KAMU YÖNETİMİNDEKİ KIZAK MÜŞAVİRLİK GÖREVLERİNE BAKIŞ: MÜŞAVİRLERİ BEKLEYEN TEHLİKE…*
Enes POLAT –
Fıkra – Aranan Personel
Sosyal hayata uyum sağlama konusunda gelecek vadettiği değerlendirilen bir yamyam grubu eğitime tabi tutulmuştu. Eğitimin başarı ile sonuçlandığına ve yamyamların artık insanlara zarar vermeyeceğine kanaat getirilince, yürütülen sosyal projenin gereği olarak kendilerine bir kurumda iş verildi.
Personel müdürü yamyamlara son kez uyarı yapmayı ihmal etmedi:
– Şurada yatacaksınız, şurada yemek yiyeceksiniz, şurada da çalışacaksınız, ancak diğer çalışanlara dokunmak yok!
Günler, haftalar geçti, yamyamların çalışmasından herkes memnundu. Ortada bir sorun gözükmüyordu.
Bir ay kadar sonra genel müdür bir sabah zile basarak kat görevlisini çağırdı.
Kat görevlisi yoktu. Her yerde arandı, ancak bulunamadı. Kat görevlisinin evi arandı, eşi sabah eşinin işe gittiğini söyledi.
Bunun üzerine genel müdür “olağan şüpheli” yamyamları çağırdı ve kat görevlisine bir zarar verip vermediklerini sordu.
Hepsi bir ağızdan kat görevlisinin kaybolması ile bir ilgilerinin olmadığına dair yeminler ettiler. Genel müdür “Tamam” dedi, “Gidin bakalım”.
Makamdan çıkışta lider konumunda olan yamyam diğerlerine sordu: “Oğlum açık konuşun, hanginiz yediniz lan kat görevlisini?”
Bir tanesi utana sıkıla cevap verdi:
“Vallahi dayanamadım abi, ben yedim.”
Diğerleri ona çıkıştı:
“Beceriksiz… Salak mısın oğlum sen? Kat görevlisi yenir mi? Bak, biz bir aydır müşavir yiyoruz. Hiç belli oluyor mu?”
Kızak Görev
Kamu yönetimi ile biraz ilgilenenler, adı aynı olsa da sistemimizde iki tür Müşavir-Danışman olduğunu bilirler.
- Birincisinde, bir siyasal kadronun bir göreve (Bakanlık, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı vb.) gelir gelmez ekip olarak yanında getirdiği ve makamın çalışmalarına aktif olarak iştirak eden Müşavir veya Danışmanlarsöz konusu iken,
- İkincisinde, bir siyasal kadro göreve geldiğinde görevden alınan eski üst düzey yöneticilerden müteşekkil bir Müşavir veya Danışmanlargrubu söz konusudur.
Birinci gruba girenlere bağlı oldukları makamın yakınında müstakil oda verilmesi, işe gidiş ve gelişlerinde kullanılmak üzere araba tahsisi ve sekreter görevlendirmesi yapılırken, genel olarak ikinci başlık altındaki müşavir veya danışmanlara kurumun ek binalarından birinde benzer durumdaki müşavir ve danışmanlarla birlikte paylaşacağı büyükçe bir odada bir masa verilir. Bazen bu durumdaki müşavir veya danışmanlara oda bile gösterilmeyebilir, bakanlık binalarına yaklaşmamaları salık verilircesine sadece “lüzumu halinde biz sizi ararız” da denilebilir.
İşte burada anlatılmaya çalışılan ve görevden alınan eski üst düzey yöneticilerin atandığı ikinci gruptaki müşavir, merkez valisi vb. kadrolar için bürokrasi dilinde “kızak kadro” deyimi kullanılmaktadır.
Bu deyim, kızağa almak şeklinde ifadesini bulan ve “gemiyi bakım, onarım için bir süre veya hiç kullanılmamak üzere kızak üzerine almak” anlamındaki bir denizcilik deyiminden neşet eder.
