AFGANİSTAN’DAN UKRAYNAYA BAKMAK

Ömer Akpınar

Steve McCury fotoğraf makinesinin deklanşörüne bastığında dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi Pakistan’ın Peşaver mülteci kampında da tarih 1984’ü gösteriyordu. Hâlbuki George Orwell 1984 yılını “Savaş Barıştır” sloganıyla kutsamıştı. INGSOS’un muydu bu savaş yoksa başka bir ideolojinin mi? Kimin umurundaydı sanki. Peşaver mülteci kampında yetim çocuklar içinde gülerek oynayan 12 yaşındaki Afgan kız çocuğunun da umurunda değildi. Çocukça gülüşüne yetişkince bir ara verip sağ omzuna doğru başını çevirdi ve McCury ile göz göze geldi. McCury deklanşöre bastı. Afgan kızının yeşil gözleri tüm dünyayla göz göze geldi (https://www.stevemccurry.com/posters). Ölüme, kana, yoksulluğa, açlığa, muhtaçlığa … insanoğlunun her devirde yeniden ürettiği tüm kötülüklere karşı isyanı İlahi bir renge soktu Afgan kızı. O bakıştan sonra duygularımızdan arınmış bir Afganistan analizi imkânsız oldu. Odesa’da Karadeniz’e bakarken ve Kırım üzerinden Rusya’yı anlamaya çalışırken bir çift yeşil gözden bağımsız düşünemiyorum olayları. O gözler dünyaya yöneldiğinden beri hiçbir yer Afganistan’dan bağımsız değerlendirilemez diyorum kendi kendime. Belki de haklı sayılmam. Ancak dünyada böyle düşünen sadece ben değilim.

Dr. Dmitri Trenin ABD’nin veya NATO’nun Afganistan’dan çekilmesiyle Rusya’nın Kırım politikasının nasıl değiştiğini analiz ediyor. Trenin bir düşünce kuruluşu olan Carnegie Moskova Merkezi müdürü (Carnegie Endowment For International Peace, Carnegie Moscow Center) (https://carnegieendowment.org/experts/287). 21 yıl Sovyet Ordusunda görev yapmış tarihçi bir akademisyen. “Rusya Ukrayna ile Olan İlişkisini Yeniden Nasıl Ayarlayabilir?” (https://carnegiemoscow.org/commentary/85314) adlı makalesi uzun zamandır üzerinde düşündüğüm fikirlerimi test etmeme imkân sağlıyor. Ayrıca bir başka düşünce kuruluşu olan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (Russian International Affairs Council RIAC) (https://russiancouncil.ru/en/) Başkanı Dr. Andrey Kurtunov’un Suriye ve Afganistan’daki Rusya ve ABD performanslarını değerlendirdiği, Charles Dickens’in İki Şehrin Hikâyesi romanına atfen yazdığı “İki Müdahalenin Hikâyesi: Neden ABD Afganistan’da Yenilirken Rusya Suriye’de Başarılı Oldu” (https://russiancouncil.ru/en/analytics-and-comments/analytics/a-tale-of-two-interventions-why-russia-succeeded-in-syria-when-u-s-failed-in-afghanistan/) başlıklı makalesi Afganistan olayından Rusya’nın çok önemli sonuçlar çıkardığını bizlere göstermektedir. Bu yazıda ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle Rusya’nın Ukrayna politikasındaki değişikliğini tartıştım. Metnin pek çok yerinde Dr. Trenin, Dr. Kortunov, Prof. Dr. Aleksander Lukin gibi Rusya’nın önemli akademisyenlerinin fikirlerine yer verdim.

Rusya’dan Bakıldığında ABD Bir Süper Güç mü?

