GERGİNLEŞTİREN HABER, POPÜLİST KONSOLİDASYON VE TESLİM ALINAN İNSAN

Ömer Torlak –

Haberdar olmak, haber vermek, haberdar etmek gibi tanımlamalar, merak saikinin giderilmesi amacıyla gelişmelerden haberdar olmak isteyen insanın taleplerini içerdiği gibi bir mesajın mesaj verenden alana doğru akışını da kapsar. Gelişmelerle ilgili haber sahibi olmak isteyen insan bazen de kendisine sunulan hikâyeyi satın alır. Satın alır derken doğrudan bir parasal ödemenin görünürde olmadığının farkındayız. Fiyatının olmaması, haberi satın alan açısından bedel ödenmediği anlamına da gelmez elbette. İnsanın en kıymetli varlığı olan ömründen eksilen vaktin haber alma adına ve haberleri okuma, dinleme ve yetmezmiş gibi tartışmasını yapan insanın epey bir bedel ödediğini söyleyebiliriz. Haberi, hayalleri ya da beklentilerinin tatmin boyutu olarak satın alan insanın aslında kendisine sunulan haberleri bu tatmininin bir karşılığı olarak da görebiliriz. Etrafında olanlardan bîhaber kalmanın pek çok insanda oluşturduğu gerilim hali ve bunun toplumsal ilişkilerde oluşturabileceği gerginlikler hesaba katıldığında, haberi, toplumda sükûnetin önemli bir aracı olarak da görebiliriz.

İnsanın eğilimli olduğu dedikodu yapmaktan hoşlanma özelliği de haberin dayanılmaz çekiciliğini artırmaktadır. Dedikodunun bu cazibesi, aynı haberden farklı çıkarımlarda bulunma eğilimini beslerken, insanlar arası algılama farklılıklarına bağlı olarak aynı haberden bambaşka çıkarımların ortaya dökülmesine de şaşırmamak gerekir.

İnsanın bu hali, yöneticiler ile algı oluşturucuların işini kolaylaştırmaktadır. Kendisi dışındaki çok sayıda kişi, olay, olgu ve ilişkiyi eleştirme, akıl verme ve aklını önemseme fırsatını haber ile elde ettiğini düşünen insanın kendisine sunulan haberi büyük ölçüde satın aldığını söylemek mümkün. Dahası, daha fazla haberin kendisine sunulması ile zihnini meşgul etmekle belki kendisi, ailesi, yakın çevresi ve ülkeye ait çok sayıdaki problemden uzaklaşma konforunu da yaşamak istemektedir.

Yöneticiler ya da yönetimde olanlar bakımından yönetilenlerin hikâye satın almaya, bunları dedikodu malzemesi olarak kullanmaya meyyal bu özellikleri, bulunmaz bir nimet olup onlar da bundan sonuna kadar faydalanma becerisini göstermektedir. Krallar tellal kullanarak tebaasına duyurular yaparken muhtemelen tebaanın önemli bir kısmı kendilerinin kralları tarafından önemsendiğini düşünüyordu. Tellalın duyurduğu şey her ne ise, az ya da çok farklı algı oluşturduğu zihinleri meşgul ederken, bazen dikkatleri başka yöne çekmek, bazen korkutmak ve uyarmak bazen de toplumda var olduğu hissedilen gerginlik ile stresi azaltma amacı taşıyabiliyordu. Amaç ne olursa olsun tellalın duyurduğu her yeni haber ile toplum bir süreliğine kendisine sunulan ya da kendisinin talep ettiği hikâyeyi satın almış oluyordu. Sonrasında ise bu haberler dedikodunun malzemesi yapılmak suretiyle zaman dolduruluyordu.

Sadece yöneticiler değil, tacirler de tellal kullanmak suretiyle pazara getirdikleri ürünlerden ahaliyi haberdar ediyordu. Tellalların yerini zamanla reklamcılık sektörü aldı. Kitle iletişim araçları ile tecrübe kazanan reklamcılık sektörü bugün toplumu oluşturan çok sayıda bireyin kendi iradesi ile haberleştirdiği bireysel hikâyelerden beslenen sosyal medya ve dijital mecralarda tellallığı sürdürüyor. Sosyal medyada üretilen haberi öncekilerden farklılaştıran en önemli özellik, haber üretim ve tüketiminin çok taraflı gerçekleşmeye başlamış olması, hiç şüphesiz. Yani çok farklı kişi ya da kurumdan sunulan haber hikâyesinin satın alınabilmesi yanında herkesin kendi oluşturduğu içerik de başkaları tarafından satın alınabilen bir haber hikâyesine dönüşebiliyor. En masum haliyle gerçekliğin çok sayıda farklı algısı ve dedikodusuna yol açabilen bu durum manipülasyon ya da dezenformasyon niyeti ile buluştuğunda, amaçlanan dedikodu ortamı oluşabiliyor ya da birikimsel bir tepkiye dönüşebiliyor.