Bu kapsama giren müşavirler devletin eski yöneticileridir. Görev yaptıkları dönemlere ilişkin bürokrasi ve siyaset tarihini yaşayarak görmüşlerdir. Kamuoyunun sadece adını hatırlayabildiği birçok olayın perde gerisinde yaşananları detaylarıyla bilirler. Pek çok önemli hadiseye bizzat şahit olmuşlardır. Birçok anıları, uzun yıllar sonunda elde ettikleri ciddi tecrübe birikimleri vardır. Yürüttükleri görevlere verdikleri ehemmiyetten olsa gerek, sanki bazılarının takvim ve saatleri yöneticilik dönemlerinde takılı kalmış gibidir. Bazen sürekli tekrarladıkları anıları, çevrelerindekilere sıkıcı da gelebilir.
Ülkemizde hükümetlerin ömrünün çok uzun olmadığı 2000 yılı öncesinde ya da bakanlıkların siyasal partiler arasında paylaşıldığı koalisyon hükümetleri dönemlerinde, yöneticilik görevlerinden “kızak kadro” sayılan müşavirlik görevlerine, “kızak” müşavirlik görevlerinden de yeniden yöneticilik görevlerine birçok kez geçiş olabilmesi mümkündü.
Hükümetlerin ömürlerinin çok kısa olduğu bu dönemlerde, bir önceki hükümetin bürokratı iken görevinden alınıp kızak müşavirlik görevlerine atananlara gelecek dönemin bürokrasi kadrosu gözüyle de bakılması yanlış olmazdı. Hükümet değişimlerinde kızak kadrodakilerle üst yönetim kadrolarındakilerin karşılıklı yer değiştirmesi uygulamasına sıkça rastlanırdı. Başbakanların ve bakanların karşılıklı olarak birçok kez gidip gelmesi söz konusu oluyor ise bürokratların da birçok kez gidip gelmesi tabii ki mümkün olabilirdi ve olmaktaydı.
Müşavirlikler Neden ve Nasıl Kızak Görev Oldu?
Müşavirlikler hakkındaki bu genel bilgilerden sonra şimdi kamu yönetimi açısından kızak görevlerin oluşumuna imkân veren mevzuat alt yapısına ve bu alanda nasıl gelişmeler yaşandığına kısaca değinebiliriz.
Memleketimizde memurluk bir statüdür.
Memurların her türlü hakları, yükümlülükleri anayasa ve kanunlarla güvence altına alınmıştır. Kişi memuriyete girdikten sonra, kanunlarda yazılı haller gerçekleşmediği takdirde memuriyetine son verilemez, mali ve sosyal haklarına dokunulamaz.
Memurlar en alt düzeyden memurluğa başladıktan sonra, zaman içerisinde hem kıdem olarak ilerlerler hem de gerekli şartları taşımaları halinde şube müdürlüğü, daire başkanlığı, genel müdürlük gibi idarecilik görevlerine de atanabilirler.
Memurlukta normal ilerlemeyi anlatan kıdem sistemi “kademe ilerlemesi” ve “derece yükselmesi”gibi iki unsura dayanır.
Memurlukta en üst derece 1. derecedir. Memurlar başlangıç dereceleri ne olursa olsun (örneğin lise mezunları 13. dereceden, ön lisans mezunları 10. dereceden, 4 yıllık fakülte mezunları 9. dereceden memuriyete başlarlar) 1. dereceye doğru ilerler.
Mezun olduğu okulun düzeyine göre belirlenmiş derece ve kademeden sisteme giren bir memur, normal şartlarda her yıl bir kademe ilerlemesi yapar. Bulunduğu derecede üç yıl kademe ilerlemesi yapan bir memur da normal şartlarda bir üst dereceye yükselir.
Devlet memurlarının tâbi olduğu kadro sisteminde Daire Başkanlığı, Genel Müdürlük, Müsteşar Yardımcılığı ve Müsteşarlık (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle birlikte müsteşarlık ve müsteşar yardımcılığı yönetim kademelerinden kaldırılmıştır) gibi görevler için hep 1. dereceli kadro tahsis edilmiştir.
Normal terfi (ilerleme, yükselme) sistemi geçerli olursa 9. dereceden memuriyete giren 4 yıllık fakülte mezunu bir memurun (her yıl bir kademe ilerlemesi, her üç yılda bir derece yükselmesi hesabıyla)1. dereceli bir Daire Başkanlığı ya da Genel Müdürlük kadrosuna atanabilmesi için memuriyette kabaca 24 yılı tamamlamış olması gerekir.
