı yazımızda belirtilen sebeplerle halen ülkemizde yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu ifade edilmişti.

Bu yazımızda ise mevcut siyasi durumumuz çerçevesinde yeni bir anayasa ihtiyacının karşılanabilip karşılanamayacağı, bu ihtiyacın karşılanabilmesi için gerekli şartlar ve yer kalırsa da nasıl bir yeni anayasa olması gerektiği değerlendirilecektir.

Bu değerlendirmeden önce yakın tarihimizde yeni anayasa girişimleri hakkında kısaca bilgi verilecektir. Bu girişimler ve akamete uğrama nedenleri iyi değerlendirildiğinde geleceğe yönelik bazı çıkarımlar yapmak da mümkün olacaktır.

Esasen yürürlükteki 1982 Anayasası yürürlüğe girdiği koyu hâkî rengin hâkim olduğu dönemde dahi eleştirilmiş, derhal yürürlükten kaldırılarak hukuk devletini, bireyi, özgürlükleri ve demokrasiyi esas alan yeni bir anayasa gerekliliği ifade edilmiştir. Hatta bu Anayasanın banisi olan 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra çok partili siyasi hayata yeniden geçilen 6 Kasım 1983 Milletvekili Genel Seçiminden itibaren faaliyette bulunan siyasi partilerin büyük çoğunluğu parti programlarında, iktidar olanların hükümet programlarında veya genel başkanlarının açıklamalarında yeni anayasa vaadinde bulunmuşlardır. Ne yazık ki bugüne kadar 1982 Anayasası 21 kez değiştirilmiş, Başlangıç bölümü dâhil neredeyse değiştirilmeyen hükmü kalmamış olmasına rağmen yeni anayasa konusunda bir gelişme yaşanmamıştır.

Anayasa, devletlerin kurucu belgeleri olduğundan olabildiğince geniş kesimlerin katılımı ve kabulü ile hazırlanması, tartışılması, oylanması ve kabul edilmesi arzulanır. Ülkemiz 12 Eylül 1980 askerî darbesinden ve Anayasanın yürürlüğe girdiği 9/11/1982 tarihinden sonra oluşan parlâmento yapılarında, 6 Kasım 1983 tarihinde yapılan ve Anavatan Partisinin (ANAP) 400 üyeli parlâmentonun 211 üyesini (%52,75) ve 29 Kasım 1987 tarihinde yapılan ve 450 üyeli parlâmentonun 292 üyesini (%64,88) kazandığı durum dışında 3 Kasım 2002 tarihinden itibaren AK Partinin elde ettiği çoğunluk herhangi bir dönemde herhangi bir siyasi parti tarafından sağlanamamıştır. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde 550 üyeli parlâmentonun 363 üyesini (%66), 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimlerde 550 üyeli parlâmentonun 341 üyesini (%62), 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan seçimlerde 550 üyeli parlâmentonun 327 (%59,45) üyesini ve 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan seçimlerde 550 üyeli parlâmentonun 317 (%57,63) üyesini AK Parti kazanmıştır. 1987 yılında değiştirilen Anayasanın 175 inci maddesine göre anayasanın değiştirilebilmesi için TBMM üye tam sayısının (550) en az üçte biri (184) tarafından değişiklik teklif edilmeli ve üye tam sayısının (en az) beşte üç çoğunluğu (330) tarafından ise kabul edilmelidir. AK Parti bu çoğunluğa hem 2002 seçimlerinde hem de 2007 seçimlerinde tek başına ulaşmıştır. (1987 seçimlerinde ANAP da anayasayı tek başına değiştirebilecek çoğunluğa sahip olmuştu.)

Ancak 2002 seçimlerinde parlâmentoda diğer partiler %10 olan ülke seçim barajını aşamadığından sadece AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) temsil ediliyorken 2007 seçimlerinde ise AK Parti ve CHP yanında Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Demokratik Toplum Partisinin (DTP) desteklediği Bin Umut Adayları (22) ve diğerlerinden 26 bağımsız milletvekili temsil edilir duruma gelmişlerdi. Siyasi meşruiyet tartışmaları bakımından belki 2002 seçimleri ile oluşan parlâmentoda sadece iki siyasi partinin temsil ediliyor olması yeni bir anayasa bakımından bir sıkıntıya yol açabilecekken 2007 seçimlerinde parlâmentoda merkez sağ (ve muhafazakâr) (AK Parti) ve merkez sol (CHP) dışında Türk milliyetçiliği (MHP) ve Kürt milliyetçiliğine (DTP) dayalı partilerin de temsil ediliyor olması siyasi meşruiyet yönünden çok elverişli bir ortamı oluşturuyor idi.

