İKİ KADIN, BİR ADAM, AŞK ÇEKİLİR ARADAN
Ali Maskan –
Hayatın her türlü yaşanmışlığının merkezinde insan vardır. Bu veriyle hareket edersek, kutsallık ve kudret atfettiğimiz her türlü yapı ve sistemin bireyin arzu, tutku veya kaprislerinden kaynaklanmış olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Hayatı şekillendiren insanı da iki unsur yönlendirir: Yaratıcısı ve aşkı. Yani ilahi ve insani iki sevgi ve korkudan kaynaklanan duygular yönetir dünyayı. O zaman hayatı anlamak için insanın Yaratıcısı ve hemcinsi ile olan muhabbetini anlamak lazım gelir. Şimdilik meseleye sadece insani boyuttan bakmak kâfi gelecektir. Ancak Yaratıcıyla olan muhabbetin her hâlükârda her şeyi kapsadığını da bilelim.
İnsanlar arası ilişkinin hatırı sayılır boyuttaki gündemi sapkınlıktan en saf duygusallığa kadar geniş bir yelpaze oluşturur. Yelpazenin her perdesi ayrı bir makamdan şarkı söyler. Bizler ulusal ve uluslararası boyuttaki siyasi, toplumsal ve ekonomik ilişkileri ziyadesiyle kudretli insanların aklıselim bir şekilde gerçekleştirdiğini düşünürüz. Hâlbuki birey olan insan ile devleti yöneten vekil-i azam arasında abartılacak bir duygusal farklılığın olmadığını görürüz. Birisi tamamen kendi olmaklığı ile hareket ederken diğeri toplumsal bir aklın temsilcisi olarak hareket eder. Ancak bu toplumsal aklın da bireyler tarafından oluşturulduğunu unutmayalım. Aklıselimlerin doğrular imbiğinden beslenmesi gerektiğini kabul ediyorum. Lakin bu her zaman gerçekleşir mi orası soru işareti.
Erdemli devlet erkânının insani arzulardan kısmen de olsa münezzeh hâle gelmesi, onun devlet ricalindeki mertebesini belirler. Yaşın hikmeti de burada kendini gösterir. Yaşı kemale ermiş bir devlet adamı ile gençliğinin baharındaki delikanlı bir devlet adamının devlet adabına ilişkin farklı bakış açılarının temelinde tatmin edilmemiş arzular yatar. Lakin bu tatmin edilmemişliğin bir yaşı olmadığını da inkâr etmemek lazım. Gençlikte ötelenmiş veya örselenmiş her duygu bileklerde bir prangadır.
Hayat aslında tahmin ettiğimiz kadar karmaşık ve anlaşılmaz değil. Düşünün ki Büyük İskender Roksane’yi bulmak için genç yaşında dünyayı fethetti. Kleopatra ile Roksane eş zamanlı yaşamış olsalardı Büyük İskender bu kadar Büyük olabilir miydi acaba?
Bugün dünyayı yönettiğini düşündüğünüz insanlardan daha farklı düşünmüyorsunuz aslında, aranızdaki tek fark arzu ve tutkularınızı gerçekleştirebilecek kudrete sahip olup olamadığınızdır. Sonuçta, dünya, tarihi duygularına sahip olmuş veya olamamış âşıkların tarihidir. Yahya ve İbrahim üç günlük hayatıyla âşık olurken Jacob ve Abraham sürdürülebilir aşklar peşinde koşmakta. Gelecek nesillerin aşklarını tasarlamak bize çok mantıklı gelmeyebilir ama öyle işte.
Türkistan bozkırlarında Hanlar sevgileriyle orantılı devletler kurdular. Ve evlatlarına da bu duyguyu miras bıraktılar. Timur bu bireysel sevgiyi Yıldırım’a anlatmaya gelmedi mi? Cengiz Han biricik eşini eşkıyalardan kurtarmak zorunda kalmasa hayata karşı bu kadar acımasız olur muydu acaba? Tarihçiler hayatı ciddiyetle anlatmaya ve anlamlandırmaya dursun, tarih hepimize sevdiğimiz kadar uzak.