Tam da bu sebeple sosyal medya, markaların tellallığını yapmak suretiyle muhataplarına markanın hikâyesini satmaya çalışanlara da önemli bir fırsat sunuyor. Marka iletişimcileri bundan yararlanmayı ihmal etmiyor tabii ki. Fenomenler, marka fanatikleri, sanal topluluklar gibi araçlar eliyle sunulan haberlerin etki gücünü artırmaya çalışma yanında, dijital mecraların sunmuş olduğu veri analitiği hizmetlerini satın almak suretiyle haberlerini öne çıkarma girişimlerinden de geri kalmıyorlar. Dijital dünyanın bu akıl almaz hız ve çaptaki dönüşümü yöneticilerin de iştahını kabarttığı için onlar da seçim kampanyaları başta olmak üzere bir yandan kendi hikâyelerini haberleştirip sunarken bir yandan da veri analitiği, yapay zekâ, algoritmalar ve makine öğrenmesi gibi enstrümanları kullanmak suretiyle, hedef kitlelerini gruplandırıp her bir grubun satın almaya hazır olduğu haberlerin hikâyesini de kolaylıkla oluşturup sunabiliyor.

İnsanın haberle olan ilişkisinin diğer önemli bir boyutu ise, gerçeklik peşinde imiş gibi görünürken gerçeklikten uzaklaşarak, hatta kaçarak, haber ile sorumluluklarından, kaygıdan, eleştiriden, problemlerden, velhasıl kısa sürede kendisini rahatsız eden her ne ise ondan soyutlanmaya çabalamasıdır. Bu durum, hiç şüphesiz, yönetimler ile işletmeleri daha da cesaretlendirmektedir.

İngiltere’de bulunduğum bir dönemde tesadüfen Mısır’daki bir patlamanın görüntülerinin televizyon ekranlarından verildiğini gördüğümde, zaman zaman izlediğim bu kanallarda “İngiltere’ye ilişkin vatandaşlarının canını sıkabilecek hiç mi olay olmuyor da haberlerde izleyemiyoruz” diye düşündüğümü dün gibi hatırlıyorum. Anladım ki “ey vatandaşlarımız bakın dünyada neler oluyor, siz ne kadar şanslı olduğunuzu düşünün, yaşadığınız ülkede bırakın böylesi şiddet içeren çok daha basit olaylar bile neredeyse olmuyor” demeye getiriyordu yöneticiler. Tabii ki o dönemde de özellikle iktidar karşıtı televizyon ve gazeteler bazı haberleri gündeme getiriyordu. Ancak genele bakıldığında, sunulan haberlerde insanlarda gerginlik oluşturacak formdan uzak bir durum olduğu açıktı.

O günden beri bu konu üzerinde zaman zaman düşünür ve şu önermemi söylerim: “Haber formatına bağlı olarak toplumu oluşturan insanların gerginlik halleri de değişiyor”. Uzmanlık alanımla ilgili yönüyle konuya kısmen değindiğim “haber pazarlaması” başlıklı yazı, konuya merak duyanlar tarafından https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/112875 linkinden okunabilir.

Bu yazıda ise olayın iki farklı boyutu üzerinde biraz daha detaylı durmak niyetindeyim.

Üzerinde durmak istediğim bu hususlardan ilki, aslında şu soruya aradığım cevaba ilişkin: “Haber bir yandan insanı gerginleştirir ve strese sokarken diğer yandan aynı haber onu ideolojik ya da politik açıdan çok sayıda insan ile birlikte nasıl konsolide edebiliyor?”. Aslında bu sorudaki haberi habercilik anlayışı olarak okumak da mümkün diye düşünüyorum. Ve daha doğru olanı da bu sanki. Haber, onu üreten habercilik anlayışı ile ilişkilendirildiğinde iki türde de sorulsa sorunun hemen hemen aynı anlamda buluşacağını söyleyebiliriz.