Parlâmenter ve Yarı Başkanlık Hükûmet sistemlerinin yürürlükte bulunduğu 2002 yılından 2018 yılına kadar tek başına iktidar olan, Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükûmet sistemine geçildiği 2018 yılından bu yana da Cumhurbaşkanlığını ve parlâmento çoğunluğunu (295/600) kazanan AK Parti, kuruluşundan itibaren hem Parti Programında hem de hemen tüm seçimlerde YENİ ANAYASA vaadinde bulunmuştur.

AK Parti 11. Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşanan 27 Nisan e-muhtırası ve 367 garabeti olaylarından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri (ve Anayasa Mahkemesi) tarafından verilen muhtıraya meydan okumuş ve hem Anayasayı değiştirerek Cumhurbaşkanının halk tarafından seçimi sistemini getirmiş hem de Kasım 2007’de yapılacak seçimleri erkene alarak seçimlerin 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılmasını sağlamıştır. Erken seçim kararından sonra AK Parti Parlâmenter Hükûmet Sistemini esas alan komple bir YENİ ANAYASA teklifi hazırlattırmıştır. Başbakanlık Müsteşar Vekili olarak hem sürecin başlamasında ve planlanmasında hem de organizasyonu ve hazırlık sürecinde bulunduğum, kamuoyunda ÖZBUDUN ANAYASASI olarak bilinen bu teklif taslağı Eylül 2007 tarihinde tamamlanmıştır. AK Parti 22 Temmuz 2007 tarihinde gerçekleşen Milletvekili Genel Seçiminde 550 üyeli parlâmentonun 341 üyesini kazanarak anayasayı değiştirmek için gerekli asgari çoğunluğa da (330) sahip olmuş olmasına rağmen ne yazık ki bu taslağı TBMM’ye sun/a/mamıştır.

Bu hazırlık bu zamana kadarki süre içerisinde ilk kez tek başına iktidarda olan bir siyasi partinin komple yeni bir anayasa hazırladığı, mevcut anayasayı tamamen yürürlükten kaldırarak yerine yeni bir anayasayı yürürlüğe koymaya çalıştığı ilk çalışma olmuştur. Her ne kadar bu çalışmadan önce de bazı kesimler tarafından (mesela TÜSİAD, Türkiye Barolar Birliği, TOBB vd.) komple yeni anayasa taslak metinleri hazırlanmış ise de hazırlayanlar sivil toplum kuruluşları olup siyasi partilere yön gösterici çalışmalar olarak değerlendirilecek çalışmalardır.

12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra yine YENİ ANAYASA gündeme gelmiştir. Ne var ki AK Partinin milletvekili sayısı asgari gereklilik olan 330’un altında (327) gerçekleşmiştir. Dönemin TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK tarafından TBMM’de grubu bulunan dört siyasi partinin (AK Parti, CHP, MHP, Barış ve Demokrasi Partisi-BDP) katılımıyla oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmuştur. 15 maddeden oluşan “Anayasa Uzlaşma Komisyonunun Çalışma Usulleri” çerçevesinde 9 Ekim 2011 tarihinde çalışmaya başlayan Komisyon çok farklı kesimlerden de (sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler) görüşler aldıktan sonra YENİ ANAYASA çalışmalarına başlamış, Temel Hak ve Hürriyetler, Yasama, İdare ve Kamu Hizmetleri, Yargı, Başlangıç, Genel Hükümler ve Temel İlkeler bölümlerinden 60 madde üzerinde uzlaşma da sağlanmıştır. Ne var ki, daha fazla ilerlenememiş, hatta iktidar partisinin (AK Parti) “hiç değilse bu 60 maddeyi gerçekleştirelim” çağrısı dahi karşılık bulmamıştır.