Memurlukta Yeni Bir Dönem: Erken Terfi Sistemi…
80’li yıllarda bu alanda farklı bir düzenleme yapılmıştır. Memurların daha erken yaşlarda yöneticilik kadrolarına atanmasını ve genç yeteneklerden yöneticilik kadrolarında yararlanılabilmesini öngören bu düzenleme ile 12 yıl hizmet süresi bulunanların Genel Müdür, Müsteşar vb. kadrolara, 10 yıl hizmet süresi bulunanların da İl Müdürü, Bölge Müdürü, Daire Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı vb. kadrolara atanması mümkün hale getirilmiştir. Hatta atanılan kadronun niteliğine göre bu hizmet süresinin bir kısmı veya tamamı özel sektörde dahi geçmiş olabilir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68/B maddesinde düzenlenen ve esas itibarıyla yöneticilik kadrolarına atanmada uygulanan bu “erken terfi sistemi”, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtiğimiz 2018 yılına kadar uygulanmıştır.
2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle birlikte “Üst Kademe Kamu Yöneticisi” olarak isimlendirilen kadrolara atanabilmek için gerekli hizmet süresi “5 yıl”a düşürülmüştür. Yeni atama sistemine göre üst kademe kamu yöneticiliği de dâhil bazı kadrolar için bu 5 yıllık hizmet süresinin kamuda geçmiş olması zorunluluğu da kaldırılmıştır. Yani bu hizmet süresinin tamamı özel sektörde dahi geçmiş olabilir.
Diğer taraftan 1990’lı yılların sonundan itibaren başlamak üzere, sosyal güvenlik sisteminde meydana gelen sıkıntıların giderilebilmesi amacıyla, geçmişte emekli olabilmek için yeter şart olarak öngörülen kadınlar için 20, erkekler için 25 yıl çalışmış olma süreleri, emekli olabilmek için asgari yaş şartı getirilmek suretiyle uzatılmıştır. Getirilen bu sistemde kişi prim ödeme gün sayısını ve sigortalılık süresini tamamlasa bile, belli yaşa gelmeden önce emekli olamamaktadır. Kamuoyunda “Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT)” diye tabir edilenler işte bu gruptur.
Bu teknik bilgiler ışığında kamu personel sistemimizde yöneticilerin yöneticilik görevlerinin sona ermesi halinde atandıkları ve fıkramızda bahsi geçen “müşavirlik”leri ortaya çıkaran vasatı şu şekilde özetleyebiliriz.
Geçmişte üniversite mezunu bir memurun bir genel müdürlük görevine atanabilmesi için gereken sürenin 24 yıl olduğu dikkate alınırsa, bu hizmet süresini tamamladıktan sonra atanan ve genel müdürlük vazifesini de belli bir süre yürüten bir memur, o zamanki sisteme göre emeklilik haklarını da elde etmiş olduğu için genel müdürlük vazifesi sona erdiğinde dilerse emekli olarak sistem dışına çıkabiliyordu. Bu durumda yöneticilik görevlerinden alınanlardan kızak kadro olarak isimlendirilen müşavirlik kadrolarına atananlar, kayda değer bir sayıya ulaşmayabiliyordu.
Yukarıda anlatılan ve 68/B maddesi uygulamasında 10 – 12 hizmet yılını, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden itibaren ise 5 yılını tamamlayanların yöneticilik kadrolarına atanabilmelerini öngören erken terfi sistemi, memurlara genç yaşlarda üst düzey görevlere atanabilme imkânını getirmiştir. Ancak bu şekilde erken yaşlarda yöneticilik kadrolarına atanmış olanların yöneticilik görevleri sona erdiğinde haklarında emeklilik hükümlerinin uygulanması fiilen imkânsız hale gelmiştir. Daha sonra yürürlüğe konulan emekli olabilmek için belli asgari yaş şartına ulaşabilme koşulu nedeniyle bu, daha da zorlaşmıştır. Çünkü bu şekilde erken yaşlarda yöneticilik görevlerine atanmış olup da görevlerinden alınan veya görevleri sona erenlerin emekliliklerine daha uzun yıllar vardır. Bu şekilde üst düzey yöneticilik görevleri sona eren memurlar daha uzun yıllar memur olarak kalacaklardır.