Yazının başlarında ifade etmeye çalıştığım üzere, haber formatı hikâye satın almak isteyen insanı rahatlatma aracına dönüşebiliyor. Böyle bir araç aynı zamanda insanı farkında olsun ya da olmasın nasıl gerginleştirebiliyor sorusu daha bir anlam kazanıyor. Bu anlamın izinde birlikte ilerleyelim.

Hikâyesine dayanak yaptığı bir şey olarak haberden ilhamla dedikodu yapmanın dayanılmaz hazzını yapabilen insan, nasıl oluyor da aynı şey olarak haber ile aynı zamanda gergin hale gelebiliyor? Gerçekten gergin hale gelip gelmediğine kim karar verecek? Yazıyı kaleme alan olarak yoksa kendi kendime gelin güvey mi oluyorum? Aynı zamanda insana, özellikle de habercilere haksızlık mı yapıyorum? Bu sorular etrafında zihin jimnastiğimizi sürdürelim.

Öncelikle şunu ifade edelim: Şablon bir tanımlama ile “köpeğin insanı ısırması değil, insanın köpeği ısırması haberdir” yaklaşımının habercilik bağlamında bir karşılığı var elbette. Böyle bir olayı haberin ötesine taşıdığınızda, örneğin böyle bir olguyu kullanarak insanları bu tür olayların çok yaygın olabileceği algısı oluşturmaya çalışmak, failin kimlik ya da alt kültürel herhangi bir özelliği ile olayın kendisini ilişkilendirerek haberi sunmak ya da güvensizlik algısı yaratacak biçimde olayın mahallini öne çıkarmak gibi vurgularla haber, dedikodu malzemesi olmaktan çok öteye geçecektir. Örnekte yer verilen veya benzer başka yönlendirmelerle haber artık haber olmanın çok ötesine geçmiş olacak ve toplumsal gerginlik üreten olguya dönüşecektir.

Bazı durumlarda ise olayın gerçeği yansıtacak biçimde sunulmasının bizatihi kendisi de gerginlik sebebi olabiliyor. Üçüncü sayfa haberleri olarak da isimlendirilen hemen her toplumda gerçekleşebilecek bireysel cinnetten kaynaklanabilecek olayların süslenerek ve adeta okuyucu ya da izleyicinin hafızasına kazınmak istercesine tekrarlanması, iştahla aktarılması da ister istemez, toplumsal gerginliği artırıcı etkide bulunur. Bu tür haberlerin tekrar tekrar gösterilmesi, sıradan sayılabilecek bu tür olayların abartılması, toplumsal psikolojinin olumsuz etkilenmesine yol açan bir habercilik anlayışına işaret ediyor. Bu tür haberlerden kendi beklentisine uygun hikâyeler çıkarma ve dedikodusunu yapmak suretiyle yönetimlere rahatlama imkânı sağlayabilen bu tür haberler ile habercilik anlayışının ürettiği gerginlik ve stres ise toplumsal ilişkilere olumsuz yansıyor. İlk bakışta bireysel ya da lokal maliyet ve külfet gibi gözüken bu gerginlikler toplamda çok önemli toplumsal maddi ve manevi faturanın ödenmek zorunda kalınmasına yol açabiliyor. Bu tür haberlerle gerginleşen insanlar yolda yürürken, karşıdan karşıya geçerken, herhangi bir işi ile ilgili sırada beklerken ya da trafik ışığı kırmızıdan yeşile geçer geçmez kornaya basarak, başkalarına en azından saygı göstermek yerine azarlayarak gerginliklerini sergilemeye devam ediyor. İş öyle noktaya varabiliyor ki, sakin zamanda düşünüldüğünde saçma ötesi gelebilecek durumlar ortaya çıkabiliyor. Sadece otomobil park etme ya da trafikte yol vermeme gibi sebepler birilerinin maktul birilerinin de katil olması ile sonuçlanabiliyor. Son dönemde bir hayli dış göç alan ülkemizde göçmenlere ilişkin benzer haber formatı ile gerginliğin boyutlarının nerelere varabileceği hususu daha anlaşılır olabiliyor.