1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra bu sefer dönemin TBMM Başkanı İsmail KAHRAMAN tarafından öncekine benzer bir şekilde bir Komisyon oluşturuldu. Ancak AK Partinin Başkanlık Sistemindeki ısrarı, Cumhuriyet Halk Partisinin ise Parlâmenter Sistem üzerindeki ısrarı üzerine Komisyon herhangi bir çalışma ortaya koyamadan dağılmıştır.

Özellikle 2007 yılında Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanan Yeni Anayasa taslağı ile 2011 seçimlerinden sonra TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK tarafından dört siyasi partinin eşit sayıda temsili ile oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları Türkiye Cumhuriyetinin ilk kez olağan bir dönemde, sivil siyasetin egemenliği altında ve geniş bir uzlaşma ile yeni bir anayasaya kavuşması umudunu artırmıştı. Ne yazık ki 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra TBMM Başkanı İsmail KAHRAMAN tarafından yine bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmasına rağmen herhangi bir çalışma yapılmadan bu Komisyonun dağılmış olması yeni anayasa konusundaki umutları da dağıtmıştır.

7 Şubat 2012’de başlayıp 15 Temmuz 2016 tarihine kadar yaşanan olaylar ise maalesef ülkeyi içine kapatan, güvenlikçi yaklaşımları öne çıkaran, hukuk devleti, özgürlükler ve demokratik ilkeler konusunda evrensel standartlardan uzaklaşılan bir süreç yaşatmıştır. Nihayet 20/01/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanunla Anayasanın çok sayıda hükmü değiştirilerek Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükûmet sistemi kabul edilmiş ve Temmuz 2018’de ise bu sistem yürürlüğe girmiştir.

2021 yılında hem Cumhur İttifakını oluşturan AK Parti ve MHP’nin hem de Millet İttifakını oluşturan partilerden CHP ve İYİ Partinin yeni anayasa hazırlıkları yaptıkları, ayrıca AK Partiden ayrılarak kurulan DEVA Partisi ve Gelecek Partisinin de yeni anayasa hazırladıkları medyaya yansımıştır. Hatta Millet İttifakını oluşturan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti ile DEVA Partisi ve Gelecek Partisi temsilcilerinden oluşan bir komisyon marifetiyle bu 6 siyasi partinin anayasada yer alması gereken temel ilke ve kabuller konusunda bir müşterek çalışma yapıldığı da yine medyaya yansımaktadır.

Medyaya yansıyan bilgilere göre Cumhur İttifakını oluşturan AK Parti ve MHP ayrı ayrı Başkanlık Hükûmet sistemini esas alan yeni bir anayasa taslağı hazırlamış durumda; Millet İttifakını oluşturan dört siyasi parti ile DEVA Partisi ve Gelecek Partisinin üzerinde çalıştıkları anayasa ise (Güçlendirilmiş) Parlâmenter Hükûmet sistemini esas alan bir çalışmadır. Dolayısıyla iki zıt kutupta yer alan anayasa modelleri iki ayrı ittifakı oluşturan siyasi partiler tarafından çalışılmaktadır. Peki, bu iki zıt kutupta hazırlıkları yürütülen anayasa çalışmalarının mevcut anayasayı yürürlükten kaldırarak yeni bir anayasayı yürürlüğe koyacak sonuca ulaşabilme imkânı bulunmakta mıdır?

Öncelikle mevcut anayasanın ister kısmi ister tamamen değiştirilebilmesi için gerekli kuralların neler olduğunu belirlemeye çalışalım. Bu belirlemeyi yaparken sıfırdan bir anayasa yapımının, diğer bir deyişle tamamen yeni bir anayasa yapımının ancak asli kurucu iktidarlar tarafından gerçekleştirilebileceği şeklindeki teorik (ve ütopik) tartışmalara girmeye gerek görmüyorum. Bu teoriye göre sıfırdan komple yeni bir anayasayı ancak asli kurucu iktidarlar yapabilir. Savaş, yeni bağımsız bir devlet, darbe gibi olağanüstü durumların dışında yürürlükteki anayasanın tamamen yürürlükten kaldırılarak yeni bir anayasa yürürlüğe konulabilmesi için sadece bu amaçla bir parlâmento (meclis) oluşturulmalı, bu parlâmento yeni anayasayı hazırlayarak kabul etmeli, bundan sonra da halkoyuna sunularak buradan da kabul edilirse yeni anayasa yürürlüğe girmeli ve bu için oluşturulan parlâmento da dağılmalıdır.