Görevi Sona Eren Yöneticiler Hangi Kadroya Atanmalı?
O halde geçmişte yöneticilik görevlerinde bulunanların hangi kadrolara atanmaları uygun olacaktır?
Burada yöneticilik sistemimize ilişkin iki anlayış devreye girmiştir:
Birincisi, üst düzey yönetici olarak birtakım yetkiler kullanmış, inisiyatifler almış, kamu çalışanları üzerinde birtakım tasarruflarda bulunmuş, tabiri caizse görevi gereği birilerinin hoşuna gitmeyen kararlar almış ve uygulamış olma ihtimali bulunan bir kişinin yeniden eski kadrosuna ve daha önce idarecisi olduğu memurlar arasına dönmesi işin doğası gereği uygun görülmemektedir.
Bu uygulamanın, ülkemizde yönetim psikolojisi ve sosyolojisi açısından anlaşılabilir tarafları çoktur.
İkinci olarak da üst düzey yöneticilik görevinde bulunmuş ve bu görevi dolayısıyla kendisine birtakım haklar sağlayan “yüksek ek gösterge”den yararlanmış bir kişinin, bu ek göstergeden kaynaklanan haklarının devam ettirilmesi istenmiştir. Çünkü ek gösterge, kamu personel sistemimizde bir kadronun hem hiyerarşi ve protokoldeki yerinin, hem de 2008 yılı öncesinde memuriyete girmiş olanlar açısından emeklilik haklarının başlıca belirleyicisidir.
(Burada “ek gösterge” ile ilgili bir parantez açabiliriz. Memuriyet dışındakiler pek farkında değildir ama lâfın tam yeri gelmişken belirtmek gerekir ki memurlar için en büyük mücadele alanı “yüksek ek göstergeli bir kadroya atanmak”tır.
“Yüksek ek göstergeli bir göreve atanmak” memurlar için o derece hayat-memat meselesi olarak görülür ve bu görevlere atanabilmek için öyle canhıraş bir mücadele verilir ki, bazen katıldığım eğitim programlarında ek gösterge konusuna geldiğimizde kursiyerlere, “Arkadaşlar! Ankara Savaşının 1402 yılında Anadolu’yu ele geçirmek amacıyla bu topraklara gelen Timur ile Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid arasında geçmiş olduğu hilaf-ı hakikattir(!) Ankara Savaşlarının sebebi, “yüksek ek göstergeli görevler”dir ve bu savaş elan memurlar arasında devam etmektedir” diye ironik bir şekilde lâtife yapardım.
“Yüksek ek gösterge”, cazibeli güzelliği ile kaç âşığını peşinden koşturmuştur? Kaç kişinin hayatını heder ettikten sonra kendisini ona yâr etmemiştir? Yüksek ek göstergeli bir görev uğruna ne yalvarış yakarışlar yapılmış, ne referanslar devreye konulmaya çalışılmış, kaç kişinin atama kararnamesinin makamdan dönmesi için ne planlar, desiseler, ayak oyunları kurgulanmıştır? Bilinmez… Şu Ankara’daki koca bakanlık binalarının koridorları dile gelse de bir konuşsa!)
Bu iki amacı gerçekleştirmek üzere 657 sayılı Kanunun 43/B maddesinde yapılan düzenlemeyle, daha önce yüksek ek göstergeli görevlerde bulunmuş kişilerin mali haklarının hesabında “… Müşavir ve 1’inci dereceden uzman unvanlı kadrolara atanmaları hâlinde, bu kadrolarda bulundukları sürece daha önce almış oldukları en yüksek ek göstergenin esas alınması” öngörülmüştür.
Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, 6400 ek göstergeli bir Genel Müdür kadrosunda bulunmakta iken görevinden alınan bir kişi 3600 ek göstergeli Bakanlık Müşaviri kadrosuna atandığında, ek göstergesi 3600 değil, önceki kadrosunun ek göstergesi olan 6400 olarak uygulanacaktır.
657 sayılı Kanunun bu maddesiyle getirilen sistemde, kişilerin yüksek olan eski ek göstergelerinden yararlanmalarını teminen genellikle
- Genel Müdür düzeyinde yöneticilik kadrolarında görev yapan kişilerin Bakanlık Müşaviri,
- Daire Başkanı düzeyinde yöneticilik kadrolarında görev yapan kişilerin de Araştırma Planlama Koordinasyon (APK) Uzmanı
kadrolarına atanması usulü uygulanmıştır.