Aynı habercilik anlayışı ile ideolojik ya da politik açıdan kitleler konsolide edilebiliyor. “Kimse bizi inandığımız değerlerden alıkoyamaz diyen lider A, inandığımız yolda kararlılıkla yürüyeceğiz” şeklinde haberleştirilen bir konuşma metni, “Lider A, değerlerin planlanan işlerle ilgili rehberliğinin önemli olduğunu söyledi” şeklinde haberleştirildiğinde, birinci haberin ikincisine oranla fazlasıyla böyle bir amaçla yapıldığı rahatlıkla söylenebilir. İkinci haberde daha rasyonel ve haberin aktarılma amacı ön planda iken, haberin birinci ifadedeki gibi sunulmasının arka planında haberin kitlesi olarak toplumda belli bir ideoloji ya da politik yaklaşıma yönelik konsolide edilmesi kaygısı söz konusudur. Üçüncü sayfa haberlerinin toplumun fay hatları olarak görüldüğü alt kimliklerle ilişkilendirilerek sunulması, bir yandan gerginliği artırırken öte yandan ise politik ya da ideolojik anlamda bir kilitlenmeye de hizmet edebilir. “Hak ettiği ücreti alamayınca sinirlerine hâkim olamayan genç, bir aracı yumrukladı” haberi, “Suriyeli göçmen aldığı ücreti beğenmeyince önüne çıkan araçlara zarar verdi” şeklinde verildiğinde bir yandan toplumsal gerginliği artırırken bir yandan da ideolojik olarak göçmen karşıtlığı politikasına katkı sunmaktadır.

Gerginliğini kendi içinde yaşayan insan, kendisini ait hissettiği, bazen de taraftarlık düzeyine erişen mensubiyetleri bağlamında politik ya da ideolojik kenetlenmeyi aynı haber üzerinden sağlayabiliyor. Daha doğrusu böylesi bir habercilik anlayışı ile insan gerilirken çok fazla irdeleme çabası göstermesine fırsat verilmeden konsolide edilebiliyor.

Bu konuda üzerinde durmak istediğim ikinci boyut, “aynı habercilik anlayışı ile gerginleştirilen birey politik popülizm ya da hamaset dilinin hâkim olduğu bir haber diliyle nasıl rahatlayabiliyor?” sorusu olacak.

“Lider B sorulan bir soru üzerine, ‘X sınavı, soruların önceden bazı adaylara sızdırıldığı ortaya çıkınca iptal edildi’ açıklamasını yaptı” haberi, olayın failleri ya da varsa onların mensubiyetlerine ilişkin anlamlı bir tepkiye ve gerilime sebep olacaktır şüphesiz. “X sınavının sorularının sızdırılmasına ilişkin Lider B, ‘şu ana kadar kimsenin hakkını yemedik, yedirmedik ve yedirmeyeceğiz, çünkü biz her vatandaşımızın hakkını gözetmeye hakkaniyetimizin gereği olarak inanıyoruz’ açıklamasında bulundu” şeklindeki haber biçimi ise hamaset yüklü bir hikâyenin satın alınmasını kolaylaştırır.

Bu örnekte birinci haber dilinin haberi izleyen insanda oluşturduğu gerginlik, en azından bazı, hatta belki de çoğunluğunda hamaset ya da popülizm içeren haber diline teslim olmasının da önünü açabiliyor. Diğer bir deyişle, bir haber dili ile gerginleştirilen insanın gerginliği hamaset dil ile kurgulanmış haber sayesinde istenilen doğrultuda ve oluşturulmak istenen algıya göre şekillendirilebilme kıvamına getiriliyor.

Gerginlik ile hamaset dilinin birbirini desteklediği habercilik, bazen uluslararası ilişkilerin iç politika gündemi yapılması ile bazen ekonomik gündemin kültürel değerler bağlamında rasyonellikten uzak açıklanması ile bazen de ekonomik ya da sosyal aktörlerin kriz sebebi görülürken aynı zamanda ekonomik ve kültürel aktörlerin ekonomik büyüme ve kalkınma açısından hamaset yüklü bir habere dönüştürülebilmesi ile sonuçlanabiliyor. “A ülkesi, X ürünleri ithalatında ülkemiz menşeli ürünlere kota uygulamasına başladı” haberi, en azından ilgili âleminde kaygı ve strese yol açabilirken, “X ürünleri ithalatında ek vergi uygulamasına geçen A ülkesi yönetimine seslenen Lider C, ‘geçmiş dönemlerde de hep bizim önümüzde engel olanlar şimdi nerede!’ dedi” şeklindeki haber ise popülist duyguları besleyecektir.

