DELALETU’L – HAİRİN (Aklı Karışıklar İçin Rehber)
Ülkemizde, Finans Kurumlarının yayın hayatına katkısı artmaktadır. Şimdi, bir süredir Albaraka da çok değerli kitaplar yayınlamaktadır. Meşhur, İbn Meymun’un bu kitabı da yayınevinin İslam Felsefesi dizisi içinde, geçen Kasım ayında yayınlanmıştır. Bu alanda çalışan iki değerli akademisyen tarafından titiz bir tercüme çalışmasının sonucu olarak yayınlandığı da görülmektedir.
İbn Meymun’u şöyle kısaca tanıtmak gerekirse: 1138 Yılında İspanya’nın Kurtuba şehrinde doğmuştur. Babası o dönemde Kurtuba’daki Yahudi Şer’i Mahkemesi kadılığı yapan bir kimsedir. Meymun 14 yaşında iken Kurtuba şehri Muvahhidlerin, yani Endülüslülerin kontrolüne geçmiştir. O zaman ailesi Mısır’a göçmüştür, burada bir süre sonra Yahudi Şer’i Mahkemesi kadılığı yapmıştır. Fustat’da yaşayan Yahudi topluluğunun liderliğini yapmıştır. Selahaddin Eyyubi’nin doktorluğunu da yapmıştır, 1204 yılında ölmüştür. “Yahudi dini ilim ve düşünce geleneğinde Hiz.Musa’dan sonra en büyük düşünür olarak kabul edilir.”
Kitabın takdiminde şu ifade yer almaktadır: “Ortaçağ düşünce dünyasının en önemli sorunlarından biri…….akli birikim ile dini anlayışlar arasıında çatışma alanlarını çözümleyerek bir yandan dini anlayış ve kurumların sürekliliğini temin etmek diğer yandan ise akli birikim ve eleştiri ile dini anlayışı güncellemek hayati bir konuydu. Bu, sağlıklı, güncel ve uyumlu bir düşünce ve toplumsal yaşam için son derece önemliydi. İslam Dünyasında Kindi, Farabi, İbn Sina, İbn Bacce, İbn Rüşd; Hristiyan dünyasında Büyük Albert, Thompson Aquines; Yahudi dünyasında İbn Meymun ve diğerleri bu çabanın önemli temsilcileridir.” Bu çerçevede, İbn Meymun, “o çağın akledilirler dünyasını Yahudi Diniyle buluşturabilmiştir. İslam felsefesini kendisine model alarak Yahudiliği rasyonel temeller üzerine yeniden inşa etmiştir.” Onun bu eseri , kendi atıflarından da anlaşılacağı üzere, İslam felsefe-kelam geleceğinin bir devamı olarak kabul edilir. Farabi’yi yakından takip ettiği, İbn Sina’yı model aldığı, fizik-metafizik bağının kopartılmaması görüşleri ise İbn Rüşd ile anlam kazandığı anlaşılmaktadır.
Bu kitabı, “Ortaçağ düşünce dünyasında İslam ve Yahudi kültür gelenekleri arasındaki ilişkilerin sürekliliği ve etkileşimini aktarması açısından” istisnai bir eser olarak görmek gerekir.