ABD’nin bir süper güç olması Rus kibrini en çok yaralayan şeydir. Bu realiteye karşılık Sovyetlerin küçümsemeci ruh halinden uzak bir Rusya var. Sovyet sonrası Rus dış politikası ABD ile rekabet etmedi. Haddini bildi ve zamanını bekledi. Yüksek petrol fiyatlarından mıdır yoksa Batı’nın küresel kapasite kaybından mıdır bilinmez ama son on yılda Rusya’ya bir cesaret geldi. Rusya bu cesaretini Rusya dışı pek çok bölgedeki askerî operasyonlarıyla gösterdi. Ancak yumruğun gücü parmak kemikleriyle ölçülmüyor sadece. Güçlü kol ve sağlam bedenden yoksun yumruğun etkisi yumruğu yiyenden ziyade atanın cesaretini kırar. Rusya’nın Rusya dışı operasyonlarda ortaya koyduğu enerji kendi içindeki korkuları gün yüzüne çıkardı. Her ne kadar bazı Rus entelektüeller, Afganistan’dan çekilmesiyle, ABD’nin artık süper güç olmadığını iddia etseler de Rusya için ABD hâlâ süper güç. Çünkü Rusya ABD’yi ne olduğuyla değil kendisinin ne olduğuyla ölçüyor. Rusya bugün küresel olaylarda ABD ölçeğinde bir kapasiteye sahip olmaktan çok uzak.

Rusya küresel güç olma yolunda limitsel (sınırlı) bir yaklaşım sergiliyor. Yani ABD gibi bir süper güç olmayabilir ama pekâlâ ona yaklaşabilir. Matematik sevenler bilir ki limit bir nokta değil nokta civarı (komşuluğu) meselesidir. O noktada tanımlı olmaya gerek yoktur, o noktaya yaklaşılsın yeter. Rusya ABD’nin süper güç pozisyonuna sağdan ve soldan yaklaşarak en kısa sürede o noktaya varmak istiyor. Ancak devlet kapasitesi ve toplumsal yapısı bu durumdan çok uzak. Öyleyse süper güçmüş gibi davranmak niye? Rusya oyun kuramasa da oyun bozma kapasitesi yüksek bir devlet. Akdeniz, Avrupa, Kafkaslar, Balkanlar, Japon Denizi, Baltıklar, Kutuplar, Afrika Rusya’nın problem çıkarma becerisinden bağımsız düşünülemez. Şüphesiz problem çıkarma becerisi Rus entelektüeller için problem çözme, hatta büyük bir stratejinin ortaya konulması gibi sunuluyor. Rus devlet aklı pekâlâ farkında ki Rusya’nın doldurduğu tüm alanlar ABD’nin boşalttığı alanlardır. Güç ilişkilerinde yeni oyuncu olarak Rusya, ABD’nin yaptığı hataları iyi okuyup yeni modeller sunuyor. Uluslararası ilişkilerde ortaya koyduğu yeni modeller eski Sovyet coğrafyası için de uygulanıyor. Eski Sovyet coğrafyası, yani Rusya’nın arka bahçesi. Rusya’nın arka bahçeleri Rusya için ABD ile savaşa tutuşulacak kadar önemli. Arka bahçeleri sıraya koyarsak şüphesiz ilk sırada Kırım ve Ukrayna gelir.

Ukrayna’nın Rusya İçin Önemi

Ukrayna Rusya için tarihi karşılığı olan ülkedir. Unutulmamalıdır ki Ruslar “Kiev Kinezliği” (Kiev Prensliği) ile tarih sahnesine çıktı. Ukrayna Ruslar için kendi tarihlerinin kalbidir. Bugün Ukrayna’nın başkenti olan Kiev’e Ruslar, Dmitri Trenin’in tabiriyle “Rus şehirlerinin anası” derler. Tarihi olarak Kiev’i merkez alan yaklaşıma sahip olan insanlar Ruslar ile Ukraynalıları bir millet sayarlar. Fakat Kievli otoriteler onları birbirinden ayırdı. Yani Kievli otoriteler tarihe ve millete ihanet ettiler. Başka bir ifade ile bazı Ruslar için Ukrayna anavatana ait bir parçadır. Onlara göre bu parçayı Rusya’dan koparan hainler vardır. Rusya uluslararası ilişkilerde kendisini coğrafi olarak doğal sınırlarına ulaşmış (full-fledged) gibi gösterse de Ukrayna başta olmak üzere pek çok coğrafi bölge Rusya için potansiyel vatandır.