Bir yanda gerginliği yükseltilmiş birey, öte yanda hamaset dilinin kurguladığı haber ile politik ya da ideolojik anlamda popülist söylem tarafından kolaylıkla teslim alınabiliyor. Diğer bir ifade ile gerginlik ve stresi artırılmış insan, popülist söylemin cazibesini barındıran haber dili sayesinde hamasetten beslenmeye başlıyor.

Haber ya da habercilik sonucu gerginleşen bireyin kişisel performansına olumsuz etkisi yanında toplumsal katkısının azalması önemli bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Yani gerginleştiren haberin hem bireye hem de topluma maliyeti var. Ve bu maliyetleri hesap etmek çok zor, hatta mümkün değil. Yönetimler, ister ülke isterse şirket yönetimi düzeyinde olsun, bundan rahatsız değil gibi. Çünkü şirketler marka hikâyelerini satabilmek için örneğin, “meteoroloji raporlarına göre araçlarınızı dolu yağışının oluşturacağı hasar riskine karşı sigorta ettirin” şeklindeki gerginliği besler ve kendi marka hikâyelerinin satın alınmasını sağlamaya çalışırken, ülke yönetimleri de gerginlik katsayısı artmış ve stres yüklü bireylerin hamaset dilinin yaygın olduğu haberlerle politik ve/veya ideolojik konsolidasyon sağlama çabasını önemsiyor.

Tüm bunların yönetim gücü ile medya ilişkisi bağlamında gerçekleştiğini de biliyoruz. Başka bir deyişle medya, ekonomik güç olarak şirketlerin, siyasi güç olarak iktidarın yönlendirmesi ile hareket etmek suretiyle, gerginleştiren haberciliğin hamaset dili ya da popülist yaklaşımla yönetilen veya tüketici olan insanı tüm bu haberlerin alıcısı haline getirebiliyor.

Siyaset bilimi, iletişim, işletmecilik, kamu yönetimi, ilahiyat, psikoloji ve sosyoloji başta olmak üzere bütün sosyal bilim alanlarının en az bir yönü ile ilgi alanına giren haber, habercilik, toplumsal gerginlik, konsolidasyon, ideolojik ya da politik popülizm konularının çok yönlü çalışılması bu bağlamda önemli görülmekte. Taraftarlık bağına bağlı olarak sosyal bilimciler de bu yazıda bahsettiğimiz gerginlik, konsolide olma eğilimi ve popülist söyleme teslimiyet bakımından toplumun diğer bireylerinden çok farklı ve korunmuş bir alanda yer almıyorlar. Bu sebeple sosyal bilimlerin farklı disiplinlerinin çoklu disiplin çalışmalarına ihtiyaç var. Ancak bu şekilde, habercilik de nispeten gücün yanında yer almayı değil, haber verme sorumluluğu olan topluma yönelik bir bakış açısına sahip olmasını güçlendirir.

İnsanlık tarihindeki örnekler ve farklı dönemlerden günümüze gelişmelere baktığımızda ise bunun hiç te kolay olmadığını ifade etmek gerekir. Bu noktada kolaylaştırıcı unsur haberin tüketicisinin bilinçli ve duyarlı olmasıdır. Yani, haber tüketicisinin medya okur-yazarlığının ve tabii sosyal medya okur-yazarlığının gelişmesi ile birlikte, gerginleştiren haberle çoğu kez konsolide olan ve popülizme yenik düşen birey, yerini eleştirel bakabilen, kendisine sunulan her hikâyeyi satın almayan, dedikodu yapmak yerine gerçekliğe odaklanabilen bireye bırakabilir.

Ömer Torlak
+ diğer makaleler

1961 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden 1982 yalında mezun oldu. 1984 yılında yüksek lisans ve 1991 yılında doktora derecelerini pazarlama alanında İstanbul Üniversitesi’nden aldı. 1996 yılına kadar özel sektörde çalıştı. 1996 yılından itibaren Kırıkkale, Eskişehir Osmangazi ve Çankırı Karatekin Üniversitelerinde görev yaptı. KTO Karatay Üniversitesi’nde rektörlük ve Rekabet Kurumunda başkanlık görevlerinde bulundu. TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliği de yapan Torlak, pazarlama ahlakı, pazarlama tarihi, tüketim kültürü, tüketici davranışları ve pazarlama araştırmaları alanlarında çalışmalarını sürdürmekte ve halen İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde çalışmaktadır.