Kanaatimizce yürürlükteki Türkiye Büyük Millet Meclisi ister mevcut anayasanın bazı hükümlerini değiştirme konusunda isterse de mevcut anayasayı tamamen yürürlükten kaldırıp yeni bir anayasayı yürürlüğe koyabilme konusunda yetkilidir. Anayasayı kısmen değiştirirse tali kurucu iktidar, tamamen değiştirirse asli kurucu iktidar sıfatını kazanmış olur. Her iki içerikteki değişikliği de mevcut anayasada öngörülen değişiklik usulüne göre gerçekleştirecektir.

Anayasanın 1987 yılında değiştirilen 175 inci maddesi anayasanın nasıl değiştirilebileceğini özel olarak düzenlemiştir. Buna göre

I. Anayasanın değiştirilmesi, seçimlere ve halkoylamasına katılma:

Madde 175– (Değişik: 17/5/1987-3361/3 md.)

Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür. Değiştirme teklifinin kabulü Meclisin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.

Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü, bu maddedeki kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabidir.

Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir.

Meclisce üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır.

Doğrudan veya Cumhurbaşkanının iadesi üzerine, Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir. Halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili maddeler Resmî Gazetede yayımlanır.

Halkoyuna sunulan Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların yürürlüğe girmesi için, halkoylamasında kullanılan geçerli oyların yarısından çoğunun kabul oyu olması gerekir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların kabulü sırasında, bu Kanunun halkoylamasına sunulması halinde, Anayasanın değiştirilen hükümlerinden, hangilerinin birlikte hangilerinin ayrı ayrı oylanacağını da karara bağlar.

Halkoylamasına, milletvekili genel ve ara seçimlerine ve mahalli genel seçimlere iştiraki temin için, kanunla para cezası dahil gerekli her türlü tedbir alınır.”

Bir anayasa değişikliği için öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının (600) en az üçte biri tarafından (200 milletvekili) yazıyla teklif edilmesi gerekmektedir. Bu değişiklik teklifinin kabulü ancak Meclis üye tamsayısının (en az) beşte üç çoğunluğunun (360 milletvekilinin) gizli oyuyla mümkündür. Meclis üye tamsayısının (en az) beşte üçü (360) ile veya üçte ikisinden (400) az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır. Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının (en az) üçte iki çoğunluğu (400) ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir. Doğrudan veya Cumhurbaşkanının iadesi üzerine Meclis üye tamsayısının (en az) üçte iki çoğunluğu (400) ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun ise Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir. Halkoyuna sunulmazsa Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girer.

Bu düzenleme çerçevesinde bir anayasa değişikliği yapabilmek için 200, 360 ve 400 milletvekili sayıları önem kazanmaktadır. Dolayısıyla mevcut anayasanın bazı maddelerini değiştirmek için veya mevcut anayasa yerine yeni bir anayasa yürürlüğe koyabilmek için en az 200 milletvekili tarafından yazılı olarak teklif sunulmalı, komisyon görüşmelerinden sonra TBMM Genel Kurulunda en az 360 milletvekili tarafından bu teklif kabul edilmelidir. Eğer değişiklik teklifi 360’dan fazla 400’den az milletvekili tarafından (360-399) kabul edilirse Cumhurbaşkanı bu değişiklikleri halkoyuna sunmak durumundadır. Buna karşılık değişiklik teklifi en az 400 ve daha fazla milletvekili tarafından kabul edilirse Cumhurbaşkanı dilerse bu değişikliği halkoyuna sunar, dilerse doğrudan onaylayarak yürürlüğe girmesini sağlamak üzere Resmî Gazetede yayınlar. Cumhurbaşkanı 360 ve daha fazla, isterse 600 milletvekili tarafından kabul edilen değişiklikleri dilerse bir daha görüşülmek üzere TBMM’ne geri gönderebilir.