İşte görevden alınan üst düzey yöneticilerin atandığı bu “müşavir” ve “APK Uzmanı” kadroları, personel sistemimizde “kızak kadro” veya “kızak görev” olarak adlandırılan kadroların başında gelmektedir. APK Uzmanlıklarına atama uygulamasının APK Kurullarının kaldırılmasına kadar devam ettiğini de belirtmeliyiz.
Yöneticiliği Sona Erenlerin Haklarında ve Atanacağı Kadrolarda Yeni Gelişmeler
Yöneticilik görevlerinden alınanların hangi kadrolara atanacakları ve haklarının neler olacağı hususu, 2015 yılında 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 18 inci maddesi ile yeniden düzenlenmiştir. Buna göre yöneticilik kadrolarında kesintisiz olarak 2 yıldan fazla görev yapanlara, yöneticiliklerinin bitiminden itibaren 2 yıl süreyle eski kadrolarına ilişkin maaşlarının ödenmesi öngörülmüştür. Bu alandaki bir diğer düzenleme, genel müdür yardımcılığı, daire başkanlığı vb. bazı yöneticiliklerde 3 yıldan fazla görev yapmış olanların müfettişlik ve uzmanlık gibi kariyer mesleklere atanmasına imkân sağlanmasıdır.
Kariyer meslek kökeninden gelmeyen eski yöneticilerin “uzmanlık”, “müfettişlik” gibi kariyer meslek kadrolarına atanması yeni bir uygulamadır. Bu düzenleme, kariyer meslek kökeninden gelmese bile pek çok kurumda kariyer meslek mensuplarına yöneticilik yapmış kişilerin, o kurumda yönetici olarak çalışmaları sebebiyle mesleğin bilgi ve tecrübesine vakıf olduklarını, bu meslek mensuplarıyla aynı dili konuşabilir hâle geldiklerini esas almakta ve bu durumdaki yöneticilerin 3 yıldan fazla yöneticilik yapmaları şartıyla kariyer mesleklere atanabilmesini mümkün hâle getirmektedir. Buna karşılık kariyer meslek mensuplarınca, yapılan bu düzenlemenin APK Uzmanlıklarına atama uygulamasında olduğu gibi kariyer mesleklerin yapısına ve işleyişine zarar verebileceği eleştirileri yapılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle birlikte 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin söz konusu Ek 18 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni sistemde, görevi sona eren veya görevinden alınan yöneticiler hakkında 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 35 inci maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesindeki hükümler uygulanmaktadır. Bu yeni düzenlemelerde, hangi yöneticilerin görevleri sona erdiğinde hangi kadrolara atanabilecekleri ve haklarının ne olacağı konusu biraz ayrıntılı bilgiler içerdiği için bu çalışmada konunun detaylarına girilmeyecektir.
Sadece şunu söyleyelim ki, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 35 inci maddesinde 2020 yılında yapılan düzenlemeyle genel müdür ve üstü düzeyde görev yapanların görevden alındığında veya görev süresi sona erdiğinde Bakanlık Müşaviri kadrosuna atanması ve kesintisiz en az 2 yıl bu yöneticiliklerde bulunması şartıyla 2 yıl daha eski maaşını alması, Valilik görevinden alınanların da Vali-Mülkiye Müfettişi kadrolarına atanmaları öngörülmüştür.
Kızak Görevleri Ortaya Çıkaran Bir Başka Sebep: Yeniden Yapılanma Çalışmaları…
Burada şunu da belirtmek gerekir ki, yöneticilik görevi sona erenlerin atandığı kızak müşavirlik ve uzmanlıkları ortaya çıkaran sebeplerden biri de kamu yönetimi teşkilatlanmasındaki yeniden yapılanma dönemleridir. Bakanlıkların ve diğer kamu kurumlarının yeniden yapılandırıldığı dönemlerde, genellikle yapılan düzenlemelerle yeni teşkilat sisteminin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle görevde bulunan yöneticilerin görevi sona erdirilmekte ve bu yöneticilerin durumlarına göre kızak kadro tabir edilen müşavirliklere veya uzmanlıklara atanması öngörülmektedir.