Ukrayna coğrafi bakımdan Rusya için çok önemlidir. Batı Avrupa, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Karadeniz kapısıdır. Ekonomik değeri bir tarafa Ukrayna stratejik olarak Rus masasının iki ayağıdır. Bu iki ayak bugün itibariyle NATO ve ABD elindedir. Ancak Kırım’ı ele geçiren ve Donbas’a müdahale eden Rusya masayı askerî güçle ayakta tutuyor. Rus politika yapıcıları çok iyi biliyor ki Ukrayna’nın birikimi ve coğrafi zenginliği olmadan bir süper güç olma ihtimali yoktur. Pek çok Rus tarihçisi Novgorad dese de aslında bugünkü Rusya’yı Kiev yarattı. Yarın aynı Kiev’in Rusya’yı yutmayacağının garantisi yoktur.

Ukrayna’nın bugünkü pozisyonu Rus halkının kendi içindeki bütünlüğüne büyük zarar veriyor. Çok etnikli, çok kültürlü Rusya Federasyonu -diğer halklar ve etnikler bir yana- Slav kökenli insanlar arasında bile birliktelik sağlayamadı. Gerçekten de iki Slav kökenli millet olan Ukraynalılar ile Ruslar arasındaki nefret tohumları çoktan atıldı ve gittikçe derinleşiyor. Bir tarafta vatandaşlarını koruduğunu iddia eden Rusya (Kırım ve Donbas’ta çifte vatandaşlıkla hem Ukrayna hem de Rusya vatandaşı olan pek çok insan var), diğer tarafta ülkesinin işgal edildiğini iddia eden Ukrayna. En önemlisi ise araya kan girmesi. Eski Sovyet coğrafyasında ölümler ve ölüler sessizdir. Kimse konuşmaz. Ölüler bile. Mesela 2014 yılından bugüne Ukrayna ile Rusya arasındaki krizde yaklaşık onbeş bin insan öldü. Otuz bin ila kırk bin insan yaralandı. Bir buçuk milyon insan yerinden oldu ve bir milyondan fazla insan ülkeyi terk etti. Bu sayılar dehşet verici sayılardır. Konuşulmasa da tüm bu hikâyeler not alınıyor ve Rusya ile Ukrayna halkları arasındaki nefreti diri tutuyor.

Ukrayna nüfusu, Rus halkıyla olan etnik ve kültürel yakınlığıyla Rus Ortodoks Kilisesi için bir tehdittir. Yukarıda bahsedilen nefret ayrışması dinî ayrışmayı da tetikledi. Böylece bir Metropolitanlık olan Kiev Ortodoks Kilisesi bağımsız bir kilise olduğunu iddia etti. Hâlbuki Ortodoksluk Rus dış politikası ve Rus kimliği için en önemli unsurdur. Ukrayna Rusya’nın tekelinde olan Ortodoksluk iddiasını (bir bakıma Roma olma iddiasını) tuzla buz etmektedir. Aslında Kiev Ortodoks Kilisesinin bağımsız bir kilise olduğu ve kilise başkanının Patrik olduğu iddiası yeni değildir. 1995 yılında Patrik Flaret ile birlikte bağımsız bir kilise olma çabası başladı. 1997 yılında Rus Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine rağmen Patrik Flaret görevine devam etti. Donbas ve Kırım olaylarından sonra Kiliseye ve Papaya ilgi arttı. Arkasına politik gücü alan Kilise tam bağımsız kilise olmak için İstanbul Rum Ortodoks Kilisesine (primus inter pares) başvurdu. 2018 yılında İstanbul Kiev’in bağımsızlık talebini kabul etmiştir. Böylece Rus dış politikasının yumuşak gücü olan Rus Ortodoks Kilisesi Ukrayna’da güç kaybetti. Rusya için tarih her alanda yeniden Ukrayna’da düğümlendi.