Bu düzenlemeler ve mevcut siyasi duruma göre eğer TBMM veya Cumhurbaşkanı tarafından erkene alınmazsa Haziran 2023’de birlikte yapılacak Milletvekili Genel Seçimi ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi sonuçlarına göre farklı ihtimallere göre yeni anayasa durumuna dair öngörüler aşağıdaki şekilde sıralanabilir. Bu öngörüde AK Parti, MHP ve BBP’nin Cumhur İttifakı olarak; CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisinin Millet İttifakı olarak; Halkların Demokrasi Partisi (HDP) ve diğer partilerin ya tek başlarına ya da aralarında oluşturacakları üçüncü bir ittifakla hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili genel seçimine girecekleri varsayılmaktadır. Varsayımlar arasında HDP’nin de Parlâmenter Hükûmet sistemine dayalı bir anayasa isteğine destek verdiği kabul edilmektedir.

  1. Cumhur İttifakının hem Cumhurbaşkanlığını hem de 360 ve üzerinde bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu kazanması durumunda, bu ittifakı oluşturan siyasi partilerin üzerinde anlaştığı Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükûmet sistemini esas alan yeni bir anayasa yürürlüğe konulabilmesi mümkündür.
  2. Cumhur İttifakının hem Cumhurbaşkanlığını hem de 360’dan daha az bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu kazanması durumunda, ancak parlâmentodaki diğer siyasi partilerden, diğer bir deyişle Millet İttifakını oluşturan siyasi partiler ile HDP’den (milletvekillerinden) destek alabilmesi halinde önerecekleri Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükûmet sistemini esas alan yeni bir anayasa yürürlüğe konulabilecektir. Bu durum ise varsayımlar çerçevesinde muhal gözükmektedir.
  3. Cumhur İttifakının Cumhurbaşkanlığını kazandığı ancak 360 – 399 arası bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu Millet İttifakının ve HDP’nin kazanması durumunda, Millet İttifakının Parlâmenter Hükûmet sistemini esas alan anayasa önerisi TBMM’de kabul edilebilir. Ancak Cumhurbaşkanı bu metni bir daha görüşülmek üzere Meclise iade ettiğinde en az 400 milletvekili tarafından kabul edilmesi gerekeceğinden yeni bir anayasa muhal gözükmektedir.
  4. Cumhur İttifakının Cumhurbaşkanlığını kazandığı ancak 400 ve üzeri bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu Millet İttifakının ve HDP’nin kazanması durumunda, Millet İttifakının Parlâmenter Hükûmet sistemini esas alan anayasa önerisi TBMM’de kabul edilebilir. Cumhurbaşkanının bir daha görüşülmek üzere Meclise iade etmesi halinde de yine aynen kabul edilebilir. Bu sefer Cumhurbaşkanı halkoyuna sunacaktır. Halkoylamasında kullanılan geçerli oyların yarısından çoğu tarafından da kabul edilirse anayasa kabul edilmiş olur.
  5. Millet İttifakının hem Cumhurbaşkanlığını hem de 360 ve üzerinde bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu kazanması durumunda (bu 360’ın içinde HDP’nin de bulunduğu durumunda), bu ittifakı oluşturan siyasi partilerin üzerinde anlaştığı Parlâmenter Hükûmet sistemini esas alan yeni bir anayasa yürürlüğe konulabilmesi mümkündür.
  6. Millet İttifakının hem Cumhurbaşkanlığını hem de 360’dan daha az bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu kazanması durumunda (bu 360’ın altındaki çoğunlukta HDP’nin de bulunduğu durumunda), ancak parlâmentodaki diğer siyasi partilerden, diğer bir deyişle Cumhur İttifakını oluşturan siyasi partilerden destek alabilmesi halinde önerecekleri Parlâmenter Hükûmet sistemini esas alan yeni bir anayasa yürürlüğe konulabilecektir. Bu durum ise varsayımlar çerçevesinde muhal gözükmektedir.
  7. Millet İttifakının Cumhurbaşkanlığını kazandığı ancak 360 – 399 arası bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu Cumhur İttifakının kazanması durumunda, Cumhur İttifakının Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükûmet sistemini esas alan anayasa önerisi TBMM’de kabul edilebilir. Ancak Cumhurbaşkanı bu metni bir daha görüşülmek üzere Meclise iade ettiğinde en az 400 milletvekili tarafından kabul edilmesi gerekeceğinden yeni bir anayasa muhal gözükmektedir.
  8. Millet İttifakının Cumhurbaşkanlığını kazandığı ancak 400 ve üzeri bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu Cumhur İttifakının kazanması durumunda, Cumhur İttifakının Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükûmet sistemini esas alan anayasa önerisi TBMM’de kabul edilebilir. Cumhurbaşkanının bir daha görüşülmek üzere Meclise iade etmesi halinde de yine aynen kabul edilebilir. Bu sefer Cumhurbaşkanı halkoyuna sunacaktır. Halkoylamasında kullanılan geçerli oyların yarısından çoğu tarafından da kabul edilirse anayasa kabul edilmiş olur.