Kızak Müşavirlere Bir Şey Danışılıyor Mu?
Eski yöneticilerin müşavirlik veya uzmanlık görevlerine atanması uygulamasında on yıllar boyunca sürdürülen pratiğe baktığımızda, yönetim sistemimizin başka geleneklerinin devreye girdiği de görülmektedir:
- Daha önce yöneticilik kadrolarında bulunan kişilerin bilgi ve tecrübelerinden yararlanılmaması, maalesef ülkemizde neredeyse bir gelenek hâlini almıştır.
- Diğer taraftan yöneticilik kadrolarında bulunduktan sonra görevden alınan kişilerin, aktif çalışma sisteminin dışında tutulması da genel bir uygulama hâline dönüşmüştür.
Buraya kadar anlatılanlardan anlıyoruz ki, eski yöneticilerin görevleri sona erdiğinde müşavir ve uzman gibi kadrolara atanmasını öngören düzenlemelerin başlıca amacı, yönetici kadrolarında belli gelir düzeyine ve hayat standardına ulaşan yöneticilerin yöneticilik görevleri sona erdiğinde maaşlarında meydana gelebilecek aşırı düşüşün önlenmesi, kademeli bir geçiş sistemiyle (2 yıl eski maaşı vermek vb.)eski yöneticilerin maaşlarının makul bir düzeyde kalmasının sağlanmasıdır.
Bu uygulamalar, kamu personel sistemimizde farklı sonuçlara yol açmıştır.
Bu sonuçlardan birisi, esasen unvanı (müşavir = danışman) dolayısıyla kendisine bir şeyler danışılması, tecrübelerinden yararlanılması gereken, fakat kendisine hiçbir şey danışılmayan çok sayıda kızak müşavir kadrosunun oluşmasına sebebiyet verilmesidir.
Uygulamanın bir diğer sonucu, bundan 15 yıl öncesinde, bakanlıklar ve kurumlar bünyesinde Strateji Geliştirme Başkanlıkları ve Strateji Geliştirme Daire Başkanlıkları kurulmadan önce önemli danışma birimleri olarak varlığını sürdüren Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu ve Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlıklarının, bu birimlere hep görevden alınan eski yöneticilerin kızak kadro tabir edilen APK Uzmanı unvanıyla atanması sebebiyle gittikçe işlevsizleşmesi, asıl işini yapamaz hale gelmesidir. Nitekim 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile yapılan düzenleme ile gittikçe işlevsiz hâle gelen “APK Kurulları ve APK Daire Başkanlıkları” kaldırılmıştır.
Kızak Görevlerde Bulunanların Başına Bir Hâl Gelirse Fark Edilir Mi?
Kızak kadro tabir edilen kadrolarda bulunanların memuriyetle ilgileri çoğunlukla sadece “ay başında maaş almak”tan ibarettir.
Kamuoyunda bu şekilde maaş almaktan mülhem “bankamatik memurluğu”olarak isimlendirilen ve eleştirilen uygulamaların çoğunluğunun sebebi budur.
Yukarıda detaylarıyla anlatılan yöneticilik kadrolarına atanma ve yöneticilik görevlerinden alma sistemimizin başlıca sonucu, “adı müşavir olup kendisine bir şey danışılmayan, mümkün mertebe kurumun işleyişinden uzak tutulması gerektiğine inanılan” kızak kadrolarda bulunan bazı kamu çalışanlarını ortaya çıkarması olmuştur. Halbuki müşavir/danışman kavramının anlamı, “bilgi ve düşüncesi alınmak için kendisine danışılan, kendisinden bilgi alınan kişi” demektir.
Bunların kurum açısından varlığı ile yokluğu birdir. Kâğıt üzerinde var, gerçekte yokturlar.
Bu durumdaki müşavir unvanlı eski yöneticiler, çoğu kez adres belli olsun diye kendilerine başka birçok müşavirle ortaklaşa kullanılmak üzere verilen bir odada, duruma göre belki işe gelmeseler daha çok sevinilecek konumdadırlar.
Kimse tarafından aranmaz ve sorulmazlar. Bazen bir eski dostları ziyarete geldiğinde odalarına uğrarlar.