Afganistan ve Suriye’den Ukrayna’ya Bakmak

Afganistan’dan Ukrayna’ya bakarken Rusya için iki önemli durum karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi ABD’nin başarısızlığıyla ortaya çıkan “ABD’nin kendi müttefikleri için güvenilmez bir partner” olduğu gerçeğidir. Diğeri ise Rusya’nın Suriye politikasındaki başarısını Afganistan’daki ABD başarısızlığıyla karşılaştırarak buradan bir “başarı modeli” çıkarıp çıkaramama durumudur. Böylece bu modelin Rusya tarafından Ukrayna’da uygulamaya konulup konulamamasıdır.

Trenin’e göre ABD’nin güvenilmez partnerliği Ukrayna için kaçınılmaz sondur. Ukrayna’nın NATO’ya sırtını dayayarak Rusya için fiili bir gerçeklik yaratma durumu söz konusu olamaz. Hatta Afganistan’ın yaşadığı şey Ukrayna’nın kaçınılmaz kaderidir. Fakat Rusya’nın Ukrayna ile birleşmesi artık imkânsızdır. Yani ABD ve NATO bir gün Ukrayna’yı Rusya’yla, başka bir ifade ile kaderiyle baş başa bıraktığında olacak şey bir birleşme değildir.

Rusya yeni gerçeklikte Ukrayna ile sıcak çatışma istemez. Öngörülemez durumlar hariç Rusya Ukrayna stratejisini askerî ve simetrik savaş üzerine inşa etmemektedir. Rusya’nın temel stratejisi NATO üyesi olmayan ancak ABD ile müttefik bir Ukrayna görmek. Bir gün müttefikini yüz üstü bırakacak olan ABD Rusya’nın bu stratejisi için önemli bir ilham kaynağıdır. Rusya ayrıca Batı için Ukrayna’nın ekonomik, askerî ve politik bir değer olmadığının farkındadır. Rusya Ukrayna stratejisini kurgularken bu gerçekliklerle şu politikaları temel almaktadır:

  • Bir komşu ülke olarak Ukrayna eskisi gibi asla kardeş ülke olmayacaktır.
  • Coğrafya iki ülkeye bir gerçeklik dayatmaktadır: Birlikte yaşama. Kiev’de, bugünün aksine, iki ülke arasındaki potansiyeli görecek liderlikler mutlaka ortaya çıkacaktır. Rusya’ya düşen zamanı beklemektir.
  • Yukarıdaki gerçeklikler sebebiyle Rusya asla Ukrayna ile maksadını aşan (birleşme, işgal etme) politik söylemlere girmeyecektir.
  • Toprak parçası yerine Moskova Ukrayna’da insanlara odaklanacaktır.
  • İnsanlara doğrudan Rus pasaportu vermek yerine (Donbas ve Kırım hariç) Rusça konuşan insanların Rusya’da istihdam edilmesi öncelenecektir. Rusya Rusça konuşan insanlar için yaşam alanı olacaktır.
  • Sovyet İmparatorluğunun içinde kalan fakat bugün başka ülkelerde yaşamak zorunda olan sadece bir avuç vatandaş (Rus kökenli) üzerinden politika yapmak yerine, Rusya, eski Sovyet coğrafyasının tamamına hayat veren ülke konumuna getirilecektir.