Rusya Ukrayna’ya düşman olduğu için girmedi, sevdiğini kaybetmemek için sevgiliyle savaşıyor. Her ikisi de yok olma pahasına aşk acısı çekiyor. Rakibini ortadan kaldıracak gücü olmayan âşık sevdiğini kimseye yar etmemeyi meşru görür. Aşk sevgiliye rağmen sevebilmekse eğer, savaş en masum ve meşru savunma hakkıdır.
Böylesine iddialı ve bir o kadar da rekabet kokan aşklar tehlikeli ilişkilerin kapısını aralamakta. Hiçbir şeyden korkmayacaksın aşığın zulmünden korktuğun kadar. Korkuyorsan da âşık olmayacaksın. Âşık olmak yürek ister, bedel ister. Yürek yeri gelir maşuku katledercesine âşığı meczup eyler. Zira aşk bazen sevgiliyi kimseye yar etmemek için onu yok edebilmektir.
Kimi zaman âşık sevdiğinin kalbinde depremler oluşturur. Telafisiz yıkımların ardından başucuna geçer ve titreyen sevgilinin elinden tutarak ona sevgisini fısıldar. Bilir ki onun şifası yine kendisidir. İki kadın arasındaki adamın çaresizliğidir aşk. Ya ölümüne birini tercih edecektir ya da kendini hayata bağlayan bir üçüncüsüne bağlanacaktır. Yıkıntılar içindeki çaresizliktir bu.
İki sevgili arasında kalanlar hesap gününü yaşar dünyada. Her insan bir devlet her devlet bir insandır dedik ya, doğunun masumları ya da şark kurnazları âşıkların girdabına girdiği günden bu yana gün yüzü görmedi ve görmeyecek. Nice depremler yaşasalar da o heybetli yürekleriyle dimdik ayakta durmaya çalışacaklar.
Ayağa kalkmak kolay, yeter ki tutunacak bir sevgili olsun. İşte o zaman delikanlının insani, ihtiyarın ilahi sevgisi devreye girer. Devlet delikanlı çağındaki bir sevgilinin aşkı ile erdemli ihtiyarın ruhunda can bulur. Birinin aşkı diğerinin hikmetidir devleti diri tutan. Denge bozulduğu an devlet aklı zeval görür.
Karşılık bulmuş aşklar dönemi barışı, iki sevgili arasındaki kalmışlık ise savaşı anlatır bize. Bir yerde savaş ve çatışma varsa bilin ki orada ya imkânsız aşklar ya da sapkın duygular vardır.
Her türkü bir yaşanmışlık, her şarkı bir duygudur. İnsan çoğu zaman kendini orda bulur. O vakit konuyu Yıldız Tilbe’nin muhteşem eseri “İki kadın, bir adam, aşk çekilir aradan” şarkısıyla sonlandıralım.
İki kadın, bir adam, aşk çekilir aradan,
İkimiz de severken ya ondan geç ya benden,
Hep sabrettim, hep affettim, beni aldat diye mi?
Sevenlerin kaderi ihanet mi çile mi?
Harap olan bu gönlüm senin için saray mı?
Viran olan bu gönlüm senin oyuncağın mı?
Ali Maskan
1971’de Osmaniye doğdu. 1993 yılında A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. Akabinde Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsünde yüksek lisans yaptı. Bir süre akademisyen olarak üniversitede görev yaptıktan sonra bürokrasiye geçti. Kalkınma ve teknik işbirliği alanlarında dünyanın birçok ülkesinde projeler gerçekleştirdi. Balkanlar ve Afrika üzerine yayınlanmış üç kitabı bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli düşünce kuruluşlarında uluslararası ilişkiler ve kalkınma yardımları hususunda yazılar yayınladı ve konferanslar verdi. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu üyesi olan yazar halen bürokrasideki görevine devam etmektedir.