Bu durumdaki müşavirler, yoğun geçen ışıltılı yöneticilik günlerinin ardından bir boşluğa düşmüş gibidirler. Geçmişte etraflarında koşuşturup pervane olan, sürekli gülümseyen yüzlerini gösteren sevimli memurlar, müşavir unvanlı eski yöneticileri gördüklerinde artık eskisi gibi davranmazlar.
Bu müşavirler, hâlen görevde olan yönetici arkadaşlarını eski günlerde olduğu gibi ziyaret edemezler. Ziyaret ettikleri arkadaşlarına artık yük olmaya başladıklarını düşünürler.
Eskiden durmaksızın çalmakta olan telefonları susmuştur. Vakitli vakitsiz “saygı sunmak” amacıyla ya da “bir sesinizi duymak istemiştik” gerekçesiyle yapılan aramalar, gönderilen “sıhhatinize duacıyız” içerikli mesajlar önce azalır, sonra gelmez olur.
Eski memuriyet disiplinlerinden olsa gerek yine mesaiye devam eden müşavirler de vardır. Biraz geç bir saatte koltuk altında bir gazeteyle işyerine uğranılır. Eski arkadaşlarla hasret giderilir, geçmiş günler yâd edilir, anılar anlatılır. Eski dostlarla gerçekleşmesi zor bir araya gelme planları yapılır.
İşte fıkramız, bir zamanların gözde bürokratı iken görevlerinden alınan veya görev süreleri sona ermiş bulunan şimdinin kendilerine bir şey danışılmayan müşavirlerinin kurumlarınca artık umursanmayan varlıklarına dikkat çekiyor.
Fıkra bu ya, kurumda çalışmakta olan yamyamların bilgisizlik ve taktik hata sonucu yedikleri “kat görevlisi”nin başına bir hâller geldiği, belki de kaybolmasının üzerinden daha bir saat geçmeden fark edilirken, bir aydır yamyamların teker teker yediği müşavirlerden kimse haberdar bile değildir.
Yamyamlar dahi, kızak kadroda bulunan müşavirleri yemeleri hâlinde bunun yönetim tarafından fark edilmeyeceğinin ve başlarına bir hâl gelmeyeceğinin bilincindedirler.
Ne var ki içlerinden birisi aç gözlülük yapmış, en fazla göz önünde bulunan ve yokluğu hemen fark edilecek olan kat görevlisini yemiştir.
Burada anlatılan ve yöneticilik görevi sona erenlerin atandığı müşavirlik ve uzmanlık gibi kızak görevlerle ilgili trajik olgudan çıkaracağımız dersleri ve ilkeleri şu şekilde özetleyebiliriz:
DERS 1: Bir kimsenin sistem için değeri, yokluğunda hissedilen boşluk kadardır.
(Eski çamlar bardak oldu ilkesi)
DERS 2: Kimse tarafından aranmıyorsan başına bir iş gelmemesine dikkat et!
(Tehlikeli yerde arazi olunmaz ilkesi)
*Bu çalışma, tarafımdan hazırlıkları sürdürülen personel yönetimine ve çalışma hayatına ilişkin fıkralardan, gerçek hayatla da bağlantısı kurulmak suretiyle gerçek veya ironik birtakım dersler çıkarılmasını esas alan, (şimdilik) “Mizahla Karışık Yönetim Dersleri” adı verilmesi düşünülen kitabın bir bölümüdür. Metin içerisindeki mizah unsurlarının kullanılma amacı, kasıt değil, vurguyu pekiştirmek olup zülf-i yâre dokunan bir şey olursa şimdiden affımı talep ederim.
Enes Polat
1970 Erzincan doğumlu. 1992 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu. 1993 yılında Devlet Personel Başkanlığı’nda Devlet Personel Uzman Yardımcısı olarak çalışmaya başladı. 1997 yılında Devlet Personel Uzmanlığına atandı. 2004 yılında Kamu Görevlileri Sendikaları Birim Yöneticiliği’ne, 2009 yılında Teşkilat ve Yönetimi Geliştirme Daire Başkanlığı’na, 2011 yılında Devlet Personel Başkan Yardımcılığı’na atandı. 2016-2020 yılları arasında Devlet Personel Başkanlığı görevini yürüttü. Devlet Personel Başkanlığı’nın kapatılması sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda Müşavir olarak görevine devam etmektedir.