Kortunov Rusya’nın Suriye’deki başarısını ABD’nin Afganistan’daki başarısızlığıyla kıyaslarken dört temel noktaya dikkat çekiyor. Bu noktalar şu şekilde özetlenebilir:

  • Her iki operasyonun da terörizme karşı olduğu iddia edildi fakat Rusya statükonun sürmesi için Esad’a yardım etti, ABD ise statükoyu yıkarak yeni bir yapı inşa etmeye çalıştı.
  • Rusya iki bölge lideri Türkiye ve İran’la birlikte çalıştı. Bu ülkelerin Suriye’de çıkarları vardı. Dolayısıyla kriz durumlarında dahi Astana sürecinde belirlenen esas pozisyonlarına dönmeleri çabuk oldu. Oysa ABD Afganistan’da hiçbir çıkarı olmayan müttefiklerle çalıştı. Bu müttefiklerin tek motivasyonu ABD’ye sadakatlerini göstermekti.
  • Rusya Suriye’yi aşan küresel örgütleri hedef aldı. Böylece uluslararası arenada pek çok yerde destekçi buldu. Oysa ABD Taliban’ı hedef aldı ve Taliban vatanını savunan insanlardan ibaretti.
  • Son olarak Rusya Suriye operasyonunu çok üst düzey kurmay zekâsıyla sürdürdü. Sınırlılıklarını bildi. Diplomatik, askerî, istihbari her alanda çok özenle hazırlanmış bir stratejiyi uyguladı. Oysa ABD Sovyetlerin hatasını yaptı. Maddi ve teknik güçle sorunları halledeceğini düşündü.

Trenin ve Kortunov’un bakış açıları birlikte değerlendirildiğinde Rusya’nın Afganistan sonrası Ukrayna politikasını yeniden gözden geçirdiğini anlarız. Son zamanlarda bu konularla alakalı pek çok makale yayınlanmaktadır. Temel olarak bakıldığında Rusya’nın Ukrayna politikasında kendi açısından doğru yerde durduğu izlenimi elde edilebilir. Buna göre Rusya’nın Ukrayna politikasını şu maddelerle özetleyebiliriz.

  • Askerî kapasite ve ekonomik güçten bağımsız olarak artık bir ülkenin toprağını işgal etmek imkânsızdır. Ukrayna ile Rusya bundan sonra farklı ve karşı iki millete sahip iki devlettir.
  • Ukraynalılara Rusça konuştukları ve Rusya’da yaşadıkları sürece Ukraynalı olduklarını hatırlatacak politika yapılmayacaktır. Ukrayna artık bir dış politika meselesidir. İç politikada Ukrayna nefretini alevlendirecek söylemlerden uzak durulacaktır.
  • Ukrayna’da Rusya yanlısı veya ekonomik kazancı önceleyen iktidarlar desteklenecektir.
  • Donbas ve Kırım fiili durumdur. Geri adım söz konusu değildir. Bu realiteyi kabul eden veya etmeyen her hükümetle diğer menfaat alanlarında çalışılabilir. Statüko değişmeden kazanmanın yolları aranacaktır.
  • ABD ve NATO Ukrayna politikası için bir engel değildir. ABD trilyon dolarlar harcadığı müttefikleri bile yüz üstü bırakmaktadır. Ukrayna için bir girişimi olmaz. Ukrayna’nın Batı ile ekonomik entegrasyonu askerî entegrasyonundan daha tehlikelidir. Öyleyse Ukrayna’nın insan kaynağı Rusya’ya akmalıdır.
  • Suriye’deki stratejik başarı Rus kurmay zekâsının ve ilgili ülkelere liderlik yapma becerisinin bir sonucudur. Bu kapasite Ukrayna için de gerekli politikayı yapma becerisine sahiptir.
  • Ukrayna krizi sonucu Rusya’nın elde ettiği kazanımları tehlikeye atacak herhangi bir güç kalmamıştır. İşgal ettiği Afganistan’ı Taliban gibi düşük askerî ve siyasi kapasiteli yapıya teslim eden ABD ve NATO, Kırım ve Donbas’ta Rusya’nın kontrolünde olan yerlerde hiçbir yaptırımda bulunamaz. Kırım artık konuşulacak konu değildir ve Kırım konusunda hiçbir güç muhatap değildir.
  • Suriye ile Afganistan karşılaştırıldığında, Sovyetleri parçalayıp arta kalan bölgelerdeki krizlerle boğuşan Rus strateji zekâsı, ABD’nin ve dahi NATO’nun strateji zekâsından daha ileri seviyededir. Öyleyse Ukrayna dâhil Rusya’nın mevcut dış politikasından şüphe edilmemelidir.