Bu ihtimaller çerçevesinde denilebilir ki ancak Cumhur İttifakının hem Cumhurbaşkanlığını hem de en az 360 ve daha fazla çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu kazanması halinde veya Millet İttifakının hem Cumhurbaşkanlığını hem de en az 360 ve daha fazla çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu kazanması halinde ya Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükûmet sistemini veya Parlâmenter Hükûmet sistemini esas alan yeni bir anayasa yürürlüğe konulabilmesi mümkün olacaktır.

Ayrıca Cumhur İttifakının Cumhurbaşkanlığını Millet İttifakının ise en az 400 ve üzerinde bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu kazanması halinde veya Millet İttifakının Cumhurbaşkanlığını Cumhur İttifakının ise en az 400 ve üzerinde bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunu kazanması halinde ya Başkanlık (Cumhurbaşkanlığı) Hükûmet sistemini veya Parlâmenter Hükûmet sistemini esas alan yeni bir anayasa yürürlüğe konulabilmesi mümkün olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı ile parlâmento çoğunluğunun farklı ittifaklar tarafından kazanılması halinde yeni anayasa yapılabilmesini belirleyici olan parlâmento çoğunluğunun 400 ve üzerinde bir çoğunlukla kazanılıp kazanılmadığıdır. 360-399 arası bir çoğunlukla parlâmento çoğunluğunun kazanılması halinde yeni anayasa yapılabilmesi mümkün gözükmemektedir.

Elbette bu ihtimallerde ittifakı oluşturan siyasi partilerin tek bir metin üzerinde anlaşarak tekliflerini sundukları varsayılarak bu sonuçlar ifade edilmektedir.

14 Şubat 2021 tarihinde bu platformda yayınlanan “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde Yürütmenin Yetkilerine Denetleme ve Denge Bakımından Genel Bir Bakış” başlıklı yazımızda da ifade ettiğimiz gibi Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemi ancak hem Cumhurbaşkanının hem de parlâmento çoğunluğunun (hiç değilse yarıdan bir fazla olan 301) aynı siyasi akımda olması halinde işleyebilecek, buna karşılık Cumhurbaşkanlığının bir siyasi akımdan parlâmento çoğunluğunun farklı bir akımdan olduğu hallerde ise sistemin tıkanacağı bir yapı getirmiştir. Bu durum yeni bir anayasa yapabilme veya mevcut anayasada değişiklik yapabilme bakımından yukarıda sıralanan ihtimaller dikkate alındığında daha da belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak ifade edelim ki yeni bir anayasa, yukarıda sayılan varsayımlar ve ihtimaller ile mevcut siyasi durum dikkate alındığında hayal olmaya devam edecektir. Bunun doğal sonucu olarak da maalesef bir darbe anayasası olan, neresinden tutarsanız elinizde kalan ve Türkçenin en kötü örneğini sergileyen bir anayasa ile anılmaya ve yönetilmeye devam edeceğiz görünmektedir. Bu ise elbette ki bu yüzyıla, bu ülkeye ve bu ülke vatandaşlarına yakışmamaktadır.

M. Emin Zararsız
+ diğer makaleler

1984 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Yüksek lisansını aynı Üniversitede (1988), doktorasını Selçuk Üniversitesinde (1995) tamamladı. İkinci yüksek lisansını Leicester Üniversitesinde (1997) yaptı.
Sırasıyla Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Araştırma Görevlisi, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığında Planlama Uzman Yardımcısı ve Planlama Uzmanı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, Başbakanlık Müsteşarı (V), Gümrük Müsteşarı, SGK Başkanı, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı, YÖK Üyeliği ve Başbakan Başmüşaviri görevlerinde bulundu.
İş ve sosyal güvenlik hukuku, anayasa hukuku, insan hakları, kamu yönetimi ve eğitim konuları başlıca ilgi alanlarıdır.