    Son Söz

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin Rusya ve Ukrayna için farklı anlamları vardır. Tüm istikbalini Batı ile ittifaka bağlamış gibi gözüken (ama öyle olmadığını bildiğimiz) Ukrayna’nın kendi çelişkileri kadar Rusya’nın da pek çok problemleri olduğu bilinen bir gerçektir. 2014 yılında fiilî askerî çatışma da dâhil ağır bir hesaplaşmaya giren iki ülke ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle kâr-zarar hesabına oturdu. Bu hesaba göre Rusya bugüne kadar sürdürdüğü Ukrayna politikasının doğru olduğunu düşünmektedir. Üstüne yeni değişikliklerle yoluna devam edecek. Ukrayna ise Afganistan’ı bile yüz üstü bırakan ABD’nin Rusya’ya karşı kendisini ne kadar ve hangi yöntemlerle destekleyebileceğini hesap ediyor. Doğu Avrupa’nın iki büyük gücü arasında tarihi hesaplaşmada kimse kayıtsız kalamıyor.

Rusya klasik manada işgalin ve toprak talebinin geçerli bir politika olmadığının fakındadır. Diğer farkında olduğu şey ise Ukrayna’nın hâlâ Rusya’nın kalbi olduğudur. Prof. Dr. Aleksandır Lukin küresel liberal düzene dair eleştirisinde şöyle der: “Esas küresel düzen 2. Dünya Savaşını kazanan ve BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi beş ülkenin düzenidir. Fakat ABD liberal düzen diye düzenimizi elimizden çaldı.” Rusya Afganistan sonrası mekânın sahibiyim diye tekrar küresel aktör olma peşine düşecek. Oysa mevcut durumda Rusya arzularını destekleyecek ekonomik, diplomatik ve askerî güçten yoksundur (kendisi öyle olmadığını iddia etse de). Ancak müttefiklerini yarı yolda bırakan Batı veya ABD algısı Rusya’yı tekrar küresel güce dönüştürecek yeni aktörleri yaratabilir. Küresel düzende kendisine yakın ülkeler ve rejimler oluşabilir veya oluşturabilir. Ukrayna özelinde ise Donbas dâhil farklı formatlarda devlet yapılarını küresel sisteme dayatabilir.

Afganistan sonrası Rusya’nın gözünü korkutacak hiçbir güç yok. Peşaver’de başları öne eğdiren yetim bir yeşil bakış, Moskova’da öfkeli mavi renge bürünüyor. Ama Rusya öfkesini aklıyla kontrol etmeyi öğrendi. Sovyetler dağılalı otuz yıl oldu. Bi-2 müzik grubu bir şarkısında “Hz. İsa’nın yaşını geride bıraktım (Оставлен за спиной возраст Христа, https://youtu.be/Rqf3J4ZOPCw)” der. Rusya Hz. İsa’nın yaşını henüz geride bırakmadı ancak geldiği nokta politik olgunlukta yaş otuzüç diyor.

Ömer Akpınar
+ diğer makaleler

Dr. Ömer Akpınar, Erzurum Atatürk Üniversitesi Matematik Öğretmenliği ve Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi lisans mezunudur. Türkiye Ortadoğu ve Amme İdaresi Enstitüsü’nde (TODAİE)  yüksek lisansını yapmıştır. Doktorasını İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlamıştır. 2004 yılında İstanbul’da öğretmenliğe başlamış ve İstanbul’un değişik okullarında öğretmenlik, idarecilik ve okul müdürlüğü yapmıştır. Halen Moldova Gagavuzya’da Süleyman Demirel Moldova-Türk Lisesi’nde çalışmaktadır. Moldova üzerine akademik çalışmalar yapmaktadır.